İneklerinin süt verimi düşüktü. Rastladığına dert yanıyordu. “İneklerimden yeteri kadar süt alamıyorum.” Diyordu. Komşusunun oğluna sıkıntısını anlattığında; Komşu oğlu, “İneği bakmazsan o da seni bakmaz.” Diye çıkıştı. Bu çıkışmadan sonra Sarık dayı, ithal inek arayışına başladı. Yerli ineklerden ümidimi kestim. Onlarla sonu gelen bir dünyada yaşıyorum.” Dedi.
Sütü için yetiştirilen, hoştayn denilen iki inek satın aldı. Sarık dayı soranlara ve rastladığı herkese hoş dayı ineklerim derken ağzından bal damlıyor. Hoş dayı ineklerimin süt verimi çok fazla, yemeleri de ona göre ama evimiz tere yağı ve peynir gördü, diyordu.
Sarık dayı kimseye soru sormaya fırsat vermeden hoştayn ineklerini övüyordu. Sarık dayının ağzında hoştayn sakız olmuştu. Yalnız Kır alinin oğluna bir şey diyememişti. Kır Ali çok samimi arkadaşıydı. Kır Ali ile bir yedikleri ayrı gidiyordu.
Kır Ali’nin oğluyla kaçamak konuşuyordu. Büyük vaatlerle o kadar parayı yurt dışından getireceği inekler için yabancıların ellerine saymıştı. Kır Ali’nin oğlu “İnek altın mı pisleyecek zannettin. Kazın ayağı öyle değil, dedi. Bir bilene sormadın mı?
Düşüncen körleşmiş, yapılacak tenkidi belli ki duymak istemiyorsun. Belidin Yusuf Hollanda da sordursaydın ya. Her işte kendine inanacaksın ama araştıracaksın. Doğrulara sessiz kalınmaz. Bu inekler düz yerde ve yalnız çayır otlayacaklar. Çok yiyecekler ki süt sağımı artsın. Köylerimizde onların otlayacağı sahalar bile yok. İnekler ahırda bile düz yerde değil. Dayı öyle değil mi? Kuzgun, üzüm bağında bülbül sesi çıkartmaz. Çayır nerede kaç gün idare edebilirsin. Böyle özellikli bir inek kuru ot ve yem ile ne kadar süt verebilir. Dayı eğri de olsan doğruları söyle. Önünü görmeden adımını atma. Önce düşün ve sonra uygula.
Sarık dayı gördüklerine hoştaynlarım bir alem, dere gibi sağılıyor, evimiz tereyağı ve peynir gördü. Hoştayınlarım öyle sevimli ki yanlarından ayrılamıyorum. Peşimi bırakmıyorlar, üçümüzde bir arada olmaktan çok mutluyuz.
Köyde kimi görse ona hoştayından bahseden sarık dayının adını hoş dayıya dönüştürdüler. Köyde herkes ona “Hoş dayı” demeye başladı. Hoş dayı ineklerini yalnız Kır Ali’nin oğluna övemiyordu. Çayırla beslenen bir ineğe kuru yem verirsen süt de bekleyemezsin. İneklere çayır yettiremiyorsun, bunlar seni tüketir. Irmağa toprak dökmekle ne kadar bulandırabilirsin. Bunları soruştursaydın almazdın. İyi fakat bizim gibi arazisi az olana gelmez. Dışarıya çıkarıp çayırla doyuramıyorsun. Aç çıkıyorlar ve içeri aç giriyorlar. Böyle bir inek nasıl süt versin. Hırs yapma nasıl olsa bir parça ekmek buluruz. Hoş dayı dayanıyordu. Fakat şartları düzeltmesi mümkün değildi.
Hoş dayı pişman olmuştu ama yapacağı bir şey de yoktu. Kır Ali’nin oğluna ineklerden kurtulmak istediğini, birilerine pazarlamasını isteğini belirtti.
Hoş dayı çayıra muhtaç oldu. Arpayı bulamadı samana ihtiyaç duydu. Ona göre toprak uysallaştı, çayır istediği gibi büyümez oldu. İnekler hiç durmadan öğütüyordu. Artık hoş dayının ineklere gücü yetmiyordu. İneklerle arası serindi. İnekler zayıflamış ve süt verimleri düşmüştü. Hoş dayı bir düzen tutturamamış ve yıkım önlenemez hâle gelmişti.
Ahırda atmosfer başkalaşmış, ısı değişimi olmuş ve yaşamak zorlaşmıştı. Bu korkunç yalnızlık bir başına kalış ve içini kurtçukların kemirişiyle sona yaklaşılmıştı. İnekleriyle olan kaynaşma yerini hüzne bıraktı. Yokluk davasına düştün mü sevgiyi de kaybedersin.
Hoş dayı ineklerine inancını kaybetti ve geleceğini düşünemediği gibi hayal de kuramaz oldu. Başlangıçtan beri boş bir dünya kurmuşum, o da yıkıldı dedi.
Hasan TANRIVERDİ