4.BÖLÜM, 3.KISIM
Karapapakların, bir kısım deyileri ve ata sözlerinin sonuncusu.
Baba deyer ki, ay bala bir tike bir dağ aşırar. Kimse göze getirenler olsa da yerinde söylerdi. Çiğnene sakız bir gün çürüyer. Dalınca gelen sözü de bu idi. Bar getiren ağaca taş atan çoh olur.
Elde mal-dövlet yiyeleri dağda-aranda ot-elef ehtiyatı hakda yazın burnu deşilende düşünerdiler. Söyledikleride bu olardı. Sakla samanı gelir zamanı. Martd bir merek, aprelde de gerek. Ot biçimi gelende kerenti, zindani laydır, lehre, bulul sohbeti kesilmezdi. Kişiler çoh fikirli olanlara bakıp deyerler, ne düşünürsen bir fikirle aranı dağa-dağı arana köçürebilmezsen ha. İşin bir terefini hemişe boş Burak. Yoksa karamat, kara-kura seni basıp üzer.
Birde bu kelam dilde idi El ellen, değirmen yellen. Kasıplayana, var-dövleti dağılanada deyerdiler. Ele bir değirmanın suyu soğuldu. Koçak, tülük adamlar berede kelam bu idi. Zalim oğlunu değirmenin boğazından ölü sal, diri çıkacak. Yeri geldiğinde buda yada salınırdı. Acı acıyı dalayar. Toksa toku yalayar.
Buz bulaklardan öteri, burnumun ucu göyneyir.
Dağın kedrini de arada kalan yahşı biler. Darılıp intizarda kalana, başa salarlar.
Heste ne keder telesse de, armut yine öz vaktinde yetişer. Birinin işine can-başla yarayan adam, hakta hoş danışarlar. Ayranımı içiri tahılımı biçir. Nahak söze eşidib sert cevap verene de söylener.
Deyerler helal olsun bele dillen ki, değmişi budakta dura-gali dökülsün.
Babaların şirin söz söhbeti tükenmez. Hey zaman çözelener. Yaylağa kalhanda teze teze gonalğa yerleri hiç yâddan çıhmır. Yâda düşende de adamın burnunun ucu göyneyir. Ney deremet kurumsağın biridir, ne deyilen sözü analar sözüde kılınç gibi keserli söz söyler. Bu sözü kanan için ölüme taydı.
Neneler evlinene uşağa deyer, bah turşulu aş yeyersen, o da işini başa düşer ki, döyüle biler. Kuyurcuk saçlı şirin şeker balalara kahmar çıkan neneleryeri gelende, kırğıya döner. Uşağı kanadı altına alar. Balalarda bu teşifkeşlikten şartdağan gibi açılır. Teferinç kesilenler bunu yahşı biler. Birde deyiler ki, öz marifetin olsun. Heçkimseye arva-kersenk olma. Ot kirbiyi gibi göze girme. Biz serveti yala eyleğenlerin ahrını görmüşük.
Neler deyer, gız ağacı koz ağacı bir şeydi. Her öten bir yalama salavey tulamazdı atar. Gızda ahır ki onlardan birine gitmez olar. İsfaha gızların da, gayna oğlanlarında öz gözaltıları tapılar. Toy-bayram günü dingeli gelinler, çargatlı, şallı analar da, ürek dolusu kol açıp süzer. Oğullarda keherlerinin yalmanına yatar, sürer gider. Eleki daş kayaya rast geldi. Sözlerini boğar, işin ahırını gözlediler. Dişim bağarsağımı kesir. Ne edersen, aşağı bahırsan sakal, yukarı bahırsan bıyık.
Dünya görmüş kişilerden bunu da eşitmişem. Kazın daznan yatmağı, dazında naz atmağı. Demeli here öz tayını tapmalıdır. Başına gelende başmakçı olar deyiler. Yohsa ahırı bela olur. Dedem, nenem kor deyip, gelip gideni vur deyip. Onda söylediler ki, sen ne kök danışırsan. Hay hayın gedip, vay vahın kalıpb. Hele burasını da söylediler. Ne diriye haydı, ne ölüye vaydı. Bir hekiketi de böle kelamla yetirerdiler. İlanın ağına da nalet, karasına da. Kömek edip arha durduğun kesler kedir. Kıymet bilmeyenle hey hamla söylerdiler. Yanımda kirayade kaldığı bes değil. Hele de toyuk, güce sahlayır.
Avrat uşağın el ayağını yığıştırıb sert raftar olan da bu kelam yerine düşerdi. Bize göz verir, ışık vermir. Hele bunun o biri üzü de vardı. Sene gözüm üste kaşın var diyen yohdu.
Karapapakların çalışma hayatıyla ilgili söylemleri. Yay başa çattı demeli, payız ekin sekini hakda düşünmelisen. Çüy, kotan sazanlar, dört, beş boyun öküz koşurlar, toprak şumlanar. Mejyelde özüne koçak uşaklardan boyunduruğa dırmaşan uşaklardan seçer. Buda müşkül işdi. Zincir boşalanda hodak tez tez okuzlerin ayağı altına düşer. Arkalarını zincirlerin cimdikleri kanadar. Hodaklar yorulup dilden düşer.
Yay geldi, çölde orakla tahıl biçer, derz bağlanar. Piçincilere de serin su, ayran katık, köremez çattırmalısan. Derzler hırmana daşınar, öküz at koşulan diş diş gemler işe düşer. Tahıl döyen molotilka tapılar, işe düşerdi. Avrat uşak da çölde dökülüp kalan sümbülleri bir bir döşürer başak bağlayar. Kapıda kilim palaz üstüne tarpıcla döğülen başağın bir iki but tahılını tezca değirmene kaçırdalar. Bele undan nene hamralı bişer, onun etri her yana yayılır. Uşağada o çörekten pay düşer. Bölce dede, baban eli kabarlı insanın çöreği dıştan çıhar. Nagah demişler ki bir tikr üçün kendiçi DEVAM EDECEK.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















