Ergenekon, oda tv derken daha basılmamış bir kitabın tüm karalamalarının mahkeme kararıyla toplatılmasına tanık da olduk. Mahkemenin söylemediği bir tek, bu konuda düşünmek bile suçtur demediği kaldı.
Televizyon ekranlarında Ahmet Şık’ın gözaltına alınıp polis arabasına bindirilirken haykırışlarını hep birlikte izledik. Ne söylediğini çok iyi duyduk. DOKUNAN YANAR diyordu. Süreç gösterdi ki bırakın dokunmayı, aklının ucundan bile geçiren yanıyordu.
Basılmamış bir kitabı bu kadar önemli kılan konu nedir?
Bugün maalesef anılan kitabın karalamalarını bile okuma şansına sahip değiliz, ne var ki basından izlediğimiz kadarıyla kitabın konusu: Emniyet teşkilatı içerisinde Fetullah Gülen cemaatine bağlı bir çetenin varlığının deşifre edilmesi.
Şimdi sormak gerek, emniyet teşkilatı içinde böyle bir çete’nin varlığından yeni mi haberimiz oluyor?
Yıllardır emniyet teşkilatına personel alımı için yapılan sınavlarda başarılı olma koşulunun Fetullah Gülen cemaatine bağlı birilerinin referansı denilmedi mi? Bu konuda birçok haber çıkmadı mı? Son birkaç yıldan bu yana yapılan sınavlarda sınav sorularının önceden bu çete tarafından yandaşlara servis edildiğini yazmayan gazete kaldı mı? Polis olabilmek için özellikle cemaate yakın dershanede yetişmek gerektiğini duymayan kaldı mı?
Yaşananlar, “insan hakları ve basın özgürlüğü” konusunda geldiğimiz noktayı ve bu konuda Afrika’daki kabile devletleriyle yarıştığımızın bir göstergesi değil mi?
Demokrasi ve insan haklarının temellerinden birisi özgürce düşünme ve düşündüğünü özgürce ifade edebilme hakkı değil mi?
Yaşanan bu olaylar Fetullah Hoca’yı bile rahatsız etmiş ki, dünyanın bir ucundan benim bu işlerle bir alakam yok beni karıştırmayın diye mesaj gönderiyor.
Kaldı ki, Fetullah Güle ve cemaatiyle ilgili olarak yazılan ilk kitap değil bu. Daha önce de birçok kitap, makale yazılmış aynı konuda.
Peki, birilerini bu kadar rahatsız eden konu ne? Yoksa bu konunun seri haline dönüşmesinden mi korkuluyor?
Öyle ya bu gün “İmamın Ordusu’nu” yazan yarınlarda “İmamın Mahkemeleri”ni, “İmamın Okulları”nı veya “İmamın Hastaneleri”ni yazarsa ne olacak değil mi?
“Başkasının hak ve özgürlüklerine halel getirmedikten sonra hiçbir şeyi düşünmek ve bu düşündüğünü söylemek suç değildir” diye bilirdik. Yanlış bilirmişiz.
Not: BDP eş başkanı: “yaptığımız her eylemde üzerimize imamın ordusunu salıyorlar” gibi bir şey söyledi. Türk Polis teşkilatının tamamını töhmet altında bıraktı. Son derece talihsiz bir açıklamanın bir an önce tekzip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
