Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Çarşamba, Aralık 10, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Edebiyat

Gönlüm 50 Yıl Öncesinde, Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi’nde

Hüseyin ERKAN Yazar Hüseyin ERKAN
16 Ağustos 2025
Edebiyat, Eğitim & Kültür, Hüseyin ERKAN, Öykü Tefrikaları
0
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
1/5
 
İstanbul’un merkez ilçelerinden biri de Gaziosmanpaşa’dır. Ve bu ilçe sınırları içinde Küçükköy adlı bir mahalle, bir semt…
Adı aldatmasın sizi. Küçükköy, adı gibi küçük değildir. Yarım yüzyıl önce bile bağımsız bir belediyesi, ortaokulu, lisesi, pratik kız sanat okulu vardı. Sözgelişi ben 1971’de Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi ortaokul birinci sınıf öğrencisiydim. Yani 54 yıl önce…
Yıllar yıllar var ki ziyaret edememiştim okulumu. İki ay kadar önce gittim, ilk kez. Milli Eğitim Müdürlüğü ve İlim Yayma Cemiyetinin ortaklaşa düzenlediği “Arif Nihat Asya Şiir Dinletisi”ne davetliydim. Eski okul binamız “Depreme Dayanıksız” gerekçesiyle iki yıl önce yıkılmıştı. Yerinde modern bir bina yükseliyor şimdi.
Şiir dinletisinin yapılacağı gün, okulun konferans salonunda öğrenciler, öğretmenler ve biz konuklar yerlerimizi aldıktan sonra sıkıcı olmayan kısa bir açış konuşması ile başladı program. Öğrenciler şairimizin Bayrak, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Dua, Fetih Marşı, Naat, Anne, Kalk Yiğidim gibi birbirinden güzel şiirlerini başarıyla seslendirdiler.
Evet, evet de benim gönlüm 50 yıl öncesinde dolaşıp durdu hep. Çünkü 50 yıl önce orta, lise olarak altı yıl okudum; bu okulda ben. Kapısından girer girmez birer birer canlandı anılarım. Onlardan biri daha çok iz bırakmış; bende nedense:
Ortaokul ikinci sınıf öğrencisiydim; 1972’de. O yıl okulumuza yeni atanan genç bir öğretmen girmişti; Türkçe dersimize. İnce uzun boylu, düzgün giyimli, güzel konuşan, güler yüzlü bir öğretmen… Bazıları gibi, bir yanlışımızı görse hemen kızıp bağırmıyordu. Tokat atıp hakaret etmediği gibi saçımızı, kulağımızı da çekmiyor; nerdeyse her derste güzel bir şiir de okuyordu bize.
Çantasında ders dışı kitaplar, dergiler, gazeteler… Bunlardan seçip beğendiklerini bizimle paylaşmaktan zevk duyuyordu. Soru sormamızı, bir şeye evet ya da hayır demeden önce biraz düşünmemizi, düşündüğümüzü korkmadan, bağırıp çağırmadan ve kimseyi aşağılamadan söylememizi istiyordu. Ayrıca öykü, roman gibi kitaplar okumamız, duygu ve düşüncelerimizi yazmamız için yüreklendiriyordu bizi.
Ne güzel ki, üçüncü sınıfta yine o giriyordu Türkçe dersimize.  Sonbaharı ortalamış, kışa yaklaşmıştık iyice. Önceki yıl bekâr olan öğretmenimiz, ders yılı başında sade bir nikâh töreniyle evlenmişti; kız meslek lisesi öğretmeni güzel bir hanımla.
Bir hafta sonu Cağaloğlu’nda kitapçıları dolaşıp dönerken Milli Türk Talebe Birliği binasının kapısında “Liseler Arası Şiir Okuma Yarışması” diye bir ilan görür. Dikkatle okur. Bir hafta sonra o binadaki salonda yapılacakmış yarışma. Pazartesi derse girmeden önce okul müdürümüz Kâzım Yedekçioğlu’nun odasında alır soluğu. Haberi verip, “Biz de katılalım müdür bey!” der.
“Bu duyuru, Milli Eğitim Müdürlüğünce bir ay önce bildirildi bize. Ama ben size duyurmadım.” deyice müdürümüz:

2/5
-2-
“Ama niçin duyurmadınız?”
“Yüz yılı aşkın onca ünlü ve köklü liselerle henüz iki yıllık bir gecekondu semtinin öğrencileri nasıl yarışabilir Erkan Bey? Üstelik ülkemizin en seçkin ve en başarılı gençleri  okuyor; o okullarda. Onların karşısında ezilip üzülmemeniz için duyurmadım.” dese de müdür, “Kültür ve Edebiyat Kolu Rehber Öğretmeni” sıfatıyla yarışmaya katılmakta ısrar edince öğretmenimiz:
“Peki, nasıl istersen!” der müdürümüz, gönülsüzce…
O gün ilk dersimizde anlatıp bunları bize:
“Yarışmaya katılmak isteyenler son dersten sonra okulda kalsın.” dedi.
Şiirle başlayıp şiirle bitirdik; o günkü dersimizi.
Son dersten sonra, son sınıf öğrencilerinden abi ve ablaların da katıldığı denemede ortaokul 2. sınftan Ümit Altın hak etti; yarışmaya gitmeyi.
O hafta sonu öğretmenimiz yanında eşi Güler Hanım, Ümit ve ben dahil dört arkadaş Küçükköy’den atladık bir minibüse. Son durak olan Beyazıt yakınındaki Vezneciler’de indik. Geç kalmamak için hızlıca adımlarla İstanbul Üniversitesinin önünden Kapalıçarşı’ya girip Nuruosmaniye kapısından çıktık. Biraz daha yürüyüp o zamanlar Cağaloğlun’da olan Hürriyet gazetesi önünden valiliğe doğru yürüyüp sol koldaki MTTB binasına ulaştık.
Bayram yeri ya da miting alanı gibiydi; kız-erkek liseli gençlerle dolu salonun içi. Özellikle Galatasaray Lisesi öğrencilerinin sesi öteki liseleri bastırıyordu. Biz kendimize zor bela bir yer bulurken, öğretmenimiz eşi ve Ümit’le birlikte öne doğru yürürdüler.
Yaklaşık on, on beş dakika sonra sahneye bir bey çıkıp mikrofon başına geçerek yarışmanın biraz sonra başlayacağını duyurdu. Okullar alfabetik sırayla çıkıp her liseden bir öğrenci bir şiir okuyacak; sonucu ünlü şair, yazar ve yayıncılardan oluşan bir jüri belirleyecekti. Bu duruma göre bizim sıramız ortalarda sayılırdı.
Ve yarışma başladı. Her lise Yahya Kemal, Mehmet Âkif, Faruk Nafiz, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya, Ahmet Muhip Dıranas, Orhan Veli, Attilâ İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi ünlü şairlerin ünlü şiirlerini seçmişlerdi.
“Şimdi sıra Küçükköy Vefa Poyraz Lisesinde… Yarışmacı Ümit Altın…” dedi sunucu. Yavaş yavaş gelip Ümit geçti, mikrofonun başına. Salonda bir gülüşme başladı ama. Çünkü bu bir liseler arası yarışmaydı. Oysa karşılarındaki zayıf, çelimsiz, bacak kadar bir ilkokul çocuğu…  Sunucu hemen gelip çok yükseklerde olan mikrofonu sonuna kadar indirdi. Başlamak için hiç acele etmedi arkadaşımız. Salondaki herkesin kendisini dinlemeye hazır olmasını bekledikten sonra:
“Şimdi size, Sizi Bilmem adlı bir şiir okuyacağım.” dedi.
Bir kâğıt vardı elinde ama ona değil, dinleyicilerin gözlerinin içine baka baka başladı okumaya:
SİZİ BİLMEM
Sizi bilmem
Sabahları severim ben
Apaydınlık sabahları…
Vurup tekmeyi geceye
  ölümcül uykuya

3/5
-3-
Var olduğumu
 soluk aldığımı
  yaşadığımı
   bilmenin tadına
    doyamam!
   ***
Sanırım ki biraz önce yarışmacının boyuna posuna bakıp gülerek onu küçümseyenler yanıldıklarını anlayıp daha bir çeki düzen verdiler kendilerine. Devam etti Ümit:
Sizi bilmem
Sarışın kızları severim ben
  ya da kumral
Zeytin gözlü
 tay bakışlı…
Sözcük sözcük dökülen Türkçemin
Pınar pınar çağladığı
Türkülerimin güldüğü
Türkülerimin ağladığı
  dudaklarından
    severim
    öpmeyi.
  ***
Salonu gözden geçirince gördüm ki, ‘vay anasını!’ der gibi pür dikkatti herkes:
Sizi bilmem
Yiğitlik öykülerine bayılırım ben
En amansız zalimlere
  yönetimlere
   baş kaldırışlara…
Bilimin
 özgürlüğün
  bağımsızlığın
Yalın kılıncını kuşanıp
Demir yumruğunu balyozca vuranlara
    hayranım ben!
  ***
Ama beni en çok etkileyen Ümit’in bundan sonra okuduğu şu bölüm olmuştu:
Sizi bilmem
Gözleri şimşek şimşek çakıp
Karanlığı delenleri

4/5
-4-
Uykumu bölenleri
   severim ben.
  Altını değil altın yürekleri
Kan için duman için
Yaldızlı giysilere bürünmüş savaşları değil
Alın teriyle büyümüş
          başakları severim ben!
  ***
Daha önce hiçbir yerde duymadığım, hiçbir antolojide okumadığım bir şiirdi bu.
Nedendi acaba? Hani ben de severdim şiiri, ben de anlardım ya şiirden biraz!
Derken, sanki içimden geçeni bilmiş gibi ipucu verdi şairin kendisi:
Sizi bilmem
Menteşbey köyünden Akseki’nin
Özgür bir ozanım ben.
Topraktan gelir köküm
Toprağa dönük meyvem
Bakıp kimsesizliğime
İnce boynuma
 saz benzime
Gücüme gülenlere şaşarım ben
Beş bin yılın tomurcuklarıdır
  açan dudaklarımda
Renk renk
 Koku koku
  ışık işık
Dağları
 denizleri
  sınırları aşarım ben
Bir gün gelir
  gelir bir gün
  gönüllerde yaşarım ben!
  *****
Son yarışmacı da şiirini okuduktan sonra sıra geldi; sonuçların açıklanmasına. Salonda heyecan dorukta… Jüri başkanı çıktı sahneye. Kısa bir önsözden sonra başladı, kazananları açıklamaya:
“BİRİNCİ: İstanbul Erkek Lisesi…”
Yarışma yapılan semtteydi zaten bu lise. Dolayısıyla pek çok öğrencisi vardı salonda. Alkışlar, alkışlar…  Attilâ İlhan’ın Türkiye adlı ünlü şiirini çok güzel okumuştu; birincilik kupasını kazanan. Jüride olsam ben de ona verirdim birinciliği. Lise son sınıf öğrencisi olan o

5/5
-5-
abinin mikrofonik bir sesi vardı. Ayrıca TRT İstanbul Radyosu Çocuk Saati Sanatçısı olduğunu da öğrenmiştik.
“İKİNCİ: Kadıköy Kız Lisesi…”
Bu liseden güzel bir abla, Mehmet Âkif Ersoy’un Küfe adlı öykümsü bir şiirini seslendirmişti. Bence Ümit’in hakkıydı ikincilik. Ben kimim ki, jüri üyelerinden daha iyi bileyim! Öyle uygun bulunduysa öyledir elbet.
Sıra geldi; üçüncüyü açıklamaya. Güm güm atıyordu yüreğim. Ya adımız söylenmezse burada da! İsyan ederdim vallaha!
“ÜÇÜNCÜ: Küçükköy Vefa Poyraz Lisesinden ‘Sizi Bilmem’ adlı şiiri çok güzel okuyan Ümit Altın…” denince dünyalar benim oldu.
O küçük, sevimli ve yetenekli kardeşimiz o günkü başarısıyla lisemize ÜÇÜNCÜLÜK kupasını kazandırarak göğsümüzü kabarttı.
“Neden son sınıflardan bir abi ve bir ablayı değil de gidip o çocuğu seçti öğretmenimiz?” diye düşünenler, yanıldıklarını anladılar mı, bilmem. Ama “Övünmek Gibi Olmasın Kayseriliyim” kitabının yazarı Müdürümüz Kâzım Yedekçioğlu, lisemizin bu yarışmada üçüncülük kupası kazanmasına çok sevinmişti.
“Sizi Bilmem şiirinin yazarı kim?” diye mi soruyorsunuz?
O, bize şiiri ve kitap okumayı sevdiren Türkçe öğretmenimizdi işte! Hiçbir antolojide görmediğim bu şiir, çok sonraları yayımlanan Yaşamak Sanatı adlı kitabında var yalnızca.
Ne yazık ki, o ders yılının sonunda İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü Müdür Yardımcısı olarak atandığı için ayrılmak zorunda kaldı okulumuzdan.
Bir süre önce Küçükköy Vefa Poyraz Lisesindeki “Arif Nihat Asya Şiir Dinletisi”ndeydim ben ama gönlüm 50 yıl öncesinde Beyazıt, Kapalıçarşı, Nûruosmaniye ve Cağaloğlu’nda çınarları döktüğü yapraklardaydı.
Benim gönlüm, onca ünlü liseyi geride bırakıp okulumuza üçüncülük kazandıran Ümit Altın’da, sevgili arkadaşlarımda ve Türkçe Öğretmenimiz Hüseyin Erkan’daydı.
İbrahim BALCIOĞLU
0532 331 72 19
ibalcim@gmail.com

 

Paylaş
Etiketler: arif nihat asya şiir dinletisigaziosmanpaşaküçükköyşiir okuma yarışmasıvefa poyraz lisesi
Önceki Yazı

Belki Biraz Gülerim

Sonraki Yazı

Aliyev, Paşinyan ve Erdoğan

Hüseyin ERKAN

Hüseyin ERKAN

İlişkili Yazılar

Sevgilerim Büyüdükçe
Edebiyat

Sevgilerim Büyüdükçe

10 Aralık 2025
5k
Bir Yunus Gazeli
Celalettin KURT

Bir Yunus Gazeli

10 Aralık 2025
5k
Kale Gol
Hasan TANRIVERDİ

Kale Gol

10 Aralık 2025
5k
Onlar Avrupa’daki Türklerin Sesi
Ahmet SARGIN

Dört Duvarlar Arasında Nice Gerçek Hikayeler Var

09 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Aliyev, Paşinyan ve Erdoğan

Aliyev, Paşinyan ve Erdoğan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Sevgilerim Büyüdükçe

Sevgilerim Büyüdükçe

10 Aralık 2025
Bir Yunus Gazeli

Bir Yunus Gazeli

10 Aralık 2025
Kale Gol

Kale Gol

10 Aralık 2025
Onlar Avrupa’daki Türklerin Sesi

Dört Duvarlar Arasında Nice Gerçek Hikayeler Var

09 Aralık 2025
Turan Ordusu

Turan Ordusu

09 Aralık 2025
Kızak Kürek

Kızak Kürek

09 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap