Sevgili okurlarım, bugün sizlere bu yazımla “Bir Eylül Dünya Barış Günü”yle
ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Bilindiği üzere, istiklal savaşımızın kazanılması sonrasında, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda söylemiş olduğu, “Yurtta barış, dünyada barış” sözü dikkate alınarak, bir eylül gününün,” Dünya Barış Günü” kabul edilmesi istenmişti.
Bu ilgi üzerine toplanan “Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulu” 1981 de 21 Eylül Dünya Barış Günü olarak kabul edilmiş oldu.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti 1 Eylül gününü, dünya barış günü olarak kutlamaktadır. Bunun en büyük sebebi ise, dünya milletlerine barışın önemini gösteren Mustafa Kemal Atatürk’tür önerisi olmasındandır.
Ne var ki günümüzde meydana gelen olayların barışla pekte uyumlu olduğunu söylemek imkânsızdır. Emperyalist güçler kendine çıkarlarına göre bir yol izlediklerinden, dünya barışı diye bir durumdan söz etmekte beyhudeliktir.
Günümüzde teknolojinin gelişmesi, bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı, insanlar barış ve güven içinde yaşamaları bakımından vaz geçilmezdir. Ne var ki gelişen teknoloji kötüye kullanılarak, insanların ölümüne ve yaşadıkları alanların yıkılıp veren edilmesine yönelik kullanıldığı görülmektedir. Bu durum karşısında, barıştan söz etmek beyhudelikten başka bir işe yaramaz.
Ne zaman ki özgürlükçü demokrasi düzenine geçilir, tüm dünya insanlarının ırk, dil, din, mezhep ve kültür değerlerine bakılmadan eşit kabul edilirse ve bireylerin hak ve hürriyetleri evrensel değerler içinde dokunulmazlığa kavuşursa, o zaman barıştan söz etmek mümkün olur.
Sevgili okurlarım, yarın “Kurban Bayramı” şimdiden barış kadar değerli olan bayramınızı kutluyor, huzur içinde bir yaşam diliyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















