Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Harika UFUK

Evde Kalmış Kız

Harika UFUK Yazar Harika UFUK
30 Mayıs 2015
Harika UFUK
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Otuz beş yaşıma yeni girmiştim. Mahalleli “Evde kalmış kız kurusu” diyorlardı arkamdan… Annem “Sana değildir kızım… Daha yaşın ne başın ne! Seni doğurduğum gün dün gibi aklımda… Neden her lafı üzerine alınıyorsun sanki!” diye bana çıkışıyordu. Kimin umurunda ki! Kuru da değildim etim budum yerinde Allah’ıma bin şükür! Boyum bir yetmiş, kilom da yetmiş. Evde kalmama bunlar mı yetmiş acaba bilemiyorum, yaşım da yetmişin yarısı! Aman hadi hayırlısı… Aman ya boş ver gitsin, son zamanların moda sözüyle hayırlısı be gülüm…

Geçenlerde annemin bir ahbabı dört yaşındaki torunu Esra’yla bize gelmişti. Çocuk bana bakıp bakıp anneannesinin kulağına eğilerek bir şeyler fısıldıyordu. Anneannesi de “Sus bakayım, çok ayıp!” diyordu. İşkillenmeye başlamıştım ki bomba patladı. “Anneanneciğim, bu teyze neden evde kalmış? Hiç parka gitmemiş mi? Annesi onu gezmeye götürmemiş mi?” dedi.  Gülsem gülemiyorum, ağlasam ağlayamıyorum. Sinirden dudaklarımı ısırmaya başladım. Annem lafı değiştirmeye çalışıyor ama nafile…  Çocuk da sordukça soruyor. Artık gırgıra vurdum. “Bak canım anneannen seni gezdiriyor ki evde kalmayasın diye…  Esra’cığım sakın evde kalma. Evde kalmak iyi değil! Sürekli gez. Kim nereye gidiyorsa peşinden git. Götürmezlerse ağla, bağır, kendini yere at olur mu? Hatta baban işe giderken bile ona eklen canım!” dedim. Annem de ahbabı Firuzan Hanım da yüzüme tuhaf tuhaf baktılar. Çocuk gülümsedi, gözleri parladı. Hadi bakalım Firuzan’cığım nereye gidersen git, bundan sonra bir gölgen var. Esra’cığın, biricik şeker torunun sen istesen de istemesen de hep takipçin olacak!  “Dilim, giydirir bana kilim.” demiş atalarımız. Kendin ettin, kendin buldun gülüm… Oh, canıma değsin!

Pazar sabahı annemle baş başa kahvelerimizi yudumlarken “Anne, çevre yapmam gerekli…  İş yerimde tozlu evrakların arasında boğulmuş vaziyetteyim. Odamda emekliliği gelmiş iki memur daha var. Biri geçenlerde kalp krizi geçirdi. Adam gidici gibi görünüyor. Diğeri de ne güler ki gülesin, ne ağlar ki ağlayasın. Gerekmedikçe konuşmaz. Ağzından cımbızla laf alırsın ancak… Kırk üç yaşında, evli, üç çocuklu, hayatından bezmiş biri… Yani iş yerimde koca bulma şansım sıfır… Kendi arabamla gidip geliyorum. Yolda da koca bulma şansım yok. Derneklere üye olsam düşüncesiyle bir iki derneğe uğradım. Ya eğitimsiz insanlar var, ya da çok yaşlı emekli olmuş kadınlar ve erkekler… Anlayacağın derneklerde de koca bulma şansım yok. İngilizce kursuna yazılayım bari… Yeni insanlarla tanışırım, hem de İngilizcemi ilerletirim.” dedim.

Annem de bu kararımı onayladı. Aslında okul yıllarından beri yabancı dile yatkınlığım vardı. Eskiden bir turist görünce yanına gider, yarım yamalak da olsa konuşmaya çalışırdım. Ne derece

başarılı olduğum ise tartışılırdı yani… Üniversitede de İngilizce dersinde oldukça iyiydim. Konuşmayınca zamanla unutuluyor, yabancı dil bu açıdan çok nankör…

Ertesi gün iş çıkışı Yabancı Dil Merkezi’ne uğradım. Amacım dil kursuna yazılmaktan öte koca bulmaktı elbette…  Yöneticiyle görüştüm, bu arada unutmadan söyleyeyim şansımdan yönetici de bayandı. Küçük bir sınavdan geçirildim. Sınav sonunda üçüncü kurdan başlamak üzere kursa yazıldım. İş çıkışımda saat 17.30’da başlayan kurs 20.00’e bitiyordu. İki buçuk saat sürüyordu. Hafta içi beş gün kursum olduğundan her gün eve yorgun argın dönüyordum.

Sınıfıma girdiğimde şok oldum. Kırk yaşında bir bayan, otuz beşinde ben ve geri kalan da çor çocuk… Genelde ilköğretim öğrencisi çocuklar… İlkokul dörde, beşe gidenler çoğunluktaydı. Birkaç ortaokul öğrencisi ile yedi de liseli vardı. Uğradığım hayal kırıklığını tarif bile edemiyorum. Parayı da peşin almışlardı. Bir daha sınıfımı görmeden para yatırırsam iki olsun! Of Allah’ım… Nedir başıma gelenler… Artık bir kere yazılmıştım. Bu saatten sonra yapacağım bir şey kalmamıştı. Yanımda oturan kız da “Teyze senin adın ne?” deyince sinir katsayım yüzle çarpıldı. “Teyze senin anandır.” diyecektim ama ortaokul son sınıf öğrencisi kızcağız öyle tatlı bakıyordu ki bir anda yumuşadım. “Adım Elif… Peki, senin adın ne şeker kız?” dedim. İnci gibi dişlerini göstererek “Pınar…” dedi.

İş çıkışı düzenli olarak kursa gittim. Koca bulma umudum son bulmuştu ama kursum devam ediyordu. Öğretmenimiz de yirmi beş yaşında genç ve güzel bir bayandı. Dersi de çok güzel anlatıyordu. Kısa sürede eski bilgilerimi de hatırladım ve birkaç kur atladım. İki yıl sonra son kuru da tamamlayıp sertifikamı aldım.

Bu kez koca bulma garantisi olan başka bir kursa yazılma kararındaydım. Dans kursu… “Bizimle Dans Edin” adlı kursa yazıldım. Bu kursa da en fazla rağbeti düğünü veya nişanı yaklaşan çiftler gösteriyorlardı. Nişanlanacak yahut evlenecek çiftler eşleriyle birlikte dans etmeyi öğreniyorlar ve düğünlerinde edecekleri danslar için hazırlık yapıyorlardı. Ya da çok gençler vardı, liseliler ve üniversite öğrencileri… En azından iyi dans edersem daha popüler olabilirim diye düşündüm. Pek çok dansı öğrendim ama ikili danslarda eşim olan baylar hep çocuk yaştakilerdi. Kanatları kırılmış bir kuş gibi çırpınıyordum.  “Vermezse mabut, neylesin Sultan Mahmut!” durumlarını yaşıyordum adeta…

Ertesi yıl teyzemin yirmi iki yaşındaki oğlu Uygar’ı da bana eş olsun diye kursa kaydettirdim. Artık onunla ikili olmuştuk. Üç yıl kadar da Uygar’la bu kursa devam ettim. Rumba, Samba, Vals, Tango, Merenge, Baçata derken öğrenmediğimiz dans kalmadı.

Eve kahve içmeye bile tek görücü gelmemişti. Üzüntümden kahroluyordum.  Annem, “Kızım, düğünlere gidelim. Eskiden ya hamamda, ya düğünde kız beğenirlerdi de görücü gelirlerdi. Şimdi hamam kültürü pek kalmadı. Zaten dans etmeyi de biliyorsun. Düğünleri takip edelim yavrum…” dedi.

O günden sonra bütün düğünleri takip etmeye başladık.  Uygar bazı günler “İşim var.” dese de küçük hediyelerle onu düğüne gelmeye razı ediyordum. Kısa sürede o kadar uyumlu dans etmeye başlamıştık ki her düğünün gözdesi olmuştuk. Komşularımızın dıdısının dıdısı bile bizi düğüne davet ediyorlardı. Dans beni inceltmişti de… Atmış kiloya düşmüştüm. Oldukça güzel görünüyordum.

Birkaç görücü çıktı ama karısından boşanmışlar ile eşi ölmüş, çocuklu dul adamlar hayal ettiğim beyaz atlı prensin yanından bile geçemeyecek kısmetlerdi. Bu nasıl kısmetse… Resmen kısmetsizlikti yaşadığım… Bir süre sonra beklentilerim değişti. Beyaz atlı prensten ister istemez vazgeçmem gerekti. Prens olmasın, hatta beyaz atı da olmazsa olmasın yeter ki bir an önce gelsin. At üstünde, eşek sırtında nasıl geliyorsa gelsin. Belediye otobüsüyle gelecek olan kişiye de razıydım.

Artık düğüne gitmek aile geleneğimiz haline gelmişti. Bir gün Uygar elinde gayet şık bir davetiyeyle geldi. Püsküllü davetiyeyi yelpaze gibi havada sallayarak “Cumartesi akşamına hazırlan Elif Abla, düğün var.” dedi. Uygar’ın arkadaşının küçük kız kardeşi evleniyormuş. Tanımıyordum ki Uygar’ın arkadaşını da onun kız kardeşini de… Düğün günü yine giyinip süslendim. Saçlarıma da havalı bir fön çektirdim. Güzel bir makyaj yaptım. Aile boyu düğün salonuna doğru yola çıktık. Kim bilir kaçıncı defa geldiğim Gülpembe Düğün Salonundan içeri girerken yine çok heyecanlıydım. “Acaba burada mıdır beyaz atlı veya karakaçanlı prensim?” düşüncesiyle kalbim pıt pıt atmaya başlamıştı. Büyüklerimiz “Bekle de gör!” demişler. Heyecan yok Elif!

Uygar, gelinin ağabeyinin samimi arkadaşı olunca bizim için salondaki en iyi masalardan birinde yer ayırmışlardı. Bize ayrılan masa geline de çok yakın bir yerdeydi. Gelinin gelmesini heyecanla beklemeye başladık. Bir süredir düğünlerdeki gelinliklerin modellerini daima çantamda taşıdığım not defterime çiziyordum. Eve döndüğümüzde bu modelin bana yakışıp yakışmayacağını annemle mütalaa ediyorduk. “Gelinin gelinliği straples balık modeli olabilir.” dedi annem…  Ben de “Belden kesik, kabarık, altında tarlatan, üstü ve kolları da Fransız danteli…” diye iddiaya giriştim. Bir yandan da masadaki çerez tabağından fıstıkları seçiyordum. Fıstıklar seçile seçile azalmıştı ama leblebiler aynen tabakta duruyordu. “Ben de aslında fıstığım ama beni leblebi sanıp almadılar. Leblebiler gibi kalakaldım.” diye iç geçirdim.

O esnada salonda bir hareketlenme oldu. Gençler ellerinde konfetilerle gelinle damadı bekliyorlardı. Derken müzik başladı. Berkant’ın söylediği ölümsüz eser “Samanyolu” ile genç çiftler

salona girdiler. Gelinliğinin kuyruğunu sürükleyerek edalı edalı yürüyen gelini tanıdım. İngilizce kursuna yazıldığımda yanımda oturan sıra arkadaşım Pınar’dan başkası değildi bu! Elimde olmadan heyecanla bağırdım: “Anne, anneciğim bak sınıf arkadaşım!” Salondaki bütün başlar bizim tarafa doğru çevrildi. İnsanlar gülmemek için ağızlarını kapatıyorlardı.

Pınar da beni görünce çok mutlu oldu, sevinçle yanıma geldi. Elimi öptü ve “Teyzeciğim seni düğünümde gördüğüme çok sevindim.” dedi.  O anda annemin de benim de yüzümüz allak bullak oldu. Ağlamaya başladım. Portföy çantamı masanın üstünden kaptığım gibi kapıya doğru atıldım. İşte bu, bizim ailece gittiğimiz son düğün oldu.

HARİKA UFUK

ADANA 29. 05.

2015 SAAT: 19.00

Paylaş
Önceki Yazı

Eğreti Maskeler

Sonraki Yazı

Müflis Bakkal Misali!

Harika UFUK

Harika UFUK

İlişkili Yazılar

Gerçek Aşk
Edebiyat

Gerçek Aşk

11 Şubat 2025
5k
Doğuştan Şair Milletiz
Edebiyat

Doğuştan Şair Milletiz

10 Şubat 2025
5k
Adana Tren İstasyonu
Anı / Günce

Adana Tren İstasyonu

08 Şubat 2025
5k
Ömrümce Unutamayacağım Tek Gün
Anma

Ömrümce Unutamayacağım Tek Gün

07 Şubat 2025
5k
Sonraki Yazı

Müflis Bakkal Misali!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap