GAZLI ÇAKMAK
Ocak başında, çıranın tutuşmasını çakmak gerçekleştirirdi. Onun için çakmağa olan ilgimiz kalıcıydı.
Çakmak, gaz kokusu yayıyordu, fakat kokuya alışılıyordu. Çakmak gri renkli, kapaklı ve gaz yağını emecek bez ve ateşleyecek sistemi vardı.
Sabah çakmağı yaktım, çırayı tutuşturdum. Ocağa yerleştirdiğin ince çalıları çıra ile yaktım. Çakmağı yerine bıraktım. Çakmağın yeri belirliydi. Çünkü herhangi bir nedenle ateşe düşmemesi gerekirdi.
Babam, bahçede topladığı atıkları yakalım, diye seslendi. Çakmak ve çırayı alarak, yanına vardım.
Yaz girdiğinden beri ilk defa bahçede, ateş yakacaktık. Önce çakmakla çırayı yaktım ve atıkları tutuşturdum. Çakmağın değerini bir kat daha anladım. Çünkü çakmak kibrit gibi sönmüyordu. Kibritte acele edeceksin, rüzgâr olsa yakamazsın.
Ocak başında kibrit ve çakmak ikisi de aynı iş için kullanılıyor. Fakat çakmağın işi bir başkaydı.
İki gün sonra çakmakla bahçede atık yaktığımı öğrenen kardeşim, topladığı atıkları çakmak ile yakıyor. Çakmağı farkında olmadan ateşin yanına bırakıyor.
Ertesi gün babam yanmış atıkların külleri arasında çakmağı yanmış olarak buluyor. Çakmağın düzelmesi mümkün olmuyor. İçindeki gaz, ateşin etkisiyle, iyice yanıyor.
Babam çakmağı sordu, ocak başındadır, dedim. Kardeşim ise bahçeye ateş yaktığı yere gitti ve çakmağı aradı. Çakmak yoktu. Babam çağırdı ve ateşin yanında unutmuşsun, dedi. Kardeşim üzüldü ve yarın yenisini al diye babama tembih etti.
Kardeşime güldük, Babamın çakmağı aldığında sevindik.
Hasan TANRIVERDİ






















