9.BÖLÜM VE 7. KISIM
Köy İşleri ve Orman Bakanı’nı Taşlayanlar
Sayın Bakan da bana kendisini alet edildiği bu çirkin olaya çok üzüldüğünü ve Bu köyde bu şarlatan kişiler olduktan sonra, senin başına daha çok iş gelir hocam, dedi.
Bana yapılan o çirkin olaya çok üzüldüğünü, öğretmen ve öğrencilerin bu çirkin düşünceli kişilerin emellerine alet olmasına, daha çok üzüldüğünü, ifade etti. Ben senin babanın adını duymuş ve çok iyi öğrenmişim. Ünlü bir babadan, sizi gibi dürüst bir evlat olur. Beni aldattılar, beni de size karşı mahcup ettiler, dedi. Bu sözleri söyledikten sonra, boynuma sarıldı ve yüzümden öptü. Çok üzüldüğünü tekrar tekrar söyledi. El sıkıştıktan sonra, arabasına binip gitti.
O günden sonra bana kimin dost kimin düşman olduğunu düşünmeye başladım. Karşımda her daim birilerini kullanan kurnazların olacağını, anlamış oldum. Bu durumu hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım. Ne yazık ki çirkin siyaset yapan bir kısım insanların, yapmış olduğum çalışmalardan rahatsız olduklarını da sezinliyordum. Nedenine gelince, yerel seçimde Belediye Başkan adayı olabilirmişim düşüncesi, dilden dile dolaşmaktaydı. Söylentiler böyle iken, ben öyle bir düşünceye sahip değildim. Belediye Başkanlık seçimlerinde adayım diye biz söz söylemişliğim yoktu. Kaldı ki bana sorulduğu zaman, düşüncelerimi söylüyordum. Ne var ki beni hasım gören ve bilen taraf, nefes alışımdan bile rahatsız olmaktaydı. Ama ben okuldaki görevlerimin başındaydım. Görevim haricinde, insanların beceremediği işlerde ve hususlarda her zaman yardımlarına koşardım. Zaman zaman elektronik araçları çalışmadığında onarıyor, hasta olanların yanına koşuyor, doktorun vermiş olduğu iğnelerini kabadan ve damardan yapıyordum. Öğretmen okulunda okuduğum sırada üç yıl içinde sağlık eğitimi almıştım. O nedenle yasal olarak insanların yardımına koşar olmuştum. İnsanların her türlü sorunlarına ortak oluyordum. Maddi ve manevi elimden gelebilen ne varsa yapıyor ve yaptırıyordum. Her zaman bende var olanı veriyor ve insanları geri çevirmiyordum. Vermiş olduğum bu hizmetlerim dolaysıyla, Çok kişiler tarafından sevilip sayılıyordum. Çünkü ben, halkımın derdine dermen olmaya çalışmaktaydım. Günün koşulları gereği, bu gibi insanların benim yaptığım işe ihtiyaç vardı. Ben de bunu isteyerek yaptığımdan dolayı kendimden gurur duyuyordum. Bu yönüyle ister öğrenci, isterse öğrenci velileri olsun veya halktan biri, benim için fark eden bir durum değildi. O insanlar her yerde beni övüyor ve bana dua ediyorlardı. Benim sevgim ve hizmetim takdir kazandıkça, peşime düşenlerde hasedinden daha çok aptallaşıyorlardı. İşim gereği dışarıda olduğum bazı gecelerde bana karşı başarısız yapılan, üç suikasttan kurtulmuştum. Emniyeti tedbiri olması için, bir takım önlemler aldımsa da, maalesef yeterli olmamaktaydı. Sonuç olarak bana yapılan başarısız suikast durumlarını Jandarma karakol komutanlığına bildirdim. Ne yazık ki şikâyetim, faili meçhul olarak dosyalarda kaldı.
Jandarma karakol komutanlığınca yapılan gizli araştırılma sonucunda, olayın olmuşluğuna kanaat getirilerek, bir takım tedbirleri almam istendi. Bende bu olanların çok ciddi bir hayati tehlike içerdiğini bildiğimden, durumun ciddiyetini dikkate alarak ve ona göre yaşantımı ayarlamaya çalıştım. O günden sonra, Jandarma karakolu devriyeleri, geceleri düzenli olarak çıkarmaya başladı. Köyün gece bekçilerine dikkat etmeleri için gereken hususlar anlatılmış olduğundan, onlarında her gece evimin yakınından geçerken düdüklerini çaldıklarını duyuyordum. Karakol komutanlığı ve köy bekçilerinin her gece evimi kontrol altında tutmaya devam ettiler. Zaman zaman karakola sohbete gittiğimde ve geriye dönüşümde bile üç silahlı jandarmayla evime kadar gönderiliyordum. Bu duruma itiraz etsem de, nafileydi. Ya karakola hiç gitmeyecektim veya bana verilen hizmeti kabul edecektim. Başka bir yol göremiyordum. Bu muamma gibi bir sır olarak saklanıyordu. Karakol komutanına, Jandarmaların benimle gelmesini istemiyorum dediğimde, bu bize verilen bir emirdir. Sen buradan evine gidinceye kadar, can güvenliğini korumak bizim görevimizdir, diyordu.
Kendi yorumum olarak, Sayın Bakan Bahri Dağdaş, benimle ilgili hayatı tehlike içinde olabilir. Mutlaka can güvenliği sağlansın emrini verdiği kanaatine vardım. O karanlık günlerden sonra, ölümle–yaşam arasında bir çizgi üzerinde yürüyüp gidiyordum. Ya kuşkuların içinde yaşayacaktım veya buradan çekip gidecektim. Kars Merkez Ziyapaşa İlkokuluna sıra tayinim çıkmıştı ve gitme hazırlığı içindeyken, on iki Eylül bir pazar günü, kapımın çalmasıyla yeni bir kumpasla karşı karşıya kalmış oldum.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















