03/05/2021 tarihinde geçirmiş olduğum (hayati tehlikesi olan) rahatsızlığımdan dolayı yıllarca ruhumu vererek yazdığım yaz(g)ılarıma ara verdim. Bir türlü aklım, elim, yüreğim varmadı yazmaya. 4 yılı aşkın bu zaman zarfı sonrasında “KALABALIK” restorant sahibi Yasemin hanıma, mekânla ilgili izlenimimi yazacağıma dair söz verdiğim için kendimi mecbur hissederek kaleme aldım ve sonrasında da ciddi anlamda yazdığım ilk yazım, yeniden doğuşum…
Hayat bana fısıldadı. Neler neler fısıldadı kulağıma bir bilseniz. “Kimse Dost Değil” “Güven ama çok güvendiğini belli edip dile getirme. Sev ama şımartma, yedir içir, gezdir ama yeme içme, gezme. Sır alma, sır verme, özelini sadece sen bil, kilidini tek sen aç kapa evinin, işyerinin. Çok alma ki fazlasını almasınlar. Dertleşmek için yanlış kişiyi seçme, yalancıyı dost belleme, eski düşmanını da öyle. Dostunla, düşmanını bir araya getirme. Bir olup başına iğneden yazma dikerler. Gereğinden çok işlerine karıştırma kimseyi. Kendi işini kendin gör, takip et. El ne kadar görür senin işini, aşını, sonra ayıkla pirincin taşını!.. Emanet etme kimseye malını mülkünü. Sonra sahiplenirler tüm varlığını. Bazı doğruları sadece sen bil, kendine sakla. Aynı şekilde yanlışları da… Abdalsan da aptalı oyna arada, önüne daha büyük taş koymasınlar sonra. Zalimlere akıl, cesaret verme; bir gün mazlumlara karşı kullanırlar belli mi olur? Her zaman yanındayım diyene aldanma; seversin, alışkınsın zaten yalnızlığa; daha kaç kişiye böyle derler; bilmez kendileri bile… Çekip giderler işleri bitince; işlerine gelen başka mekânlara. Kapının önünden geçipte kapını çalıp hal-hatrını sormayanı iyiden belleme. Sana övgüler yağdırıp, sonra da olmadık sebepten seni doğru tanırken, yanlış tanıyanı dosttan bilme. Ölümden, ölmekten korkma ki ecelinden önce ölme.”
Sana her gülen yüzleri gerçek sanma. İçlerinde ne ince hesaplar yaparlar bilemezsin. Altından kalkabileceğin yükün altına gir, yapabileceğin kadarını üstlen işin… Yoksa başkalarına yaptırmak zorunda kalınca işlerini, susmaz ne ağızları ne de dilleri… Ne kendini ne başkalarını üzme, kırma, kırdırma. Üzen, kıran olursa usulca çekil dünyana.
Hayat bana o kadar çok şey fısıldıyor ki annem!.. Ne kadarını dinliyorum ya da dinliyoruz meçhul. Sen sen ol hayatın sana fısıldadıklarını yabana atma, kulak ver o sese. Zira o ses seni çoğu kötülüklerden koruyacaktır.
Hayat benimde senin kulağına fısıldayacaklarım var. Eğil hele bir dinle: “SEN BENİ ÇOK YORDUN, ÇOK ÜZDÜN KIRDIN BE HAYAT. HEM DE HAKSIZ YERE…” Ya çok yaktın, yada buz tutturdun. Ne baharı gördüm ne ılık ılık esen güzü; dayadın alnıma silah gibi hüzünlü ayazı… Bir kerede ılık ılık gel çözülsün buzum, ılısın yangınım, kırılsın aynaya yansıyan kara yazgım.
Biliyor musun? Bana fısıldadıklarının çoğunu sen yaşattın bana; ama yine de HAKLI ÇIKTIN BE HAYAT! YAŞAYAMADIKLARIMI HAK ETMEYENLERE YAŞATAN YAŞANILASI HAYAT… BU HESAPLAŞMA BURADA BİTMEZ BEN ve SEN VAR OLDUKÇA ZALİM HAYAT!..
Hayata Not: Sen bana daha çok şeyler fısıldıyorsun da bırak kimi de içimde kalsın. Gün gelir ortaya çıkartırsın zaten son nefesimden sonra.
Kişilere Not: Kimse Üstüne alınmasın yazılanları. Zira 55 yıla çeyrek kala bir ömrün, silinmeye yüz tutmuş, sararmış, yapraklarından dökülen tecrübeyi kaleme aldım diyelim.
Zamana/ Tarihe Not: Ruhumun derinliklerinden dökülenleri 03.08.2025 sabah namazından sonra nefessiz karaladım. 04 Ağustos Pazartesi de eklemeler, düzeltmeler yapılmıştır.
Ayşe Naz YILMAZ AYDIK
DOĞA(L)CA























