İktisat Bilimi, Fizik-Kimya gibi değil, kesimlere, dönemlere göre değişir.
Genel kabul görmüş iktisat kuralları yoktur. İktisat ilkeleri yer çekimi yasası gibi değildir.
Serbest piyasa denilen şey esasında kapitalizmin geleceğidir.
Kapitalizm ise özünde kapitalin yani sermayenin kar garantisinin sürmesi ve milyonlarca emekçinin emeğinin sömürülmesidir.
Kapitalist “rasyonalite” aslında toplumsal bir akılcılık değil, sermaye sınıfının geleceğidir.
“Bağımsız” Merkez Bankası fikri, neoliberalizmin bir icadıdır ve amaç da siyasetle ekonomi arasındaki bağı koparıp, piyasayı “özgür” bırakmak ve ekonomiyi teknik bir meseleye indirgemektir.
Halkçı-kamucu ekonomi politikaları izleyecek bir iktidar iş başına geldiğinde Merkez Bankası “bağımsız” olmayacak elbette.
Kalkınma, sanayileşme, gelir dağılımında adalet vb. başlıklarda ekonomi yönetimine yardımcı olmak, izlenecek ekonomi politikalarının ana ayaklarından birini oluşturmak zorundadır.
Düşük faizin karşıtı da yüksek faiz değildir.
Yüksek faiz, finansal sermayenin egemenliği, halkın cebinden alınan paraların finansal araçlarla sermayenin cebine konulması demektir.
Halkçı-kamucu bir iktidar ise kendi ekonomi politikalarına en uygun faiz politikalarını izleyecek, halkın zenginliğini finansal sermayenin kumar kasasına aktarmayacak, izlediği ekonomi politikalarının temelinde hem toplumsal refahı ve zenginliği artırmak hem de yaratılan refah ve zenginliği topluma eşit bir şekilde dağıtmak hedefi olacaktır.
Asgari ücret artışları da enflasyona yol açmaz. Çünkü zorunlu tüketime gidecektir zaten.
Türkiye’de enflasyonun nedeni emekçilerin ücretleri değil Türkiye kapitalizminin ithalata bağımlı yapısıdır ve Türkiye sermaye sınıfının bu bağımlılığı değiştirmek gibi ciddi bir girişimi hiç olmamıştır.
Çözüm kökten olmalı, temel sektörlerde geniş kapsamlı kamulaştırmalar yapılmalı, uzun vadeli bir kalkınma ve sanayileşme planı-programı yapılmalı, servet ve zenginliklerden vergi alınmalıdır.
Sınıf mücadelesinin yapıldığı esas alan ekonomidir.
Her ekonomik düzenlemenin kimlere daha çok yaradığı örnekleriyle ortaya konulmalıdır.
Orhan Veli’nin dediği gibi; “..herkes geçim derdinde…bazıları ehli keyif içimizde…”
Asgari ücret, faiz, döviz, enflasyon, işsizlik, yatırım, ihracat, verimlilik, artık değer, kar vs..vs..
Kim için, ne için, ne yapılıyor, niçin, nasıl uygulanıyor, etkileri neler?..
İktisatçılar; daha çok “etki analizleri” yapalım, o zaman göreceğiz, yıllar içinde hangi politika kime ne sağlamış..





















