15. BÖLÜMÜ 11. KISIM VE SON
Lalizer, Hasret’in yolunu beklerken, yine postacı kapıyı çalıyor. Sevinç çığlıkları atarak kapıyı açan Lalizer, O anda postacıyı karşısında görür görmez, eyvah oğlumu beklerken sizi görünce şaşırdım diyor.
Postacı inşallah bir dehasında oğlunu getiririm, anneciğim diyor. Allah kavuştursun deyip mektubu verip gidiyor.
Lalizer birçok kez mektubu okuyup tamamladıktan sonra, oğlunun yakında geleceğine seviniyor. Bu sevinçle, Maho’ya koşup sarılıyor. Bak Maho, oğlumuzdan mektup geldi, diyor.
Maho gözlerini açarak, nerde hasretim diyor.
Yok, mektup geldi diyorum. Yakında geleceğini yazıyor. Hadi şükürler olsun, üzüntümüz yakında son bulacak. Hadi doğrul kalk, evimizi düzene koyalım, diyor.
Ya o kadar halsizim ki yerimden kalkmaya dermanım kalmadı. Allah bana oğlumuz gelinceye kadar ömür versin yeter. Başka hiçbir ömür istemiyorum. Sen benim kusuruma kalma. Ne yapacaksan yap, diyor ve tekrar uykuya dalıyor.
Lalizer, evi bir baştan bir başa silip temizlemeye başlıyor. Bu temizliği birkaç gün devam ediyor. Temizlik işi bitmiş, sıra yol beklemeye gelmişti. Ha bu gün ha yarın derken, kapı çalınıyor. Lalizer bu kez oğlunun geldiğinden emindi. Çünkü kapısını ya postacı çalardı, yâda ağanın kardeşi Ali. Ali’de bu saatte çalmayacağına göre gelen oğlu olmalıydı. O heyecanla kapıya koştu ve kapıyı acınca karşısında Hasret’ni görünce boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Sarmaş dolaş İçeri giriyorlar. Sonrada oğlunu Maho’un yanına götürüyor.
Hasret babasının eline sarılıyor, öpüyor ve yüreğine sarıyor. Maho güçsüz kollarıyla oda Hasret’i kucaklıyor. Seni dünya gözüyle gördüm ya, ölsem de gam yemem, oğlum, diyor.
Bu sözler Maho’nun ağzından çıkan sön sözleri oluyor. Bir anda kolları yanına iniyor ve yatağına yığılıp kalıyor.
Lalizer, Hasret ne kadar seslenip dursalar da, Maho ruhunu teslim etmişti. Onun beklentisi meğerse son kez oğlunu görmekmiş. Anne ve oğul birlikte Maho’nun gözlerini kapatıyorlar. Sonrasında ağaya haber veriyorlar. Fazla bir zaman geçmeden ağa ve adamları geliyor. Ev halkının tamamı eve doluşuyor. Yere serilen bir kilim üzerine Maho’nun cansız bedeni yatırılıyor. Üzerine ince beyaz çarşaf seriliyor.
Ana ve oğul, Maho’nun cansız bedeninin başında uzun uzun ağlamaya devam ediyorlar. Sonrasında ağanın kadınları, cenaze için yapılması gereken işleri yapmak üzere işlerinin başına gidiyorlar. Ağada, Hasret’i alarak odasına götürüyor. Cenaze işlemlerini yapılması için adamlarını görevlendiriyor.
O günün sabahı defin işlemleri tamamlanıyor. Gelene gidene yemekler yediriliyor, Alimaho’nun hatırı için bir bardak çay daha içilip dualar ediliyor. Üçü, yedisi, kırkı derken yerine getirilmesi gereken vecibeler ağa tarafından yerine getiriliyor.
Ağa, Maho’yu çok sevdiğinden, üzüntüsünü belli etse de, ölenle ölünmüyordu. Bunu çok iyi bildiğinden, Hasret’in ve Lalizer’in durumunu ve geleceklerini konuşmak üzere, her ikisini birden huzuruna çağırtıyor.
Lalizer’e ve Hasret’e kendi yanında kalıp kalmayacaklarına dair düşüncelerini soruyor.
Lalizer, boynunu bükerek, oğlum bilir diyor.
Hasret ise, ağam izin verirse anamı da alıp buradan gitmek istiyorum. Ben babam gibi çoban olmak istemiyorum. Sizin babama ve anneme yapmış olduğunuz iyiliği hiçbir zaman unutmayacağım. Bu bizim kaderimiz. Ağam sizin ekmeğinizi yiyip suyunuzu içmek buraya kadarmış. Bize izin verirseniz, biz başımızın çaresine bakarız. Size sonsuz hürmet ve saygım vardır, yolumuz buraya kadardır, diyor.
Bu sözle üzerine, o zaman vakit geçirmeden toparlanın ve gitme hazırlığınızı başlatın. Ama nereye gideceksiniz ona karar verdiniz mi diye de soruyor.
Hasret, İstanbul bizim için düşündüğüm bir şehirdir, diyor.
Tamam, hayırlı olsun. O zaman yarın ilçeye gidiyoruz, babana ait olan hesabı senin üzerine geçirteyim. Sonrada hakkınız üzerimde kalmasın. Size gittiğiniz yerde başınızı sokacak bir yer yuva sahibi olacak kadar da bir miktar para vereceğim. Böylece helâlaşmış oluruz, diyor.
Lalizer,ağanın huzurundan ayrıldıktan sonra, ağanın kadınlarını da durumdan haberdar ederek evine gider. Gerekli hazırlığını yapmaya başlar. Hazırlığını bitirdikten sonra, ağaya giderek hazır olduklarını söylüyor.
Ağa her ikisini yanına alarak doğruca ilçeye gidiyorlar. Bankadaki hesabı Hasretin üzerine aktarıyor. Ayriyeten kendinden de büyük bir miktarda para hesaba ekleyerek, ana ve oğlunu İstanbul yolculuğuna uğurluyor.
Geride sadece Halkın dilinde olan Alimaho’nun hatır için bir bardak çay daha için sözü, dilde destan olarak kalmış oluyor.
Hasret ne yaptı bilinmez ama Şefik Ağa’nın anlattığı bu yaşanmışlığı betimleme yoluyla, şiirsel olarak kaleme almış bulundum.
SON
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















