6. BÖLÜM VE 11. KISIM
Yeşile boyanan köy.
Emet’in muhtarı çok bilgili birisiydi. Bizimle aşırı ilgilendi. Köyünün geçmişinden tut, o ana kadar geçirmiş oldukları her evreyi bir bir anlattı.
Ben muhtarın bu anlatımi üzerine, bu bölgrdr yaşayan bütün köylüler hakkında geniş bir bilgi sahibi oldum. Demek ki halk adamı olmak böyle bir şeydi. Halkı harekete geçirmeyi bilmek çok önemli bir meziyet ve düşünce işidir. Halk yaşamını kolaylaştıran işlerin daha iyisini yapmaya gayret eder. O zaman herkes mutlu yaşar.
Amma muhtarın anlattığı gibi, köyün sahibi köylü olursa mutlu yaşam oluşur. Ama köyün sahibi ağa olursa, durum değişir.
Muhtardan öğrendiğim bilgilerin ışığında, ertesi gün doğruca köyümüzün ağası olan, Şefik Ağa’yla görüşmeye gittim. Hizmetkârları, beni ağanın huzuruna götürdüler. Merdivenden yukarı çıktıktan sonra, koskoca bir salona vardım. Salondan içeri upuzun bir odaya girdim. Odanın uzunluğu yirmi metre kadar vardı. Eni de altı metre kadardı. Yer keçe sergiyle döşenmişti. Oturma yerine ise, yastık ve minderler diziliydi. Odanın başköşesinde uzunca bir kerevet vardı. Kerevetin cam tarafında uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, güler yüzlü ve babacan havasında birisi olan Şefik Ağa oturuyordu. Hizmetkâr benim kim olduğumu Kürtçe anlatınca, yerinde kalktı bana doğru geldi ve elini uzatarak hoş geldin muallim bey, dedi. Elimi bırakmadan odanın başköşesine kadar götürdü ve kendi oturduğu yere, beni oturturdu. Kendisi de karşıma oturdu. Hal hatır sorduktan sonra, benim ilk köye gelişimi camdan gördüğünü ve güler yüzlü birisi olmama çok memnun olduğunu söyledi. Kusura bakma hoş geldine gelemedim, dedikten sonra, ziyaretimin sebebini sordu.
Bende, köy için düşündüklerimi ve yapmış olduğum çalışmaları, Şefik Ağa’ya anlatmaya başladım. Muhtarla birlikte Kaymakama gittiğimi ve okulun etrafına bir ihade duvarın yapılmasını istediğimi söyledim.
Ağa beni dikkatlice dinledi. İyi etmişsin etmesine ama, bizim buralardaki işlerin nasıl yapıldığını bilmemene sayıyorum. Kaldı ki Muhtar Kemal sana ağadan habersiz iş görülmezliğini anlatmalıydı. Onu ben muhtar yaptım. İşlerim hafiflesin diye. Şimdi siz ikinizde bana yeni bir iş çıkardınız. Bak öğretmen bey, seni gerçekten sevdim. Bundan sonra kaymakama falan gitmene gerek yok. Git bir plan yap ve bana getir. Ben köylüye söylerim, herkes payına düşeni yapar, dedi.
Bir saat geçmemişti ki, leğende kavurmalı yumurta ve yanında camız yoğurdu getirildi. Sizi yemeksiz göndermem, sonrada çayımızı içelim öyle gidersin, dedi.
Ben sesimi çıkarmadım ve itiraz da etmedim. Yemeği yedik ve çayımızı içtikten sonra, vedalaşıp ayrıldım. Ertesi gün okulun etrafına çekilecek ihata duvarının bütün alanı içeren ölçtümü yaptım. Duvasın genişliğini 40, yüksekliğinin de bir kırk, olmasını yazdım. Sonrasında ağaya götürüp verdim. Ağaya verdiğim bilgiler doğrultusunda, ağada derhal böyle bir duvarı yaptıracağını söyledi.
Bir cumartesi günü, ağa başta olmak üzere, köylülerin tamamı okulun bahçesinde toplandılar. Muhtara ölçümü yaptırarak, taksımatını yaptı. O hafta her kes kendine düşen kısmın temelini kazdı. Sonrasında temele koyulacak taşları getirip temelin alt yapısını yaptılar. Temelin üstü ise çamur tuğla olacaktı. Bir yandan temel duvarı yapılırken, diğer bir yandan da çamur tuğlalar hazırlanmaya başlandı. On beş gün içinde ihata duvarını bitirdiler. Giriş kapısını da köyün marangozuna yaptırttı. Okula dışarıdan bakıldığında, sanki şato görünüme sahipti. Artık korkum kalmamıştı. Bu hareketten yararlanarak örnek köye karşı, bizde örnek köy olmaya aday olalım diye kendi kendimi gururlandım. Birkaç gün sonra ağanın yanına gittim. Şimdi size düşen bir iş daha var dedim.
Ağa daha ne istersin öğretmen bey, dedi.
Şimdi okul duvarının yapıldığını fırsat bilerek, Kaymakamı ve İlköğretim Müdürünü açılışa davet etmelisiniz, dedim.
Ağa bu isteğimi çok yerinde buldu. Bende vakit kayıp etmeden, muhtarla birlikte gidip açılış davetimizi yaptık.
Kaymakam olanlara çok şaşırmıştı. Cumartesi günü daire müdürlerini de alıp geleceğini söyledi. Ağaya selam söyleyin, ona göre hazırlık yapsın dedi.
Durumu söylemek için doğruca ağanın evine gittik. Kaymakamın isteğini her ince ayrıntısına kadar Şefik Ağaya anlattım.
Tabi Şefik Ağada bu duruma çok memnun kaldı. Bana dönerek, bak öğretmen çocuklarımızda kendin gibi çalışkan yapmanı istiyorum. Aksi halde külahları değişiriz bilesin, dedi.
Sözüm söz dedim. Benden daha çalışkan olmaları için çalışacağım. Bundan endişeniz olmasın, diye karşılık verdim.
Ağa, muhtarla bana yumurtalı kavurmasını yedirtti. Üstüne de çayımızı içirip gönderdi.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















