15. BÖLÜM VE 9. KISIM
MAHO’NUN DRAMI
Sevgili okurlarım, bu dıram 1968 tarihinde Van’ın, Ozalp ilçesine bağlı olan Çamurlu köyü İlkokulu öğretmenliğim sırasında, köyün ağasından dinlediğim bir öyküdür. Ancak bu öyküdeki şiirler, öyküye uygun olarak, tarafımdan kaleme alınmıştır.
Lalizer, mektubunu göndereli iki ay olmasına olmuştu ama mektubum oğlunun adresine gidip gitmediğinden endişeleniyordu. İki ay oldu beklediği mektup için gözleri yollarda kalmıştı. Öğleden sonra köy yoluna çıkıyor, postacı geliyor mu diye yola bakıp duruyordu. Demek ki mektubum gitmedi, diye düşünmeye başlıyor. Artık yola gidip beklememin bir anlamı yok diyerek, o gün evden dışarı çıkmıyor. Kafası karmakarışık durumdayken kapı çalınıyor. Kapıyı koşup açtığında, karşısında postacıyı buluyor. O anda ah yavrum aylardır yolunu bekledim, deyip boynuna sarılıyor. Sende benim oğlum Hasret’imsin diyor. Mektubu alır almaz kerevetin üzerine çömelerek okumaya başlıyor. Heyecan dolu bir durumda, nerdeyse yüreği ağzından çıkacaktı. Bir yandan mektubu okurken, bir yandan da yazmasıyla gözlerinin yaşını silmeye çalışıyor. Mektubu öpüyor ve tekrar tekrar okumaya başlıyordu. O kadar okuyor ki, kaç kez okuduğunun sayısını bile hatırlamaz oluyor. O sırada kapı tekrar çalınıyor, o anda mektubu minderin altına saklayarak gidip kapıyı açıyor. Gelenin Maho olduğunu görünce derin bir nefes alıyor. Sonra Maho’nun kolundan tutarak getirip kerevetin üzerine oturtturuyor. Sonrada gidip aş haneden paylarına ayrılmış olan yemekleri alıp getiriyor. Bin bir gayret ile Maho’nun karnını doyurduktan sonra yatağına yatırıyor.
Maho sanki bu dünya adamı değilmiş gibi davranıyor. Kendisine ne deniliyorsa, hiç bir cevap vermeden sadece yüzüne bakıp duruyor. Yatağın içinde bacaklarını karın boşluğuna çekerek bir yumak olmuşçasına yatıp uyuyor.
Lalizer, mektubu bir kere daha okuduktan sonra, kalemi, kâğıdı eline alarak oğluna ikinci mektubu yazmaya başlıyor. Ne zaman ki mektup bitiyor, ondan sonra yatağına girip uyuyor. Sabah kalkar kalkmaz, ağanın oğluyla mektubunu posta haneye yolluyor.
GİTTİN GİDELİ
Canımın parçası gönül direğim
Hasretim yüzüne gittin gideli.
Haberler beklerim canım yüreğim
Hasretim sözüne gittin gideli.
Gelip soruyorlar yoldaşım nerde
Ne derim bilmem ki gark oldum derde
Seni arıyorum yürekte serde
Hasretim nazına gittin gideli.
Bütün varlığımı saklarım sana
Sunarsam elimle akarım sana
Gözlerim yolunda bakarım sana
Hasretim özüne gittin gideli.
Doğarken ağladım o gün can parem
Yaşarken ağlatma bu gün kan parem
Dayanamam artık her gün an parem
Hasretim közüne gittin gideli.
Söylerdin türkünü bin bir naz ile
Makamlar yapardın cura saz ile
Dinlerdim sesini inan haz ile
Hasretim sazına gittin gideli.
Yeter dayanamam hasretlik bitsin
Gel artık diyorum bu acı yetsin
Annende uykuya rahatça yatsın
Hasretim yüzüne gittin gideli.
Kış mevsimi gelmiş, aylardan ocak ayı içinde Hasret’in bulunduğu koyuşun sobası yanmıyor, içerisi buz kesmiş durumdaydı. Hasret soğuğa yenik düşmüş ve ateşler içinde yanmaktaydı. Revire gidip ilaç almış olmasına rağmen, pekte faydasını görmemişti. Gribal enfeksiyon geçiriyordu. İki gün olmuştu ağzına bir lokma ekmek sokmamıştı. Arkadaşları o kadar ısrar etmelerine rağmen bir bardak çay bile içirememişlerdi. O an da vücuduna ter geliyor ve tam uykuya geçeceği bir andı ki, posta diye kapı penceresinden bir ses gelmeye başlıyor. Oradakiler o kadar alışmışlardı ki, posta denildiğinde akıllarına Hasret geliyordu. Hasret hemen gidip mektubu alıyordu. Lakin bu kez yerinden kalkamadı. Kalkmaya feri ve takati yoktu. Durum vahim olduğunu gören arkadaşları, kardıyana haber verirler. Kardıyan mektubu alıp Hasret’e getiriyor ama hasrette ses soluk çıkmadığını görüyor. Bunu üzerine hemen apar topar diğer kardıyanların yardımıyla sedyeye koyarak revire götürüyorlar. Revir doktoru gerekli muayenesi yaptıktan sonra, hastaneye gönderilmesine karar veriyor.
Hasret’e, hastanede bir hafta gerekli tedavi yapıldıktan sonra tekrar koyuşuna getiriliyor. Arkadaşlarının mektubun geldi, baş kardıyandadır demeleri üzerine, kapıdan seslenerek mektubunu isteyip alıyor. Arkadaşlarının ısrarları üzerine, seslice okumaya başlıyor. Kendide saz çalmasına rağmen, beste yapmasını bilmediğinden, her zamanki gibi sazcı hemen mektubu kapıyor. Bunu da besteleyeceğim, Hasret kardeş diyor.
Sonunda sazı eline aldıktan sonra yanık bir makamda ananın göndermiş olduğu şiiri söylemeye başlıyor.
Sonrada annesine cevabi mektubu yazıp gönderiyor.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















