Haneye izinsiz girme eylemi, tecavüzdür. .Rızasız ırza tasallut, tecavüzdür. Komşu ülkenin sınır ihlali tecavüzdür…
Başkasının hakkına el uzatma girişimi tecavüzdür.
Bunları yanında yasaların emrini yok saymak hukuka doğrudan tecavüz sayılması gerekirken YSK’nın yaptığı nedir?
Bir Hukuk kurumu olarak YSK’nın hukuk ihlali en rezil, en iğrenç tecavüz değilse, birisi YSK’nın yediği naneyi açıklasın.
*
Özetlersek; “aşma (ister haddini, ister sınırı) – ötesine geçme” anlamındaki rızasız her eylemi tecavüz olarak tanımlar evrensel hukuk yasaları. Tecavüz hem bütün dinlerde, hem de uluslararası tüm hukuk kurallarına göre ağır suç sayılmışken, ve bunu da Yüksek Bir Hukuk Kurumu olan YSK bilmek durumunda iken, bu anayasal suçu nasıl işleyebilmiştir? Veya, bu anayasal suçu ona kim yaptırabilmiştir?. Kararlarının kesin ve itiraza kapalı olması mıdır ona bu cesareti veren?
Sınır aşılmıştır. Ötesine de geçilmiştir. Aldığı bir yasadışı kararla, Ülkenin Anayasal Statüsü değiştirilmiştir.
– Yasaların koyduğu sınır aşılırsa ne olur?
– “Tecavüz”suçu işlenmiş – ırza geçilmiş olur…
– Burada Irzına geçilen hukuk, mağdur devlettir…
“Herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişi veya zümre yasaların kendisine vermediği hak ve yetkiyi kullanamaz” temel ilkesi yasalara bunun için konulmuştur. Bir kişi, zümre veya kurum siyasi “güç” ile kendisine tanınan sınırı aşarsa yaptığı eylemin adı, tecavüzdür. Tecavüzün cezasız kalması toplumsal “piç” sayısının artmasına neden olur.
Güçlü olmak, tecavüz hakkı tanımaz. Buna rağmen bu gücü kullanmaya kalkan kişi mutlak ve itirazsız diktatördür. Yasalar, güçsüzleri, güçlülerin kötü niyetlerine karşı koruma amaçlıdır.
*
Yasalar, haklıları – güçlü ve haksızlara karşı – koruyorsa, ve yasalar eşit, tarafsız ve hak gözeterek uygulanıyorsa o zaman sistemin adı demokrasidir. Örülen gizlilik ve yasa tanımazlık çemberi, ülkeyi baskı ve korku rejimine sürükler ki, bunun da son aşamada ulaşacağı nokta faşizmdir, despotizmdir, sultanlıktır, tiranlıktır, diktadır.
“Seçimlerin olduğu yerde dikta olur mu?” söylemiyle, dikta olmayacağı vurgusunun yapılıyor olması tam bir aldatmacadır, art niyetin kamuflajıdır. Başta Hitler olmak üzere çok örnek var. Şaibeli seçim, demokrasinin en azılı düşmanı, kaosun ise arayıp bulamadığı dostudur..
a) Tecavüzün önlenme garantörüi yasaları uygulamakla görevli bağımsız yargı kurumlarıdır. Ne var ki; yargının kendisi “tecavüz ehli” olarak “anamız ve kadı meselesi”olarak karşımıza çıkmışsa, ne kalmıştır geriye!?… Teslimiyet mi?
b) “ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ – HABERİNİZ OLSUN!” SÖYLEMİ, YSK’NIN AÇIK YASA HÜKMÜNE RAĞMEN ALDIĞI KARARLA, ANAYASAYI İHLAL ETTİĞİNİN EN YETKİLİ AĞIZDAN AÇIK İLANIDIR..
c) ANAYASA İHLALİ BİR DARBEDİR. ZİRA DARBELER, YASA HÜKÜMLERİNİ GEÇERSİZ KILMAK ADINA YAPILIR. NASIL Kİ, 15 TEMMUZ ANAYASA İHLALİDİR VE BU DARBE, DİRENME HAKKI VERMİŞSE, BU İHLAL DE FARKSIZ BİÇİMDE DİRENME HAKKINI NİÇİN VERMESİN!?.
d) 11 kişilik YSK da tek muhalefet oyu ile referandumun iptalini isteyen üye Cengiz Topaktaş’ın söylemlerine kulak verelim lütfen Diyor ki; “Erdoğan’ın yeni bir darbesidir bu. Direnmek temel bir yurttaşlık görevidir, yani farzdır”
e) İşte Topaktaş’ın muhalefet şerhi; “Oyların mühürsüz olması referandumu yargı denetiminden çıkarır. 98’inci ve 101’inci maddelerde seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartı vardır. Anayasanın 79’uncu maddesi, seçimlerin yargı denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır. Burada Anayasa’nın ihlali söz konusudur. (”Link: http://www.adilmedya.com/ysk-karari-erdoganin-yeni-bir-dar…/ )
Bir başka değerli yazar, Levent Gültekin’in yazısı için link de ektedir. : http://www.diken.com.tr/referandum-sonuclari-ne-anlama-gel…/
*
Bir filozofun sözüyle sonlandıralım yazımızı. “Karşı tarafın göze aldığını sen göze alamazsan, zafer hayaldir!” Milli Egemenlik bayramınız kutlu olsun.
23 Nisan 2017
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
