Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Pazar, Aralık 7, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ülkü TAŞLIOVA

Irmak Gözlüm

Ülkü TAŞLIOVA Yazar Ülkü TAŞLIOVA
09 Haziran 2015
Ülkü TAŞLIOVA
0
402
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Abimlere vardığımızda, ayaküstü sohbet ve şakalaşmalar sırasında bir ara gözüm ilişti. Köşedeki koltukta oturan adam gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ben de kısa bir süre baktım, bir aşinalık vardı ama üzerinde durmadım.

Ahval sualleri akabinde, eşim abime dönerek:

“Erdoğan Bey, beyefendiyi tanıştırmayı unuttun.”

“Haklısın. Yüzbaşı Ender Bey.” dediğinde göz göze geldik. Zaman durdu o an. Hatıraların gömüldüğü mezar açıldı, içindekiler bir bir önüme dizildi. Sesler uğultu gibi kulaklarıma çarpıp geçti. Unutulmaya yüz tutmuş bir haletin titremesi sardı ruhumu. İçimde tufanlar koptu. Yarım kalan hayatım, vuslata varmayan yolum, bunca zaman sonra seni görmek… Ne onun bakışları susmak bildi, ne de benim içimdeki derin kederim. Sanki yıllar öncesinden bana sesleniyordu. Irmak gözlerinden süzülen bakışları, yüreğimdeki hüznüme karıştı. Başak sarısı saçları kumral renge bulanmış, ırmak yeşili gözlerini yosun tutmuş, şakaklarına ise kırlar düşmüş. Bu halini hiç tasavvur etmemişim. İhaneti yeniden kement oldu boynuma dolandı sanki.

Dalgınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum, yengemin omuzuma dokunarak;

“Kaç kez seslendim ne bu hal, gel beraber kahve hazırlayalım.”;

Sözüyle kendime geldim. Mutfağa geçip cezveye, kahveyi, şekeri, üzerine de suyu ekleyip ocağı yakarak ateşe oturttum. Pişmeye yüz tutan kahve sanki beni anlatıyordu, içim kaynıyor, kabarıyor taşıyordu. Fincanları doldurup yengemle salona gönderdim. Benliğim altüst olmuştu. Yanına gitmek istemiyordum. Mutfaktaki masanın sandalyesine oturdum. Herkes salonda konuşup gülüyordu. Ben ise yerimden kalkıp uzak bir yerlere gitmek, bir şeylere koşmak istiyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar onun günahını temizlemeye yetmiyordu. Yalnız, suskun yüreğim bana yaptığını affetmiyordu. Ne kadar çaresiz olduğumu düşünüyordum. Bir tarafımı kinim, bir tarafımı da hasretim kavuruyordu.

Yüreğimi taşa döndüren ve ömrümün celladı olan Ender, içimdeki sırrımı o akşam bana faş etmişti. Onunla karşılaşmanın hayalini kurmasam da, hayatın efsunu onu karşıma getirmişti. Nasıl ki bir kahramanı bir satkın öldürür, benimde yüreğimin kahramanını onun ihaneti öldürmüştü. Tarifsiz duygularla savrulup duruyordum.

Yengem; “Buraya iş yapmaya mı geldin? Bırak lütfen.” diyerek beni salona götürdü.

Herkes sohbet ediyor, gülüp eğleniyordu, bir o suskundu bir de ben. Saat epeyce ilerlemişti, eşim müsaade isteyerek gitmemiz gerektiğini söyledi. Ev içinde vedalaşma faslından sonra bizi yolcu etmek için Erdoğan ağabeyim ve Ender dışarı çıktı. Efsaneye tanıklık eden karanlık gece, belki de son vedamıza da tanıklık edecekti. Ortalığı aydınlatan sokak lambaları altında elini uzattı. Tokalaşmak mecburiyetinde kalışım sırasında, başımı kaldırıp yüzüne baktım. Göz göze geldik, söz içinde nice kelimeleri kül etti o bakışlar. Hiçbir şey demeden hafifçe elimi sıktı. Arabaya binip, ön koltuğa yığılırcasına oturdum. Asumanda ki bulutlardan medet umdum, Sükûtu ikrar bilip, içimden; “Şair; ‘ölmen evvel ölür kişi.’ demiş.” diye geçirdim. Yol boyunca eşimin her sözüne “ Evet, haklısın” gibi kısa yanıtlar verirken avucumun içinde onun elinin sıcaklığını tutuyordum.

Evimize vardığımızda saat gecenin yarısını geçmişti. Aradan onca zaman geçmesine rağmen onu gördüğümde sarsılmıştım. Pijamalarımı giymeden avucumda sıkı sıkı tuttuğum elinin sıcaklığıyla uzandığım kanepede uykuya dalmıştım. Sabahleyin eşimin sesiyle uyandım, bilinçsizce sıktığım elim uyuşmuştu. Yavaş yavaş avucumu açtığımda parmaklarımın ağrısı sanki bütün hücrelerimi suçlarcasına; “Bunu bize neden yaptın?” diyordu. Kılıçla doğranmışçasına yanan canıma, yüreğimin yarası da eşlik ediyordu. Aklım kendisini öne atarak; “ Ben bir şey yapmadım sen sebep oldun ırmak gözlüm.” diyerek gözyaşlarımı içime hapsettiriyordu.

***

Gün doğmadan yola çıkan ırgatlar, omuzlarında tırpanları, bellerinde masatlarıyla, at üstünde yol alırken, terkilerine yerleştirdikleri örsleri ustalıklarını sergiliyordu. Öğle vaktine kadar hafif esen rüzgâr, otları deniz gibi dalgalandırıyordu. Sırayla dizilerek tırpan sallayan ırgatlar bazen hep bir ağızdan türkü tutturuyorlardı. Sesleri biçinin ritmik seslerine eşlik ediyordu. Biçilen çayırların yeşil ot kokusu meltemle savrularak, etrafa rayiha yayıyordu.

Okulunun tatile girmesiyle köye amcasının evine gelirdi. Yaz boyunca bir çiftçi gibi yaşayan Ender de tırpan sallar, tırmık çeker, dirgenle ot toplardı. Köydeki evlerimiz yakındı. Konuşma fırsatımız olmasa da her gün bir birimizi görürdük. Dağların bağrından sızıp gelen billur sular gibi akardı yüreklerimiz birbirine. Dilimizeyse uzaktan bakan gözlerimiz tercüman olurdu.

Kardeşlerin üçüncüsü olan Ender Ankara’da okuyordu. Uzun boyu, başak sarısı uzun saçları, ırmak yeşili gözleriyle, dokuz kızın dileği denilen güzellikteydi. Terbiyeli ve saygılı tavırlarıyla da takdir topluyordu.

Ben kendimi bildim bileli Ender hep vardı hayatımda. Onsuzluğu hiç yaşamamıştım. Aynı köylü olmamız yanında babalarımız arkadaştı ve hısımlığımız da vardı. Böyle olunca da neredeyse beraber büyüdük diyebilirim. Sokakta oyunlar oynadığımız yaşlarda birbirimizi korur gözetirdik. Şimdi düşündükçe aklıma geliyor da biz hiç rakip olmadık birbirimize, hep el ele yan yana dururduk. Akıp giden zaman içinde kalbimin onu ne zaman sevdiğini hatırlamıyorum. Bir gün yolun ortasında omuzlarımdan tutup; “Hülya seni çok seviyorum.” dediğinde şaşırmamıştım, sanki olması gereken buydu. Başka ne olabilirdi ki?

Okul döneminde özlemimize dayanamaz, bir günlüğüne de olsa çıkagelirdi. Her zaman gidip geldiğim yolda beklerdi, ummadığım anda karşımda görünce sevincimden deliye dönerdim. O gün okulumu kırar zamanımı onunla geçirirdim. O da gelişini kimselere söylemezdi. Bir iki saat sonra, akşam otobüsüyle de hiç uyumadan geri dönerdi.

Annem o yaz bir şeyler sezinlese de, emin olamıyordu. Birkaç kez sıkıştırmıştı beni.

“Kızım, aklında Ender varsa çıkar aklından. Seni ona asla vermem.” demişti.

Ben ise korkulu gözlerle bu sözler karşısında donup kalmıştım. Bulduğum kuytuda gözlerimde hapsettiğim yaşları salıvermiştim. Yüreğime düşen yangınla iyice mahzunlaşmıştım. Ender’e söylemedim annemin söylediklerini. Beraber mutlu yuva hayalleri kurarken nasıl söyleyebilirdim ki? “Annem seni istemiyor” demek kolay mıydı? Hem daha vakit vardı, o zamana kadar düşünceleri değişirdi belki, diye günlerce kıvranıp durmuştum.

Yaz bitip güz gelene kadar köyde uzaktan uzağa bakışarak geçirdik zamanımızı. Ender’ in beyaz yüzü güneşte yanmış, yeşil gözleri iyice meydana çıkmıştı. Bereketli tarlalarda olgunlaşan sarı başaklara benzeyen saçları ise biraz daha uzamış, rüzgârla savrulup duruyordu. Uzakta olduğu zamanlarda onu hep canımda yanımda hissederdim. Benim canımın ta kendisiydi. O benim için bir nefesti, gözümdeki nurdu o olmasa ben ölürdüm.

Yaz sonu şehirdeki evimize geldiğimizde okullar başlamak üzereydi. Benim de son senemdi. Mezun olacaktım. Ender de birkaç gün içinde Ankara’ da ki okuluna dönecekti. İçime garip bir hüzün çökmüştü. O anları düşündükçe hâlâ içim burkuluyor. Gitmeden birkaç gün önce görüştüğümüzde; “Bu sene okulun bitiyor. Temmuzda nişan yaparız düğün tarihimizi de üniversite sınavından sonra netleştiririz.” dediğinde ben de kabul etmiştim. Ama annem olmaz derse ne yaparız diye içimden geçirmiştim.

Güz gitti kış geldi, kış gitti yaz geldi. Zaman önünde engeli olmayan su gibi aktı. Ben mezun oldum. Tekrar köye gittik. Birkaç gün sonra onun gelişi yazımın güzelliğine mutluluk katmıştı. Sevincimden yerimde duramıyordum.

Tam hatırlayamıyorum şimdi, aradan iki ay kadar zaman geçmiş, hayalini kurduğumuz nişanımıza kısa bir süre kalmıştı. Bense içimde ailemin bu duruma karşı çıkacaklarının huzursuzluğunu yaşıyordum.

İkimizin de akrabalarının yaşadığı yakın köye Ender sık sık gidip gelmeye başlamıştı. O zamanlar aklıma hiçbir art düşünce gelmediği gibi bir olumsuzluk da yoktu ortada. Birkaç gün sonra akraba düğünü nedeniyle benim de oraya gitmem gerekti.

Hem çocukluk arkadaşım hem dayımın kızı olan Leman’la hasret giderdik çocukluk günlerimizi yâd edip güzel zaman geçirdiğimiz bir anda; “ Sana bir şey söyleyeceğim şimdilik kimseye söyleme olur mu?”, “Söylemem tamam.” “Ender bana evlenme teklif etti.” dediğinde alevler arasında kalmış gibi her bir zerrem ateş aldı yandı. Dünya etrafımda dönüyor… Dönüyor… Dönüyordu. Herkes susmuş Leman’ın “Ender bana evlenme teklif etti, ben Koray’ ı seviyorum diyerek reddettim.” sözü kulaklarımda yankılanıyordu.

Kahrolmuştum, yıkılmıştım, gururum incinmişti. Günlerce ağlamış, sonra da ondan vazgeçmiştim. Artık ona gözükmemek için evden dışarı çıkmıyordum.

Çok düşünmüştüm ve verdiğim karar onu yüreğimdeki mezara gömmek olmuştu. On gün sonra şehirdeki evimize döndük. Ve ilk önüme çıkan kişiyle evlendim. Sonra herkes kendi yaşamında kaybolup gitti.

Aradan geçen yıllar, kalbimin en derininde saklamış onu. Aklım unutsa da yüreğim unutmamış meğer. Şimdi düşünüyorum da, her şey bahane aslıda. Kaderde olmayınca olmuyor işte.

Paylaş
Etiketler: anıgünceyaşam
Önceki Yazı

Cebel-i Bereket’li Gocanam Ayşe

Sonraki Yazı

Fitne Ateşi Yakar, Yandırır!

Ülkü TAŞLIOVA

Ülkü TAŞLIOVA

İlişkili Yazılar

Kervan
Edebiyat

Kervan

04 Aralık 2023
5k
Ben Büyüttüm Seni
Şiir

Ben Büyüttüm Seni

04 Kasım 2023
5k
Hiç
Öykü Tefrikaları

Hiç

26 Ekim 2023
5k
Damgalı Deli Çoban
Öykü Tefrikaları

Damgalı Deli Çoban

06 Ekim 2023
5k
Sonraki Yazı

Fitne Ateşi Yakar, Yandırır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada

Angarya Değil Bu İş

07 Aralık 2025
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap