9.BÖLÜM VE 2 .KISIM
1978 de yaşadıklarım
O sene okullar açılmış, eğitim öğretim başlamıştı. Ayın biri olması sebebiyle mutemetle birlikte ilçeye gittik. Mutemet okul personelinin maaşlarını aldıktan sonra, birlikte Kars’a gittik. Ben o gün “TÖB-DER” de yapılacak olan başkanlar kurulu toplantısına katılıp, sonrasında köye dönecektim. Öylede yaptım. Doğruca “TÖB-DER”’e gidip toplantıya katıldım. Toplantıdan bittikten sonra salona geçtim ve bir çay içip gidecektim. Oturduğum masanın tam karşısında oturanlardan birisi her daim bana kötülük yapmak isteyen şahıs vardı. O şahısın üç gençle sohbet ettiğini gördüm. Zaman zaman gençler bana bakıp duruyorlardı. O bakışlardan rahatsızlık duymuştum. Hemen oturduğum yerden kalktım yürüdüm. Yanlarından geçerken de nezaket icabı, başımla selamla selam verip yanlarından geçip gittim.
Meğer bu malum şahıs gençlere, benimle ilgili bir takım olumsuzlukları anlatmış ve beni vurmalarını söylemiş. Ben dışarı çıkıp arabanın kalktığı yöne doğru yürürken, bu üç gençte beni takibe başlamışlar. Bu üç gencin beni takip ettiğini ve arkamdan yollandığını nerden bilebilecektim. Kaldı ki bu şahıs, birlikte mesai yaptığım kişiydi. Abisi okul arkadaşımdı. Bu kişi devlet memurluğundan atılmasına rağmen, abisinin hatırı için onu memurluğa almıştım. İyilik yaptığım şahsın, beni vurdurmak isteyeceği asla ve asla aklıma gelmezdi. Ben yolumda sakin, sakin yürüyüp arabanın yanına yaklaştığım sırada, arkamdan gelen üç gençten ikisi önüme fırladı. Seni faşist köpek diyerek, sen şimdi gebereceksin, dediler. O anda ellerindeki gazeteye sarılı demir çubuğu tam kafa indirmek üzereyken, hızlı bir refleks hareketiyle, her ikisinin elindeki demir çubuğu havada yakaladım. Çubuklar elimdeyken, gençlerle itişip kalkıştığım bir anda, üçüncü genç koşarak gelip aramıza girdi. O anda sonumun geldiğini hissettim. Sesim çıkmıyor ve bağıramıyordum. İster korku, ister heyecan ne sayarsanız sayın, karmaşık bir düşünceye sahiptim. Nasıl davranacağımı bilemiyordum.
Her üçümüzün elinde tutulan demirlerle bir birimizi çekiştirip duruyorduk. Gücüm ve takatim tükenmek üzereyken, koşup gelen ve aramıza giren bir genç çocuk, her iki arkadaşının yakasına yapıştı.
Yapmayın arkadaşlar, bu abi Arpaçay TÖB-DER Başkanı Mürsel Adıgüzel’dir, dedi.
Bu söz üzerine gençler durgunlaştı ve mukavemeti bıraktılar. Hatta donup kaldılar. Demir çubuklar da benim elimde kaldı. O çekişme ve itişmenin vermiş olduğu korku ve heyecanın sonucunda, can havliyle demir çubukları uzaklara fırlattım. Her iki gencin gözlerinin içine bakarak, neden beni vurmak istediniz, diye söyledim.
Gençlerin her ikisi birden, Allah kahretsin abi, bizi yanlış yönlendirdiler. Senden özür dileriz deyip, bana sarıldılar.
Bense şaşkınlık içinde ne söyleyeceğimi bir türlü aklıma getiremiyordum. Çünkü her şey o kadar çok anı olmuştu ki. Birileri beni niye öldürtmek istediğini anlamış değildim. Ama neden ben, ben hiçbir kimseye zarar vermiş birisi değilim ki. Yardım severliğim nedeniyle, her kesin yardımına koşmaktaydım. Bunun haricinde, hiç bir kimseye zarar vermiş değildim. Aklımdan bunlar geçerken, kendimi toparlamaya çalıştım. Sonradan gelen gencin desteğiyle, bu iki gencin kollarına girerek, köylümüz olan Namaz Çelik’in kahvehanesine götürdüm. Mekân sahibi Oruç’a çay yapmasını söyledim. Gençlere yönelttiğim ilk sorum, niçin beni vurmaya teşebbüs ettiniz, diye sordum?
Gençler çok mahcuptu. Hatta polis çağıracağımdan endişe ettiklerinden, bir an önce gitmek istiyorlardı.
Bakın gençler olan oldu, dedim. Şimdi artık burada biz biyeyiz. Neyse doğrusunu söyleyin. Hiç bir şeyden çekinmeyin. Sizden ricam duruma açıklık kazandırın. Sonrada çayınızı içtikten sonrada gidersiniz. Kaldı ki sizin istikbalinizi söndürmek isteyen birileri var. O kişi her kimse adını bana söylerseniz, hasmımı bilmiş ve tanımış olurum dedim.
Gençlerin üçünden de ses çıkmadı. Yüzüme değil yere baktılar. Gönderenin kim olduğunu ve adını bir türlü söylemek istemediler. Ancak ben sizi falancayla gördüm, dedim. O kişi sizi yönlendirdi değil mi? dediğimde, sorduğum soruma itiraz etmediler. Hayır, O değildir de demediler. Ben bu gelişmelere kimin sebep olduğunu söylediğim bir anda, içeriye köylümüz olan öğretmen Latif ve peşine Asteğmen olan Tuncay koşarak içeri girdiler. Az arayla da Öğretmen Yaşar içeri geldi. Bunların üçü de benim vurulacağımı “TÖB-DER” de öğrenmişler. Bana yetişip komployu haber vermek için gelmişlerdi. O telaşla koşarak soluk soluğa kalmışlardı. Bana hemen buradan gitmemi ve hayatımın tehlikede olduğunu söylediler.
Kendilerine teşekkür ettim ve masaya oturmalarını istedim. İşte beni öldürmek isteyen gençlerimizle çay içiyorum dediğimde, her üçü de şaşırıp kaldılar.
Nasıl olur, ne oldu ki bunlar yanındadır, dediler.
Lütfen oturun, anlatayım dedikten sonra, her üçü de yanıma oturdu. Onlara da çay söyledim. Tesadüfen durumun şahidi olduğumu ve bu tuzağı kimin kurduğunu ve o serseriyi bildiğimi söyledim. Bana tuzağa kuran şahıs ne yazık ki bu gençlerimizin aklını çelmiştir, dedim.
Gençlerimizden isteğim oldur ki, kendilerini bu yola iten şahsın ve ya şahısların deşifre edilmesini sağlasınlar. Bu hadisenin malum şahsı mutlaka ıslah edilmelidir. Yoksa başka canları yakabilir deyip, gençleri gönderdim.
Gelen öğretmenlerle kısa bir değerlendirme sohbeti yaptıktan sonra, arabanın kalkış saati geldiğinden, eşyalarımı aldım ve arabaya binip köye döndüm. Akşamüstüydü, bu malum şahsın evi bazı gençler tarafından basıldı. Buna bizzat şahit oldum. Çünkü bu malum şahısın evi benim evime fazla uzakta değildi. Oraya gelen kim olduklarının adlarını bilmem ama ne için geldiklerini anlamış oldum. Sonradan müstahdemin anlattıklarından öğrendiğim kadarıyla, gelen gençler malum müfteriyi sorguya çekmişler. O da benimle ilgili birçok yalanı gerçekmiş gibi isim verdiği öğretmenlerden öğrenin demiş. Sonrasında da onun söylemiş olduğu öğretmenleri çağırtarak gençlerle yüz yüze görüşmelerini sağlıyor. Müfterinin ve gençlerin yanına gelen öğretmenler, bu şahısın söylediklerinin tamamı gerçek dışıdır, diyorlar. Bizim müdürümüz Atatürk’ ilkelerine bağlı bir kişidir. Bizlere birçok hususta ve mesleğimizle ilgili birçok konuda yardımcı olmaktadır, diyorlar.
Müstahdemin anlattığına göre, gençler müfteri olan malum şahsa, “bir daha asla ve asla böyle aslı astarı olmayan düzmece yalan ve yanlış bilgilerle bizleri yönlendirmeye kalkma. Bir daha bu şekilde karşımıza da çıkma. Bu seferlik son olsun. Sakın ola bir daha böyle bir hata yapayım deme. Şayet hata yapmaya devam edersen, bunu bil ki bedelini ağır ödersin. Bu bizim sana son uyarımızdır”, deyip gitmişler.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















