Babası, geri döner dedi ve oyundan kalkmadı. Çocuğun da fayton sürme tutkusu, yemek yedirmez ve de eve göndermezdi.
Sıcak bir haziran günü, bir anda başlayan, sağanak şiddetini artırdı ve uzun sürdü. Faytonu kenara çekmedi ve durağa varmak istedi. Faytonu durduramayınca, atlar kayıp yere çakıldı ve fayton duvara takıldı.
Olay yeri atlara, son durak olurken, insanlar da sıyrıklarla kazayı atlattı.
Haberi alan, faytoncu kazaya koştu ve yaralılar sağlık ocağına götürüldü.
Faytoncu, fırtına çocuğu panikletti, kenara çekip beklemesi gerekirken yoldan çıktı, dedi.
Faytoncu, sahilde gezinirken, bundan sonra ne yapacaksın? Sorusuna herhalde, kahvede garsonluk yaparım, dedi.
Yolculardan biri, faytoncuya yaklaşır ve gerekeni yaparsan, her türlü giderini karşılarım, dedi. Faytoncunun gözleri doldu ve teşekkür etti. Faytoncu, yıkımın yeniden doğuş olduğunu, gösterdi. Sistemi kurdu. Görkemli iki at aldı ve faytonu yaptırdı.
Faytonu yenilendi ve bir ay içerisinde çalışmaya başladı. Para veren yolcu, bir soru üzerine; çocuk babasıyla, nerede kaldıklarını gösterdi. At damının bir köşesini sarmışlar ve orada hayat geçirmeye çalışıyorlar. Üzüldüm, yaptığım az bile, dedi.
Çocuğun okula kaydını yaptırdı ve dama oda sardırdı. Atın kokusundan kurtardılar.
Çocuk, fayton sürmüş, ama daha dikkatli, olmaya başlamıştı. Okul ve kitaplarıyla, boş zamanlarında, sürekli çalışıyordu. Faytoncu, çocuğuna yeter ki oku, istediğin yerde seni okutacağım, dedi. Çocuğunu okutmuş ve avukat olmuştu.
Avukat, davadan, davaya koşmuş. Damın önünü, çiçek bahçesi haline getirmişti. Çok çalışıyordu. Anne çalışmaya gidiyor ve babanın yüküne ortak oluyordu. Arka yakada küçük de olsa bir ev aldılar. Annelerini daha çalıştırmadı ve geçimlerini sağladı.
Avukat, arada faytonda çalışır ve çocukluğumun, en güzel günlerini yaşıyorum, diyordu.
Hasan TANRIVERDİ























