4.BÖLÜM,2. KISIM
Karapapaklarını deyimleri ve atasözlerinin devamı.
Babalar deyerki, dağdağan, nar sınakdı, ocakdı. Nar çubuğu hesteleri sağaltmağa, kömek olar. Meyveside can dermanıdı. Dağdağan, uşağıda, büyüğü defeder, nazardan, pis gözden koruyar Dağdağanın meyvesi de çoh heyirlidi. Herdem onu kapının üstüne de vurarlar.
Nalda ocağı bed nezerden korur.
Birde otakda yılan kabuğu saklayın. O olan evde bin bereket olar.
Gelin ocağa, bin bereket bucağa. Gelin ayağı her vahıt sayalı olsun. Bereket getirsin.
Ağsakkallar deyer ki, bin bereket yazda-yayda geler. Yayda işle kışda dişle, diyorlar.
Atam dedi ki ay bala, dost çoh olmaz, dost yabir ya iki olabiler.
El hikmetinde telem-telesik iş tutana bele meslehet görerler.
Ay bala, evvel yeri ki, sonra yürümeye başlarsan, vahtsız-vedesiz iş tutan cavan-cümrü, hakda ise bele deyerler.
Bir tulanın hürümeyi, iti oyadar, ayık salar.
İnsan içinde bir öğütlerinde, kömeksiz, güçsüz insana karşı zalim olmak, yukarıdan bakmak, onu ele salmak kişilik sayılmır.
Kişi ona deyerem ki özünden güçlüğe girişebilsin. Zalıma karşı zalim olsun. Mazluma karşı zalım olmak heç kese şan- şöhret getirmez.
Kömeksize kömek etmek, imkânsıza el tutmak dede-babadan adet olup, gayda kimi kolluyup. Bunu da diyebilirler ki, imkânsızın, nökerin emeyini kesende, heç olmasa yemeğini kesme.
Nenelerin uşakları ezisdemesi bir gaydadı. Ancak herden söze kulak asmayanda yumruk yedirmeleri de olur.
Nene deyirki, uşağı buyur, dalınan yürü.
Canı yanmışlar kakmazlar ki, telesik od almağa gönderem. Göreceksen ki elebil geder gelmeze getdi.
Kaydan da bakırsan ki eli eteğinden uzun geldi. Nenede yanıp döküler. Yarıtmaz uşağa dil ucu bir pay gönderer.
Ömrün gödek kalsın. Kendirin kesilsin. Ahırın suya dönsün.
Kulluk buyruğa koçak çıkmsansa bir köke payı, ya çöyüzü, şirnisi olardı. Muştuluk çattıran balaların pay puşu neyidi.
Balaca vaktı vak kız ya oğlan işi peşesi ne olar.
Nelere demişki, kovurga kimi atılıp düşmek, seherden ahşama kimi kaynamak, eline geçeni karıştırmak.
Babada söyler ki, bu uşak iki ölünü, bir dirini bir yerde koymaz, kalsın. Nenede asta asta gılıklayıp balacanı buyurmak ister. Uşakta öz iş peşesinden el çekmeyende, nenenin dil ucu bir sesi geler. Bunun üstüne daş yamansın, değilen sözü eşitmir ha. Doğrusu nenenin bele gileyi üretken gelmez. Söz gelişi olar.
Elde dede, babadan garnım üçü yok, getmir üçün diyebilir. Garın otaranlardan hamının zehlesi gelir. Ellem-gellemiyle öyreşene de deyeller ki, şeytana papış dikenlerdendi. Beleleride yeri gelende bir birine gammar çıkar. Kişilerse bu yerde deyer. İt itin ayağını basmaz. Köntöy payın sonrası da bele geler. Bunlar ölmüş eşek aktarır ki, nalını söksün. Kişlerin ahır sözü de bu idi. Ekende yoh, biçende yoh. Yeğende ortak kardaş.
Bilmirem ne idi sadaklı’da ağa, nöker, bey, han görünmeyib, doğrusu varlı kasıb sohbeti olub, bele meselelerde istediğin keder dilde gezip bey deyin nedi, beyenmediğin nedi. Bey veren atın dişine bakmazlar.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair






















