Felaket Karşısında Aciz, Düşman Diye Gördükleri Karşısında Otoriter
Pazar günü Van’dan yaptığımız haber dün gazetemizin manşetindeydi. Haberde arkadaşlarımız ara başlık atarken, ‘Işıklar ödeyecek’ yerine ‘Işıklar ödemeyecek’ yazmalarının dışında haber güzeldi. Ve o haber dün internet sitelerinin en çok okunan haberlerinden biri oldu. Ve bugün gazetelerin manşetlerini ve sür manşetlerini süslediğini tahmin ediyorum.
Okuyup göreceğiz.
Yurttaşının mutluluğu
için organize ol(a)mayan devlet
Van Dernekleri Federasyon Genel Başkanı Seyithan İzsiz’in daveti üzerine deprem bölgesine gittik. İyi ki gitmişim, iyi ki görmüşüm, iyi ki yazmışım.
Kim ne derse desin, bizim devletimiz yurttaşının talepleri konusunda ceberrut. Yurttaşlarımız, farklılıklarını talep ettiğinde şiddet kullanıyor. Ve öyle çabuk organize oluyor ki!
Yurttaşına; işkence etmeyi, yargısız infaz yapmayı, öldürmeyi, isyan çıkartmayı, ayaklandırmayı, yurttaşları birbirine düşürmeyi, etnik kimlikleri yok etmeyi, inançları yok saymayı, yaşam biçimlerine müdahale etmeyi…
Devletimiz örgütlenmesini, yurttaşının kaliteli bir hayat yaşaması ve mutluluğu için düzenlenmemiş.
Anayasası, kanunları, yönetmelikleri, bürokrasisi, polisi, askeri, adalet sistemi iç düşmanlar üzerine kurgulanmış.
Varsa yoksa yurttaş devlet için… Devlet yurttaş için değil…
Dış düşmanlar korkusu ise iç düşman korkusunu büyütmek için canlı tutulmuş.
İç düşman diye gördüğü yurttaşına karşı organize olan devlet, felaketler karşısında tam bir zavallı.
Felaket karşısında çöken devlet,
farklılıklar karşısında ise ceberrut
Bizim devletimiz yaşanan her felaket karşısında çaresiz kalmış. Çökmüş… 1999 depreminde bunu açıkça görürsünüz. Sonra yaşanan depremlerde… Ve öncesinde yaşanan tüm depremlerde.
Sadece depremlerde değil…
Sel felaketlerinde…
Heyelanlarda…
Fazla yağmur yağdığında…
Derelerin, nehirlerin taşmasında…
Devlet, felaketler karşısında tam bir zavallı ve çaresiz.
Organize olmayı beceremiyor.
Ama aynı devlet iç düşman diye gördükleri karşısında ise ceberut ve otoriter.
O zaman tam bir organize…
Potansiyeli gördüler ve
utandılar mı? Zannetmiyorum!
Hem de her yaşadığı felaket sonrasında önlem alması gerekirken, aklını kullanması gereken devlet, hamaset ve akıl dışı açıklamalar üzerine kurulmuştur. Ve öyle devam etmektedir.
Eski İçişleri Bakanı, yeni Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Van depreminde arama kurtarma yardım ekiplerini neden kabul etmediklerini nasıl açıklamış? Demiş ki; “Öncelikle kendi potansiyelimizi görmek amacıyla arama kurtarma yardım ekipleri bekletildi.”
Devlete bakar mısın? Potansiyelini görmek için yardım ekiplerini bekletiyor.
Birileri çıkıp, devlet ayrı hükümet ayrı demesinler sakın. Bu tartışmalardan artık bıktım…
Belediye başkanının dili de
otoriter devlete benziyor
Van Erciş’de, belediye başkanını ziyaret ediyoruz. Belediye binası zarar görmüş. Belediye faaliyetleri Kaymakamlık binasından yürütülüyor.
İki ay önce teslim edilmiş olan binanın içi duvar çatlaklarıyla dolu.
Bina önünde izdiham yaşanıyor. Yurttaşlar isyan ediyor. Gazeteciler olay yerinde. Vatandaşlar; bakanların, milletvekillerinin, valinin, kaymakamın, belediye başkanının gelmediğini, geldiklerinde ise koordinasyon merkezinde ve otelde kaldıklarını, gezmediklerini kendilerini dinlemediklerini, yardımların doğru yapılmadığına yönelik isyan ediyorlar.
Belediye başkanını federasyon yetkilileri ile ziyaret ettiğimizde sorduğumuz bir soru üzerine; şikayet edenlerin ‘malum bir gurup olduğunu’ söylüyor. Bu gurup kim? BDP’liler.
Devletin o bildik dili yine ortaya çıkıyor.
Yapılanları eleştirirsen, belirli bir guruptansın.
Devletin acizliğini, ceberutluğunu anlatırsan devlet düşmanısın.
Hey allahım, sen bizi bu otoriter dilden koru.
Yardımlar yandaşlara dağıtılıyor..
Yandaşı olmayanlar ise herkese…
BDP’liler BDP’lilere, AK Partililer AK Partililere, sivil toplum örgütleri açık açık herkese, CHP yardım konvoyları ise buldukları bir yerde önüne gelen herkese yardımları dağıtıyorlar.
Çünkü CHP’nin gücü yok. Seçmeni yok. Ne yapsın? Valiliğin kurduğu koordinasyon merkezine tırları teslim etmiyorlar, olanakları ölçüsünde ekipleri ile yardımları dağıtıyorlar.
Bakanlar, milletvekilleri akşam 5 yıldızlı otelde kalıyorlar.
Çadırda kalsalar, anlasalar yurttaşın halini ne gezer?
AK Partili ve BDP’li milletvekilleri akşamda aynı masanın etrafında sohbet ediyorlar.
Dışarıda ise, felaket karşısında nemalanmaya çalışan politikacılar…
1100 yıllık tarihi kilise ayakta,
10 yıllık binalar yerle bir
Kentte hayat devam ediyor.
Düşünün Van’da karayolu çalışması devam hız kesmeden sürüyor.
Van Gölü’nün içinde bulunan Akdamar Kilisesi’ni gidiyoruz.
915 yılında yapılmış. O ayakta duruyor.
Son 10 yılda yapılan yapıların altında ölülerimiz…
O yıkıntılarla beraber müteahhitler, mühendisleri, mimarlar, yapı denetim şirketleri, yerel yöneticiler, siyasiler, bir kat fazlası diyerek daha çok kat isteyen yurttaşlarda o yıkıntıların altındalar.
Ne utanma var, nede arlanma…
Hayat devam ediyor.
Ve bu toprağın çocukları tarihinden bile ders çıkarmayı bilmiyor.
1100 yıllık Akdamar Kilisesi ayakta duruyor.
Kentin belediye binası kullanılamaz durumda.
Ve kentin yöneticileri, ötekileri suçluyorlar.
Bir gurubun dışında yardımlar karşısında eleştiren yok muş!
Yurttaş memnun…
Devlet memnun…
Memnun olmayan bir gurup kendini bilmez devlet düşmanları…
Beni de o devlet düşmanları içinde sayın.
Çünkü gördüm, devletin acizliğini, çaresizliğini, organize olamamışlığını…
Devlete bak. Potansiyeli görmek için
beklemiş! Ve görmüş!
Sahi Erciş’te 187, Van’da 26, köylerde 1137 bina yıkılmış.
Ve devlet ilk günlerde çaresiz kalmış.
Devletin başında bulunanlarda, potansiyelimizi görmek için, kurtarma ekiplerini bilerek bekletmişler.
Yaşarken sahip çıkmayan devlet, enkaz altında kalan yurttaşına da potansiyeli görmek için aslında sağ kurtarabilecekken belki de öldürmüş.
İstanbul’da deprem olsa ve binlerce bina yıkılsa (bilim adamları yıkılacağını söylüyor) ne olur halimiz?
Merak eden var mı? Potansiyelimizi görünce merak ediyor musunuz? Söyleyeyim.
Devlette yıkılır, yurttaşta.
Öteki bir gurupta bulamazlar, lafını söyleyecek, devleti eleştirecek.
Çünkü devlet ortalıkta kalmaz.
