6.BÖLÜM-4.KISIM
OKUL YILLARIM
1956 da, ilkokul öğrencilerine siyah önlük ve beyaz yakalık takma şartı getirildi. Bu şart ve uyarıyı dikkate alan annem, hemen siyah önlüğüm ile beyaz yakalığımı kendi kullandığı dikiş makinesinde dikti. Önlüğümü ve yakalığımı giydirerek, okula gönderdi. Beni önlüklü ve yakalıklı gören, Molla Bayram ailesinden olan Turan’da (Durdağı) annesinden önlük yaptırmasını istiyor. Annesi, anneme gelerek oğluna önlük ve yakalık yaptırdı.
Beş sınıflı olan okulun, iki yüze yakın bir öğrenci mevcudu vardı. Bu kadar öğrenci içinde sadece ikimiz önlüklü ve beyaz yakalıklıydık. İkimizin durumu öğrenciler arasında çok büyük farklılık yarattı. Her İkimizde bütün öğrencilerden büyük bir ilgi görüyorduk. Bu ilgi öğrencilerin ailelerinde yansımış oldu. Geriye kalan öğrenciler önlük yaptıramayınca, devamsızlık artmaya başladı. Öyle olunca da öğretmenler bile bizden şikâyetçi oldular. Devamsızlığın bizim önlükten kaynaklandığı apaçık söylüyorlardı. Oysaki önlüklü gelinmesi müdürün ve öğretmenleri isteğiyidi. Ne varki öğrenciler önlüksüz okula gelmek istemiyorlardı. Duruma sebebiyet verdiğimi anlatınca gördüklerimi veduyduklarımı anne ve babama anlatıyordum. Buuyumsuzluğu haklı bulan babam, Baş Öğretmen Osman Ataman’ı çağırtı.
Bakın Başöğretmen Bey, burası köylük yer. Bu köyde yaşayan ve yoksulluk içinde bulunan insanların durumu malum. Bu nedenle çocuklarına önlük yaptıramadığını öğrendim. Haliyle bir okulda birkaç çocuğun önlüklü olması, önlüksüz öğrenciler arasında ayrıcalık yaratır. Bu sebepden dolayı, bende bugünden itibaren çocuğumu okulunuza önlüksüz göndereceğim. Bu düşüncemi size aktarmak maksadıyla, sizi çağırmış oldum. Umarım bana kırılmazsınız, dedi.
Babamın bu söylediklerini ve düşüncesini haklı bulan Başöğretmen Osman Ataman, babama teşekkür edip, gitti.
Osman Ataman, okula gider gitmezde, bu sene önlük uygulamasından vaz geçtiğini, öğretmen ve öğrencilere duyurdu.
Babamın, Başöğretmele yaptığı söyleşiden sonra, bende önlüğümü çıkardım ve önlüksüz okula gitmeye başladım. Bir daha da önlük giymedim. 1957 yılında önlük giymeden ilkokulu bitirdim. Aynı yıl öğretmen okulu giriş imtihanlarına katıldım. Birinci imtihanı kazanmama rağmen, sözlü imtihanına götüren olmadı. O sene beni, amcam oğlu Resulün Efendinin açtığı Kur’an kursuna verdiler. Birkaç gün içinde Arap alfabesini ezberledim. Vurguları yapmaya başladım. Artık okumayı öğrenmek istediğimi Resul Efendi’ye söylediysem de, Resul Efendi’den azar işitmeye başladım. Baktım olacağı yok, kurstan kaçtım. Tabi babama kaçtığımı söylemedim. Ancak Arapça okuyup yazmanın tekniğini babamdan öğrenmeye başladım. Kendi kendime öğrenmeği başarınca, kursa gitmekten vaz geçtim. Kendi kendime bir ay gibi kısa bir zaman içinde, otuz üç cuzu okuyup tamamladım. Her okuyup yazdığım cuzu babama okuyor ve babama izletiyordum.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















