Bir virüsün bulaşma riski fazla ise, hastalık riski de korkunç boyuttadır, diyebiliriz. Böyle bir virüsün daha önce adını duymuş olsak da karşılaşma serüvenimiz, olumsuz boyutlarda seyretmeye başlasa da korunmanın gereksizliğini algıladık ve eve sığmadık.
Dünya çapında dediler ama tanıdığımız için sevecen mi idi veya öyle bir duyguya kapıldık. Nezle grip gibi bir şey. Grip olursun, biraz ıhlamur ve kekik çayı ve yağı geçer. Hastalık belirtileri görülmeye başlasa da vadide kütüğü ve kayaları, önüne katan sel gibi olayı korkulu bulmadık. Onun için eve sığmadık. Tanıdık bir o kadar sempatik virüse yaklaşamadık. Böyle bir sempatikliğe karşı eve kapanmayı doğru bulmadık, eve sığmadık, gezdik, çayımızı içtik ve eğlendik.
Virüsten kaçmaya başladık, güvenli yer olan evimize sığındık ama eve de sığmadık. Sığamazdık çünkü sosyal ve psikolojik yapımızın doyurulması esastı. Doyurulmayan bir sistem isyan eder. Açım derken, enerjiye gerek duyduğun doğal olarak biliniyor. O hâlde açsın eve sığmazsın.
Yönetim virüsü tanıtırken, onun, insanları dişine göre seçtiğini güçlü olan kişilere ve de gençlere bir şey yapmadığını söylediler. Bundan dolayı eve sığmadık çıktık gezdik. Salgın için net bilgi için bilmiyorum diyemediler ve tanıdığımız virüse daha da sempatimiz arttı. Düşünebiliyor musunuz? Köylerde virüs diye bir şey yok. Virüs burada ne arar. Uçak, metro, parti toplantıları ve sosyete düğünlerine gitsinler. Sonuçta da öyle oldu ve virüsümüz sempatik ayağıyla her yere yayıldı.
Hayat eve sığmıyor. Sığmaz tabii ki, virüsün ne olduğunu yaptığı işlere bakarak söylersen eve girilmez. Yaş olayı çok anormal, gençler geziyor, büyükler eve sığmıyor. Küçüğe zarar vermeyen bana niçin versin diyerek eve sığmıyor ve çarşı pazar geziyor.
İşi olan yaşlı da gençler gibi çıksın, olmayan evde kalsın denmesinin bir mantığı olmadığı için eve duramadılar ve çıktılar. Eve nasıl sığacaksın.
Siyasi toplantılar ve düğünler yapıldı. Sonra eve kapan, o zaman eve sığamıyorsun.
Fransa’nın geleneğinde halkta, devlete baş kaldırma olayı var ve olaylar durmuyor. Biz de öyle bir şey yok diye bari doğruyu söyleyin. Satır aralarında yanlışlarla dolu ifadeler çok, ne yapıyoruz dinlemiyoruz, onun için ev bize dar geliyor. Evde kalmanın gereksizliğine inanıyoruz.
Evlere sığmıyoruz. Sığmayacağımız bir konu da aşı konusu. Çin aşısını savunacağınıza neden diyemiyorsunuz. Aşı laboratuvarlarımızı kapanmasaydık bizim aşımız da olmaz mıydı? Sonra aşıyı savunacağınıza deneme yapın sonuçlarını görelim. Virüslere karşı yapılan aşılar hiçbir zaman karşılığını net olarak bulmaz. Olayı “Domuz gribi aşısında gördük.”
Aşı olan neden yine korona oldu. Saklamayın kimseden saklayınca aşı olmama duygusu artıyor. O zaman insan eve sığmıyor.
Toplumu çeşitli hamasi söylemlerle kafa kola almak doğru değildir. Bilimsel bir anlayışla aşı gelir ve uygulanır. Denekler topluma tanıtılır ve yararı görülür uygulamaya geçilir. İşe yaramayan kimyasal maddeleri vücuduma niçin alayım ki.
Aşı reklam aracı gibi kullanılıyor. “Bilimsel olarak kanıtlandı,” ne demek. Örneği var mı? Açıklamanızı istiyorum. Başka bir örnek; Şişe suyu tanıtım cümlelerinden biri “Temel mineralleri içerir.” Suda bir mineralin eser miktarda bulunmasının ne yararı olur ki.
Bu tür toplumu yanlış yönlendirmeler, açık şeffaf ve bilimsel sonuçlara uymadığı için evler insanlara dar geliyor. Sosyal hayatımıza dönmek istiyoruz.
Bu bir sosyal ve psikolojik algıya dönüşüyor.





















