Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ahmet AY

İp’teki Ciger Ve Walter Porzıg

Ahmet AY Yazar Ahmet AY
23 Şubat 2010
Ahmet AY
6
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

İki lider-ikişer sözcük; birinde demir eller, çelik bilekler, güçlü pazuları kıskandıracak kadar halk desteğini alan Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının imzası var. Diğerinde ise arkasından darbe, kan, gözyaşı, 70 sente muhtac olunacak kadar yok(sul)luklar, gereksiz ve kıskançlığa dayalı kavgalar… bırakan, rahmetli ÖZAL’ın ani vefatıyla Erdal İNÖNÜ’nün omuzlarına binip 9. C.başkanı olmuş sn. DEMİREL’in imzası var.

Ama evvela yıllar önce okuduğum bir kitabtan bugün için lazım olan bir pasajı aktarmak istiyorum:

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır” diyor. Ve  devamla “her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…[1] diyor. S. Demirel’e ithaf olunur. ‘Ben’iniz sinmiş bütün harflerinize…

Eğer 21. yüzyılın Türkiye’sinde yapılan genel seçimlerde halktan aldığı % 50’ye yakın oyla seçilen başbakan çıkıp; “beyaz çarşaf”tan yani beyaz idam giysisinden bahsediyorsa, eğer idam edilmeyi göze aldığını söylüyorsa çok değil azıcık insaf ve akıl sahibi olan nasıl bir süreçten geçtiğimizi bilebilir. Ve ülkenin daha özgür, müreffeh, hukuka dayalı bir süreçten geçmesi adımlarına karşı 9. Cumhurbaşkanı S. DEMİREL açıklamalarında TV’lere çıkıp “ben bu durumdan dolayı ızdırap içindeyim” diyorsa o zaman kendilerine sorulmalıdır.

“Izdırap içinde”ymiş sn. Demirel…

Onlarca gencimiz kurşuna dizilirken ızdırap duyacak vicdanın neredeydi?

Kardeş kavgasında günde 20 vatandaşın sokak ortalarında vurulurken neredeydi o ızdırap duyan kalbin?

12 Mart’ta tanklar daha yola çıkmadan şapkanı alıp her şeyini bıraktığın gün vicdanın neredeydi?

12 Eylülde “bizim çocuklar” ülkenin anayasal düzenini giydiğin şapkanın içine sokup hokus-pokus oynadıklarında nerdeydi o ızdırap duyduğuna inandığın vicdanın?

Sincan sokaklarında tanklar demokrasinin 3 kez tamir edilen bekâretini 4. kez tamir mecburiyetinde bırakırken o ızdırap duyduğun “organın” neredeydi?

28 Şubatta (bugün serbest olmasının mücadelesi verilen başörtüsü) yasal dayanağı olmadan üniversitelerde sayende yasaklanırken anayasal devletin başı olarak ızdırap duymayı bilen vicdanın neredeydi?

Say say bitmez vicdanı olanın vicdanını sızlatan hadiselere imzaların…

Başbakan demeye dilin varmadığı için “Hökümatın başı” diye hitap ettiğin merhum ECEVİT’le kavgaların vicdan işi miydi?

Hadi kavga ettiniz diyelim; peki bu halkın, Anadolu’nun has evlatlarını sağcı-solcu diye ayıranlara “dur” diyeceğinize niye taraf oldunuz? Yoksa öldüren taraflardan birisinden yana olmak sizin vicdanınıza! çok mu uygun düşmüştü?

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır. Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” demişti W. PORZIG, değil mi?

Gelelim “beyaz çarşafa”…

Evet, beyaz çarşaf “İDAM” giysisi demektir. Bu ülkede gece yarısı-gündüz ortası, sabaha karşı-akşamüstü; çarşının orta yerinde-köyde dağda yargısız infazlar yapan, faili meçhul-malum cinayetler işleyen… İnsanlar! değil idamı; ceza almayı bile düşünmezken, bir başbakan daha özgür, daha müreffeh, daha eşitlikçi adımlardan dolayı idam tehdidine muhatap oluyor.

Yoksa “Burası Türkiye, Burdan Çıkış Yok!” mu diyorsunuz sn. Demirel?

Ak Parti’yi ve iktidarını savunmak bana düşmez. Hele hele kardeşlik tesisi tam olarak gerçekleşmediği sürece eleştirilerimiz devam da edecektir. Ama Allah aşkına bu ülkeyi ANASOL-D, ANASOL-M, ANASOL-H (bu ‘H’ hastanenin ‘H’si) 1. ve 2. MC, DYP-SHP ve diğer iktidarlar uçurumun kenarına getirmedi mi? hem de defalarca… Ak Parti iktidarı ülkeyi (dedik ya yanlışları elbetteki vardır ve eleştirilecektir) saydığımız iktidarlardan daha mı kötü yönetmiştir?

Demek ki dert bu halkı düşünüp düşünmemek değilmiş.

Ya neymiş peki? Bu ülke sadece ‘BALYOZ’cu anlayışın, beyazların, çetelerin, özgürlüklere karşı olanların ülkesi olsun istiyorlar.

Ama hayır! “beyaz çarşaf” giysek bile;

Özgürlükten

Kardeşlikten 

Huzur ve kalkınmadan

Daha çok demokrasiden

Herkes ve her kesim için adaletten geri dönüş olmayacak, olmamalı…

Kaç kez dünyaya gelinip gidiliyor ki zaten..?

Büyük ülkelerin iktidarları da büyük olur. Bunun gereği olarak da iktidarlar halkın özgürlüğüne, katılımına, ihtiyaçlarına -uyduruk- “güvenlik” dedikleri statükocuların istekleri yüzünden sırt çeviremezler. Eğer büyük ülke iseler. Yok, biz hala büyük ülke değiliz diyorsanız; o öyle düşünenlerin sorunu… Elbette ki küçük düşünenlerin sorunlarını da dikkate almalı büyük ülkelerin güçlü iktidarları. O da onları büyük düşünmeye uygun seviyeye getirici imkân ve fırsatlar yaratmakla olur.

“Beyaz çarşaf”ının hazır olduğunu ve bunu “ciğerden” söylediğini biliyor, inanıyoruz. Ama 21. yüzyılda AB’nin üyesi olmaya çalışan; hele hele geçmişte bir başbakan ve iki bakanını cuntacıların uyduruk mahkemelerinde ipe göndermiş bir ülkede hala vatandaşlarının insan haklarından kaynaklanan sorunlarından dolayı başbakan ipi göze almışsa vay anam vay… Sevsinler böyle demokrasiyi.

Evet sayın başbakan! Sizi bu “ciğerden” ifadelerinde biz de “ciğerden” destek vererek diyoruz ki;

Bu ülkenin sulh ve selameti için, kardeşlik türkülerinin dağlarda, köylerde, şehirlerde… bütün memlekette çalınması için sizi “ciğerden” destekliyoruz. İnanıyoruz ki bu çok geç olmayacak, olmamalı. Yoksa ciğerlerimizi sökenler pusuda ve anlarını beklemektedirler.

“…Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” bizde de aynen… Sözlerimiz irademizden kaynaklı…

Haydi, irademizle “ciğerden” söylenecek şarkıların mısralarını hep beraber dizelim;

“Gelin Canlar Bir Olalım”.


[1] Prof. Dr. Walter PORZIG, Dil Denen Mucize, s. 146

İki lider-ikişer sözcük; birinde demir eller, çelik bilekler, güçlü pazuları kıskandıracak kadar halk desteğini alan Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının imzası var. Diğerinde ise arkasından darbe, kan, gözyaşı, 70 sente muhtac olunacak kadar yok(sul)luklar, gereksiz ve kıskançlığa dayalı kavgalar… bırakan, rahmetli ÖZAL’ın ani vefatıyla Erdal İNÖNÜ’nün omuzlarına binip 9. C.başkanı olmuş sn. DEMİREL’in imzası var.

Ama evvela yıllar önce okuduğum bir kitabtan bugün için lazım olan bir pasajı aktarmak istiyorum:

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır” diyor. Ve  devamla “her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…[1] diyor. S. Demirel’e ithaf olunur. ‘Ben’iniz sinmiş bütün harflerinize…

Eğer 21. yüzyılın Türkiye’sinde yapılan genel seçimlerde halktan aldığı % 50’ye yakın oyla seçilen başbakan çıkıp; “beyaz çarşaf”tan yani beyaz idam giysisinden bahsediyorsa, eğer idam edilmeyi göze aldığını söylüyorsa çok değil azıcık insaf ve akıl sahibi olan nasıl bir süreçten geçtiğimizi bilebilir. Ve ülkenin daha özgür, müreffeh, hukuka dayalı bir süreçten geçmesi adımlarına karşı 9. Cumhurbaşkanı S. DEMİREL açıklamalarında TV’lere çıkıp “ben bu durumdan dolayı ızdırap içindeyim” diyorsa o zaman kendilerine sorulmalıdır.

“Izdırap içinde”ymiş sn. Demirel…

Onlarca gencimiz kurşuna dizilirken ızdırap duyacak vicdanın neredeydi?

Kardeş kavgasında günde 20 vatandaşın sokak ortalarında vurulurken neredeydi o ızdırap duyan kalbin?

12 Mart’ta tanklar daha yola çıkmadan şapkanı alıp her şeyini bıraktığın gün vicdanın neredeydi?

12 Eylülde “bizim çocuklar” ülkenin anayasal düzenini giydiğin şapkanın içine sokup hokus-pokus oynadıklarında nerdeydi o ızdırap duyduğuna inandığın vicdanın?

Sincan sokaklarında tanklar demokrasinin 3 kez tamir edilen bekâretini 4. kez tamir mecburiyetinde bırakırken o ızdırap duyduğun “organın” neredeydi?

28 Şubatta (bugün serbest olmasının mücadelesi verilen başörtüsü) yasal dayanağı olmadan üniversitelerde sayende yasaklanırken anayasal devletin başı olarak ızdırap duymayı bilen vicdanın neredeydi?

Say say bitmez vicdanı olanın vicdanını sızlatan hadiselere imzaların…

Başbakan demeye dilin varmadığı için “Hökümatın başı” diye hitap ettiğin merhum ECEVİT’le kavgaların vicdan işi miydi?

Hadi kavga ettiniz diyelim; peki bu halkın, Anadolu’nun has evlatlarını sağcı-solcu diye ayıranlara “dur” diyeceğinize niye taraf oldunuz? Yoksa öldüren taraflardan birisinden yana olmak sizin vicdanınıza! çok mu uygun düşmüştü?

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır. Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” demişti W. PORZIG, değil mi?

Gelelim “beyaz çarşafa”…

Evet, beyaz çarşaf “İDAM” giysisi demektir. Bu ülkede gece yarısı-gündüz ortası, sabaha karşı-akşamüstü; çarşının orta yerinde-köyde dağda yargısız infazlar yapan, faili meçhul-malum cinayetler işleyen… İnsanlar! değil idamı; ceza almayı bile düşünmezken, bir başbakan daha özgür, daha müreffeh, daha eşitlikçi adımlardan dolayı idam tehdidine muhatap oluyor.

Yoksa “Burası Türkiye, Burdan Çıkış Yok!” mu diyorsunuz sn. Demirel?

Ak Parti’yi ve iktidarını savunmak bana düşmez. Hele hele kardeşlik tesisi tam olarak gerçekleşmediği sürece eleştirilerimiz devam da edecektir. Ama Allah aşkına bu ülkeyi ANASOL-D, ANASOL-M, ANASOL-H (bu ‘H’ hastanenin ‘H’si) 1. ve 2. MC, DYP-SHP ve diğer iktidarlar uçurumun kenarına getirmedi mi? hem de defalarca… Ak Parti iktidarı ülkeyi (dedik ya yanlışları elbetteki vardır ve eleştirilecektir) saydığımız iktidarlardan daha mı kötü yönetmiştir?

Demek ki dert bu halkı düşünüp düşünmemek değilmiş.

Ya neymiş peki? Bu ülke sadece ‘BALYOZ’cu anlayışın, beyazların, çetelerin, özgürlüklere karşı olanların ülkesi olsun istiyorlar.

Ama hayır! “beyaz çarşaf” giysek bile;

Özgürlükten

Kardeşlikten 

Huzur ve kalkınmadan

Daha çok demokrasiden

Herkes ve her kesim için adaletten geri dönüş olmayacak, olmamalı…

Kaç kez dünyaya gelinip gidiliyor ki zaten..?

Büyük ülkelerin iktidarları da büyük olur. Bunun gereği olarak da iktidarlar halkın özgürlüğüne, katılımına, ihtiyaçlarına -uyduruk- “güvenlik” dedikleri statükocuların istekleri yüzünden sırt çeviremezler. Eğer büyük ülke iseler. Yok, biz hala büyük ülke değiliz diyorsanız; o öyle düşünenlerin sorunu… Elbette ki küçük düşünenlerin sorunlarını da dikkate almalı büyük ülkelerin güçlü iktidarları. O da onları büyük düşünmeye uygun seviyeye getirici imkân ve fırsatlar yaratmakla olur.

“Beyaz çarşaf”ının hazır olduğunu ve bunu “ciğerden” söylediğini biliyor, inanıyoruz. Ama 21. yüzyılda AB’nin üyesi olmaya çalışan; hele hele geçmişte bir başbakan ve iki bakanını cuntacıların uyduruk mahkemelerinde ipe göndermiş bir ülkede hala vatandaşlarının insan haklarından kaynaklanan sorunlarından dolayı başbakan ipi göze almışsa vay anam vay… Sevsinler böyle demokrasiyi.

Evet sayın başbakan! Sizi bu “ciğerden” ifadelerinde biz de “ciğerden” destek vererek diyoruz ki;

Bu ülkenin sulh ve selameti için, kardeşlik türkülerinin dağlarda, köylerde, şehirlerde… bütün memlekette çalınması için sizi “ciğerden” destekliyoruz. İnanıyoruz ki bu çok geç olmayacak, olmamalı. Yoksa ciğerlerimizi sökenler pusuda ve anlarını beklemektedirler.

“…Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” bizde de aynen… Sözlerimiz irademizden kaynaklı…

Haydi, irademizle “ciğerden” söylenecek şarkıların mısralarını hep beraber dizelim;

“Gelin Canlar Bir Olalım”.


[1] Prof. Dr. Walter PORZIG, Dil Denen Mucize, s. 146

İki lider-ikişer sözcük; birinde demir eller, çelik bilekler, güçlü pazuları kıskandıracak kadar halk desteğini alan Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının imzası var. Diğerinde ise arkasından darbe, kan, gözyaşı, 70 sente muhtac olunacak kadar yok(sul)luklar, gereksiz ve kıskançlığa dayalı kavgalar… bırakan, rahmetli ÖZAL’ın ani vefatıyla Erdal İNÖNÜ’nün omuzlarına binip 9. C.başkanı olmuş sn. DEMİREL’in imzası var.

Ama evvela yıllar önce okuduğum bir kitabtan bugün için lazım olan bir pasajı aktarmak istiyorum:

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır” diyor. Ve  devamla “her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…[1] diyor. S. Demirel’e ithaf olunur. ‘Ben’iniz sinmiş bütün harflerinize…

Eğer 21. yüzyılın Türkiye’sinde yapılan genel seçimlerde halktan aldığı % 50’ye yakın oyla seçilen başbakan çıkıp; “beyaz çarşaf”tan yani beyaz idam giysisinden bahsediyorsa, eğer idam edilmeyi göze aldığını söylüyorsa çok değil azıcık insaf ve akıl sahibi olan nasıl bir süreçten geçtiğimizi bilebilir. Ve ülkenin daha özgür, müreffeh, hukuka dayalı bir süreçten geçmesi adımlarına karşı 9. Cumhurbaşkanı S. DEMİREL açıklamalarında TV’lere çıkıp “ben bu durumdan dolayı ızdırap içindeyim” diyorsa o zaman kendilerine sorulmalıdır.

“Izdırap içinde”ymiş sn. Demirel…

Onlarca gencimiz kurşuna dizilirken ızdırap duyacak vicdanın neredeydi?

Kardeş kavgasında günde 20 vatandaşın sokak ortalarında vurulurken neredeydi o ızdırap duyan kalbin?

12 Mart’ta tanklar daha yola çıkmadan şapkanı alıp her şeyini bıraktığın gün vicdanın neredeydi?

12 Eylülde “bizim çocuklar” ülkenin anayasal düzenini giydiğin şapkanın içine sokup hokus-pokus oynadıklarında nerdeydi o ızdırap duyduğuna inandığın vicdanın?

Sincan sokaklarında tanklar demokrasinin 3 kez tamir edilen bekâretini 4. kez tamir mecburiyetinde bırakırken o ızdırap duyduğun “organın” neredeydi?

28 Şubatta (bugün serbest olmasının mücadelesi verilen başörtüsü) yasal dayanağı olmadan üniversitelerde sayende yasaklanırken anayasal devletin başı olarak ızdırap duymayı bilen vicdanın neredeydi?

Say say bitmez vicdanı olanın vicdanını sızlatan hadiselere imzaların…

Başbakan demeye dilin varmadığı için “Hökümatın başı” diye hitap ettiğin merhum ECEVİT’le kavgaların vicdan işi miydi?

Hadi kavga ettiniz diyelim; peki bu halkın, Anadolu’nun has evlatlarını sağcı-solcu diye ayıranlara “dur” diyeceğinize niye taraf oldunuz? Yoksa öldüren taraflardan birisinden yana olmak sizin vicdanınıza! çok mu uygun düşmüştü?

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır. Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” demişti W. PORZIG, değil mi?

Gelelim “beyaz çarşafa”…

Evet, beyaz çarşaf “İDAM” giysisi demektir. Bu ülkede gece yarısı-gündüz ortası, sabaha karşı-akşamüstü; çarşının orta yerinde-köyde dağda yargısız infazlar yapan, faili meçhul-malum cinayetler işleyen… İnsanlar! değil idamı; ceza almayı bile düşünmezken, bir başbakan daha özgür, daha müreffeh, daha eşitlikçi adımlardan dolayı idam tehdidine muhatap oluyor.

Yoksa “Burası Türkiye, Burdan Çıkış Yok!” mu diyorsunuz sn. Demirel?

Ak Parti’yi ve iktidarını savunmak bana düşmez. Hele hele kardeşlik tesisi tam olarak gerçekleşmediği sürece eleştirilerimiz devam da edecektir. Ama Allah aşkına bu ülkeyi ANASOL-D, ANASOL-M, ANASOL-H (bu ‘H’ hastanenin ‘H’si) 1. ve 2. MC, DYP-SHP ve diğer iktidarlar uçurumun kenarına getirmedi mi? hem de defalarca… Ak Parti iktidarı ülkeyi (dedik ya yanlışları elbetteki vardır ve eleştirilecektir) saydığımız iktidarlardan daha mı kötü yönetmiştir?

Demek ki dert bu halkı düşünüp düşünmemek değilmiş.

Ya neymiş peki? Bu ülke sadece ‘BALYOZ’cu anlayışın, beyazların, çetelerin, özgürlüklere karşı olanların ülkesi olsun istiyorlar.

Ama hayır! “beyaz çarşaf” giysek bile;

Özgürlükten

Kardeşlikten 

Huzur ve kalkınmadan

Daha çok demokrasiden

Herkes ve her kesim için adaletten geri dönüş olmayacak, olmamalı…

Kaç kez dünyaya gelinip gidiliyor ki zaten..?

Büyük ülkelerin iktidarları da büyük olur. Bunun gereği olarak da iktidarlar halkın özgürlüğüne, katılımına, ihtiyaçlarına -uyduruk- “güvenlik” dedikleri statükocuların istekleri yüzünden sırt çeviremezler. Eğer büyük ülke iseler. Yok, biz hala büyük ülke değiliz diyorsanız; o öyle düşünenlerin sorunu… Elbette ki küçük düşünenlerin sorunlarını da dikkate almalı büyük ülkelerin güçlü iktidarları. O da onları büyük düşünmeye uygun seviyeye getirici imkân ve fırsatlar yaratmakla olur.

“Beyaz çarşaf”ının hazır olduğunu ve bunu “ciğerden” söylediğini biliyor, inanıyoruz. Ama 21. yüzyılda AB’nin üyesi olmaya çalışan; hele hele geçmişte bir başbakan ve iki bakanını cuntacıların uyduruk mahkemelerinde ipe göndermiş bir ülkede hala vatandaşlarının insan haklarından kaynaklanan sorunlarından dolayı başbakan ipi göze almışsa vay anam vay… Sevsinler böyle demokrasiyi.

Evet sayın başbakan! Sizi bu “ciğerden” ifadelerinde biz de “ciğerden” destek vererek diyoruz ki;

Bu ülkenin sulh ve selameti için, kardeşlik türkülerinin dağlarda, köylerde, şehirlerde… bütün memlekette çalınması için sizi “ciğerden” destekliyoruz. İnanıyoruz ki bu çok geç olmayacak, olmamalı. Yoksa ciğerlerimizi sökenler pusuda ve anlarını beklemektedirler.

“…Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” bizde de aynen… Sözlerimiz irademizden kaynaklı…

Haydi, irademizle “ciğerden” söylenecek şarkıların mısralarını hep beraber dizelim;

“Gelin Canlar Bir Olalım”.


[1] Prof. Dr. Walter PORZIG, Dil Denen Mucize, s. 146

İki lider-ikişer sözcük; birinde demir eller, çelik bilekler, güçlü pazuları kıskandıracak kadar halk desteğini alan Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının imzası var. Diğerinde ise arkasından darbe, kan, gözyaşı, 70 sente muhtac olunacak kadar yok(sul)luklar, gereksiz ve kıskançlığa dayalı kavgalar… bırakan, rahmetli ÖZAL’ın ani vefatıyla Erdal İNÖNÜ’nün omuzlarına binip 9. C.başkanı olmuş sn. DEMİREL’in imzası var.

Ama evvela yıllar önce okuduğum bir kitabtan bugün için lazım olan bir pasajı aktarmak istiyorum:

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır” diyor. Ve  devamla “her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…[1] diyor. S. Demirel’e ithaf olunur. ‘Ben’iniz sinmiş bütün harflerinize…

Eğer 21. yüzyılın Türkiye’sinde yapılan genel seçimlerde halktan aldığı % 50’ye yakın oyla seçilen başbakan çıkıp; “beyaz çarşaf”tan yani beyaz idam giysisinden bahsediyorsa, eğer idam edilmeyi göze aldığını söylüyorsa çok değil azıcık insaf ve akıl sahibi olan nasıl bir süreçten geçtiğimizi bilebilir. Ve ülkenin daha özgür, müreffeh, hukuka dayalı bir süreçten geçmesi adımlarına karşı 9. Cumhurbaşkanı S. DEMİREL açıklamalarında TV’lere çıkıp “ben bu durumdan dolayı ızdırap içindeyim” diyorsa o zaman kendilerine sorulmalıdır.

“Izdırap içinde”ymiş sn. Demirel…

Onlarca gencimiz kurşuna dizilirken ızdırap duyacak vicdanın neredeydi?

Kardeş kavgasında günde 20 vatandaşın sokak ortalarında vurulurken neredeydi o ızdırap duyan kalbin?

12 Mart’ta tanklar daha yola çıkmadan şapkanı alıp her şeyini bıraktığın gün vicdanın neredeydi?

12 Eylülde “bizim çocuklar” ülkenin anayasal düzenini giydiğin şapkanın içine sokup hokus-pokus oynadıklarında nerdeydi o ızdırap duyduğuna inandığın vicdanın?

Sincan sokaklarında tanklar demokrasinin 3 kez tamir edilen bekâretini 4. kez tamir mecburiyetinde bırakırken o ızdırap duyduğun “organın” neredeydi?

28 Şubatta (bugün serbest olmasının mücadelesi verilen başörtüsü) yasal dayanağı olmadan üniversitelerde sayende yasaklanırken anayasal devletin başı olarak ızdırap duymayı bilen vicdanın neredeydi?

Say say bitmez vicdanı olanın vicdanını sızlatan hadiselere imzaların…

Başbakan demeye dilin varmadığı için “Hökümatın başı” diye hitap ettiğin merhum ECEVİT’le kavgaların vicdan işi miydi?

Hadi kavga ettiniz diyelim; peki bu halkın, Anadolu’nun has evlatlarını sağcı-solcu diye ayıranlara “dur” diyeceğinize niye taraf oldunuz? Yoksa öldüren taraflardan birisinden yana olmak sizin vicdanınıza! çok mu uygun düşmüştü?

“Bilincimizin bütün yaşantılarının, bütün duygularının, bütün çabalarının, (bütün) tasavvurlarının her defasında benim kendi yaşantılarım, benim duygularım, çabalarım, tasavvurlarım oluşu, onun özünden kaynaklanan en belli başlı özelliğidir. Eski bir Hint filozofunun sözleriyle, nasıl ki tuzun tadı bütün yemeğin en ufak birimlerine kadar girerse, ‘ben’in tadı da bilincimizin bütün yaşantılarının içinde öyle yer alır. Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” demişti W. PORZIG, değil mi?

Gelelim “beyaz çarşafa”…

Evet, beyaz çarşaf “İDAM” giysisi demektir. Bu ülkede gece yarısı-gündüz ortası, sabaha karşı-akşamüstü; çarşının orta yerinde-köyde dağda yargısız infazlar yapan, faili meçhul-malum cinayetler işleyen… İnsanlar! değil idamı; ceza almayı bile düşünmezken, bir başbakan daha özgür, daha müreffeh, daha eşitlikçi adımlardan dolayı idam tehdidine muhatap oluyor.

Yoksa “Burası Türkiye, Burdan Çıkış Yok!” mu diyorsunuz sn. Demirel?

Ak Parti’yi ve iktidarını savunmak bana düşmez. Hele hele kardeşlik tesisi tam olarak gerçekleşmediği sürece eleştirilerimiz devam da edecektir. Ama Allah aşkına bu ülkeyi ANASOL-D, ANASOL-M, ANASOL-H (bu ‘H’ hastanenin ‘H’si) 1. ve 2. MC, DYP-SHP ve diğer iktidarlar uçurumun kenarına getirmedi mi? hem de defalarca… Ak Parti iktidarı ülkeyi (dedik ya yanlışları elbetteki vardır ve eleştirilecektir) saydığımız iktidarlardan daha mı kötü yönetmiştir?

Demek ki dert bu halkı düşünüp düşünmemek değilmiş.

Ya neymiş peki? Bu ülke sadece ‘BALYOZ’cu anlayışın, beyazların, çetelerin, özgürlüklere karşı olanların ülkesi olsun istiyorlar.

Ama hayır! “beyaz çarşaf” giysek bile;

Özgürlükten

Kardeşlikten 

Huzur ve kalkınmadan

Daha çok demokrasiden

Herkes ve her kesim için adaletten geri dönüş olmayacak, olmamalı…

Kaç kez dünyaya gelinip gidiliyor ki zaten..?

Büyük ülkelerin iktidarları da büyük olur. Bunun gereği olarak da iktidarlar halkın özgürlüğüne, katılımına, ihtiyaçlarına -uyduruk- “güvenlik” dedikleri statükocuların istekleri yüzünden sırt çeviremezler. Eğer büyük ülke iseler. Yok, biz hala büyük ülke değiliz diyorsanız; o öyle düşünenlerin sorunu… Elbette ki küçük düşünenlerin sorunlarını da dikkate almalı büyük ülkelerin güçlü iktidarları. O da onları büyük düşünmeye uygun seviyeye getirici imkân ve fırsatlar yaratmakla olur.

“Beyaz çarşaf”ının hazır olduğunu ve bunu “ciğerden” söylediğini biliyor, inanıyoruz. Ama 21. yüzyılda AB’nin üyesi olmaya çalışan; hele hele geçmişte bir başbakan ve iki bakanını cuntacıların uyduruk mahkemelerinde ipe göndermiş bir ülkede hala vatandaşlarının insan haklarından kaynaklanan sorunlarından dolayı başbakan ipi göze almışsa vay anam vay… Sevsinler böyle demokrasiyi.

Evet sayın başbakan! Sizi bu “ciğerden” ifadelerinde biz de “ciğerden” destek vererek diyoruz ki;

Bu ülkenin sulh ve selameti için, kardeşlik türkülerinin dağlarda, köylerde, şehirlerde… bütün memlekette çalınması için sizi “ciğerden” destekliyoruz. İnanıyoruz ki bu çok geç olmayacak, olmamalı. Yoksa ciğerlerimizi sökenler pusuda ve anlarını beklemektedirler.

“…Her ruhsal yaşantıda bütün şahsiyet hazır ve nazırdır. Hiçbir tasavvur yoktur ki, duygu ve irade… içermesin…” bizde de aynen… Sözlerimiz irademizden kaynaklı…

Haydi, irademizle “ciğerden” söylenecek şarkıların mısralarını hep beraber dizelim;

“Gelin Canlar Bir Olalım”.


[1] Prof. Dr. Walter PORZIG, Dil Denen Mucize, s. 146

Paylaş
Etiketler: Anadolubalyoz darbesiciğerfilozofhintMenderestasavvurwalter porzıg
Önceki Yazı

Kaos Planı Nereye Kadar İşler?

Sonraki Yazı

Postmodern mi Olsak?..

Ahmet AY

Ahmet AY

Ahmet Ay'ın Tüm Yazılarını Göster

İlişkili Yazılar

Ahmet AY

CHP Artık Milli Güvenlik Sorunu

06 Aralık 2020
5k
Ahmet AY

AB’nin ‘İRİNİ’ Akdeniz’e Aktı

29 Kasım 2020
5k
Ahmet AY

Başkan Erdoğan’dan Kıbrıs Çıkarması

22 Kasım 2020
5k
Ahmet AY

Biden’a Neden Sevindiler?

15 Kasım 2020
5k
Sonraki Yazı

Postmodern mi Olsak?..

Yorumlar 6

  1. Uğur ÖZALTIN says:
    16 yıl önce

    40 yıldır onlar bizi fişliyordu şimdi sıra bizde

    diyor bir AKP vekili

    Demekki yüzde seksenle gelmiş olsalar bugün eleştirdikleri CHP ve askerin tokatlarını bunlar mumla aratacak

    Zaten şu sıralar AKP heyecanla başarısız olacak bir darbe gişimine bulunacak ahmak asabi bir general arıyor.

    Ah o ahmağı bulup bir başarsız darbe yaptırabilse seçimlerde yüzde altmışın üzerinde oyla geri dönecekler.

    Artık maymun gözünü açtı sanırım.

    Memleketin içine edip sonra suçu askere yıkmanın devri geçti asker akıllandı

    Özal döneminde 38 milyar dolar olan borç şimdi 300 milyar doların üzerinde bunu asker yemedi değil mi

    Siyasetçiler 10 yılda bir memleketin içine edip sıvışmasınlar

  2. zehra ulucak says:
    16 yıl önce

    Sn Ahmet Ay,
    Tespitlerinize katılmakla beraber eklemek istediğim bir şey var ki, o da Demirel’in ülkemizde takip edilen 33 dereceli Skoç Riti’nde ve 33. dereceden ÜSTADI MUHTEREM olmasıdır.
    Malumunuz mason örgütlenmeleri Tapınak Şovalyelerinin örgütlenmesinden günümüze kadar faaliyetlerini sürdürdükleri her dönemde stratejik konumdaki her ülkeye kendi adamlarını yerleştirir, onlar üzerinden siyaset yaparlar. Ama bunu o kadar organize olmuş biçimde sinsice yaparlar ki, kullandıkları piyonlar bir şekilde kaos ortamı oluşturur sonra sizin de yazdığınız üzere şapkalarını alır giderler.
    Dışarı birbirini gırtlaklayacak sandığınız adamlar teşkilatları içinde birbirlerine sonsuz sadakat gösterip gizliden birbirlerini kayırırlar. Bu tür adamların her zaman para ve güç yönünden imtiyazları olmuştur.

    Belki bu yüzdendir ki, Demirel 50 senelik siyasi hayatında yaşanan gerçeklere rağmen, 83 yaşında hala 6 kere gider, 7 kere geliriz diyebiliyor. Şapkamı koysam o bile kazanır dediğine göre vardır elbet bir güvendiği…

    Saygılar

  3. Ahmet Ay says:
    16 yıl önce

    Sayın ÖZALTIN,
    Ak Parti’nin bir darbe heveslisini aradığını sanmıyorum. Tam aksine darbeciliğin tarihe karışması yönünde bir gayreti “her şeyleri” pahasına sürdürdüklerini görüyorum.
    Sayın ULUCAK,
    Zat-ı muhteremi harika anlattınız.
    E, ne de olsa konum “para ve güç yönünden imtiyazları olmuştur”.
    Saygılar.

  4. multi says:
    16 yıl önce

    ciğerse ciğer hocam bende ciğer vermek istiyooom

  5. Mahsun says:
    16 yıl önce

    Süleyman demirelin kuyruğu sıkışmış gibi. Her neyse. Abi! Geçen pazar söylediklerimi aynen tekrarlıyorum:
    “Demokratik açılım ile ilgili söylenmemiş söz kalmamıştır. Bunların hayata aktarılmasında farklı nedenlerden dolayı farklı sıkıntılar yaşanmakta. Burda genel tutumumuzdan bahsedecek olursak; Demokratik açılım sürecini, tüm yüreğimizle, içtenliğimizle destekliyoruz. Bu süreci engellemeye çalışan kesimlerin olduğunun farkındayız; ergenekoncuların, cuntacıların…Hükümet, tüm karanlık insanların karanlık oyunlarına rağmen asla taviz vermemeli, geri adım atmamalı, kararlı bir şekilde yoluna devam etmelidir. Bu durumda bizlerde her zaman ve her şarta hükümeti desteklemeye devam edeceğiz. İnsanın, insanlığın onuru için; bizim ve çocuklarımızın geleceği için, tüm farklılıklar için destekleyeceğiz. Bu uğurda mücadele edenler için ömrümüz ömür olacaktır, Allah’ın izniyle.”

  6. robin samyeli says:
    16 yıl önce

    Sayın ÖZALTIN;
    En azından askerin hehangi bir müdahalesi durumunda halkın buna tepki vereceğinin (size göre yüzde 60 bence daha fazla) kabullenilmiş olması güzel bir gelişme…Ordunun artık siyasette yeri yok, sizin kabul ettiğiniz gibi askerde bunu kabul ettiğinden darbe yapacak birileri bulunamıyor…Selametle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap