Sene Dokuz Yüz Yirmi Bir
Mevsim zehir mi zehir!
Elem içinde yurdum, çilesi dam boyunca
Düşündükçe kanım delirir, ruhum delirir
Her gün, kim bilir kaç kapıya,
Mühürlü haberler gelir!
Koskoca bir ülke, bu hale nasıl geldi?
Haline bakın, Yedi Asırlık Dev’in!
Hangi mikrop, hangi pas onu böyle kemirdi?
İhtişamlı mirası söyleyin, kim yedi?
Öz yanarken gözler kanlı ağlıyor
Mehmet’in yolunu azgın düşman bağlıyor…
Çıkmaz içinde çıkmaz,
Kar, kış, tipi, boran,
Nasıl devrilecek bu düşman?
Çepeçevre kuşatmış her yanımı
El aman! El aman!
Şehit haberiyle her hanede bir çığlık
Yükseliyor arşa, dalga dalga hıçkırık…
Nice çiçekler solmuş, henüz baharında
Umut; açılmayan inatçı kapı
Kim bilir, hangi baharın ardında!
Hicran içinde yoğruluyorken çile
Gözyaşı da donmuş akmıyor bile!
Açlık, yoksulluk, perişanlık diz boyu
Huzur nedir? Umut nedir?
Ölüm tercih mi artık kim bilir?
Coşunca Karadeniz’in deli dalgası
Kapandı ne yazık ki, ülkemin yol haritası?
Elde kalan son çaremiz,
Yetiş imdada, yetiş fedakâr Türk Anası!
Emir gelince Mustafa Kemâl’den
Analar, Bacılar fırladı yerlerinden…
“– Eyyyyy ahâli, duyduk duymadık demeyin!
Her haneden bir kağnı, sakın yok demeyin!”
Tellal üç kere vurunca davuluna,
Cephaneyi kim taşıyacak bu karda kışta?
İnebolu’da bekliyor silah, emre âmade
Atam zorda olmasa,
Kıyar mı anayla bebeğine?
Mücadele bayrağı kurtuluş dalgasında,
6
Ölüm üç kuruş olmuş
Erkekler cephede, süngülerin uçunda
”Buzları yüreğimle eritirim” diyen,
Hangi güç geri koyar ki Şerife’yi,
bu şerefli hizmetten!
Devasa yüreğiyle Şerife Bacı;
Bakındı taşlı yollara, yüreğinde bin acı
Mevsim çetin olsa da; mühimmat için
Gerekiyor acilen cepheye arabacı…
Şerife ve nice Şerife dedi ki:
Ben de tutam ucundan, ey yüce kahraman
Benim de tuzum olsun, kurtulacaksa vatan
Kurtuluşun savaşı milletçe verilirken
Cephelerde Mehmet’im yerlere serilirken
Vatanım mı yavrum mu, hangisinden geçeyim?
Vatansız bir yavruyu, hangi yüzle seçeyim?
Ciğerparem pek bebek, götüreyim yanımda
Elifimin yanına, kimsem yok ki koyacak
Babası kesik bacak, evde yatıyor zaten
Her yanımdan baht kara, canım vatana feda!
İnebolu ile Ankara’nın arası,
Mesafe nedir ki; aha şurdan şurası!
Başı dumanlı, aheste çeken kağnıyla
Koyulmuştu Şerife, buz örtülü yollara,
Sırtında yavrusu, yürekte sancısıyla…
Yollar, kıvrılır kıvrılır da tükenmez yollar
Oylumuyla kara bulut üstünde oynar
Hiddeti dinmez zalim ayazın
Hükmü yeryüzünü boyar da boyar…
Gıcırdayan kağnı mı, kar mı?
Bu soğuk silahıma zarar mı, kâr mı?
Donmamalı cephanem,
Donsa da ciğerparem!
Kan damlayan öfkemde
Yok ki başka bir çarem! “
Haydi Bismillah! deyip tükenen çareyle
Kırk yamalı ceketini çıkartıp üzerinden ,
Silâhına kundak yapmıştı, ninnili nefesiyle
Elifciğin üstünü, örterek bedeniyle…
Asılmasın kara suratın ey zalim yollar!
Ciğerime sancılı kan damlar…
Atamın gözü Sakarya’da, Dumlupınar’da,
17
Kulağı bende… İnebolu’da…
Teri topuğunda geçiyor bak,
Halime Çavuşlar, Rahime Kadınlar
Bırakın!
Bırakın da gıcırdasın kağnılar!
Dualar nefes nefes canhıraş dökülürüken
Şerife’nin gözünden kanlı yaş sökülürken
Can mı koyar bu hava, acıması var mı ki?
Öküzünün birisi tökezliyor gibiydi
Haydi kara öküzüm koyma beni yollarda!
Top mermisi bu senin sırtındaki harmanın
Kaderi sana bağlı koskoca bir davanın
Sırası değil şimdi yol üstünde durmanın
Elifim ve silahım kurtulmalı Allah’ım !
İki öküz elinde kaldım böyle çaresiz
Bir çatırtı geliyor çenemden ve belimden
Vakit tükendi artık kaçamam ecelimden.
***
Zalim savaşın yok ne vicdanı ne imanı
İhtiras yüklü başların sâbi ödüyor günahını
Vatanı kurtulmayıp donacaksa eğer
Sıcağın kendisine yoktu bir gereği
Çetin yolun öncüsü, koç yürekli kadın
Bedeniyle ısıttı cephaneyle bebeği
Gece feryâd içinde tekerlek sesleriyle
Gıcır da gıcır taşınıyor kağnılar…
Zafer busesi kondurmak için hedefe
Kahramanlar duramıyor yerinde
Kanasın varsın yaram
Zafer el ediyor uzaktan
Oy benim Şerife ANAM!
Dayan! Kuruldu bak ANKARA’M
Kucakladı Mehmetçik, kağnıyı can havliyle
Donakalan bedenin altındaydı var oluş!
Hazin sevindi asker, gözü yaşlı gururla
Dalga dalga ulaştı, yakınlaştı kurtuluş!
*
Anadolu’mda nice ana dolu
Kurtuluşun can suyu, çelikten kolu,
Ben değil, biz diyerek açıldı,
Kağnılı yoldan, zaferin yolu
Şerife Bacım haykırıyor dinleyin:
Cephanem ulaştı ya Mehmet’ime tez elden
Ne çıkar, çıktıysa can bu bedenden!
Ağlama yavrum! Gönderdi Rab bize
İlahi rahmetinden!
Al bayrağım şanıyla dalgalansın ülkemde
Mezar taşımda şimdi yüzüm gülüyor bakın!
Biz kurtardık öz yurdu canavarın elinden
Ne olur ey Türk Genci, O’nu kem gözden sakın!
……………
Düşman çizmesinin altında
İnsanüstü, canhıraş çabalarla ,can pahasına,
Onca müşkîlât içinde, kan pahasına
Hayatını vakfederek azmeden,
Vefâkâr Mehmetlerin milli ruh
Ve cesaretiyle kurtarıldıysa da bu vatan;
Çifte can pahasına
Sırtında bebeğiyle yollarda
Bedhahların feleğini şaşırtan,
Kahraman Türk Kadınlarına
Şerife Bacılara, Nene Hatunlara, Kara Fatmalara
İsmi unutulmuş daha nice analara
Borçludur bu millet iki kat daha.. .
Şerife Bacı:
Kurtuluş Savaşı’nda eli silah tutanların cephede olduğu sıralarda İnebolu’ya çıkarılan silah ve
cephanelerin Kastamonu üzerinden Ankara’ya ulaştırılmasında yaşlı erkeklerle kadınların da
insanüstü çalışmaları olmuş, tarihe geçmişlerdir. Bu tarihe geçen kadınlarımızdan biri de
Seydilerli İnebolu’dan Kastamonu’ya cephane taşırken, Kastamonu Şehit Şerife Bacı’dır.
Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü Aralık ayında sırtında çocuğu,
önünde kağnısı ile Kışlası önüne kadar gelmiş, mermileri ve çocuğunu korumak uğruna
donarak şehit olmuştur.
İnebolu sahilinde Kastamonu yolunun başladığı yerde arnavut kaldırımı döşeli bir parkın
içindeki Şehit Şerife Bacı Anıtı bulunmaktadır. Anıtın plaketinde “Bu anıt İstiklal Savaşı
şehitlerinden Şerife Bacı’nın anısını Cumhuriyet çocuklarına anlatmak için Jandarma Genel
Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman tarafından armağan edilmiştir. 4 Aralık 2001” yazılıdır.
Şehit Şerife Bacı adı Kastamonu’da Seydiler’de, İnebolu’da Kurtuluş Savaşı’nın kadın
kahramanlarını simgeliyor.
Asuman Soydan Atasayar
Kahraman ve Öncü Kadınlarımız adlı kitabımdan alıntı.























