Eridi dağların karı derken, hüzünlendi, sesini kesti. “Dağı heybetiyle, beyazı hiç eksik olmayan doruğuyla severim. Denizi dalgalı sevdiğim gibi,” Dedi.
“Doruklar beyaz örtüsüyle coşsun, dalgalar azgın sularıyla köpürsün ve kayıklar kayalara çarpsın, izleyenler de uyuduğunu sanmasın,” Dedi.
Dağın heybetini, doruğunun beyaz kalpağına, pencerenin soluk camından bakmak, farklı bir duyguydu. Güneşi mi yoksa karın ışıltısını mı türkü dinleyerek izlemek, bir mutluluk kaynağıydı.
Dağın doruğunun pırıldaması, güneşin sarı ışınlarıyla kesişip mavi gökyüzüyle birleşiyor ve mavi dalgalara kadar geliyordu. Karın pırıltısı gökyüzünden aldığı ilhamla uzaktan da olsa görülüyordu. Görüntüyü önce resme dökmek, sonradan da ziyaretine gitmek gerekirdi.
Dağların karı eridi, bulutlar uzun süren abluka sonucu suyunu da boşaltınca, doruğun beyaz gülleri sararıp soldu. Karın pırıltısı kalmadı. Gökyüzünün maviliğine denizin dalgaları eşlik etti. Bulutlar beyaz güzelliği eritti.
Eridi dağların karı, erirken de doruğun gizemli pırıltısını, aldı götürdü. Götürdü görünüşünü ve duygu dolu güzel anılarını. Karlar eridi ve güzel anılar gitti ve doruğun güzelliği öksüz kaldı. Bu durum doğanın doğallığı adına faciaydı.
Doruğun pırıltısı denizin yakamozuyla çatışmayacak ve renk armonisi soluk penceremden görülmeyecekti. Görülmeyecekti heybetli dağ ve görülmeyecekti kıvrımlı yolları.
Bulutlar mavi pırıltıyı emerek kaybetmişti. Vadide sular bulanmaya başlamıştı. Sular dağdan geliyordu. Erime son demini yaşıyordu. Kar çiçekleri yeni açmaya başlamış karını kaybedecekti. Çiçekler de üzgündü, yeşermeyen toprak da.
Dostlukların başını çeken, kar çiçeğinin yanında kekiklerde açmaya hazırlanıyordu. Kar çiçeği ve kekik, iki güzellik ve doruğun gülleriydi.
Karın erirken cilaladığı kayalar ve alacalı taşlar da eski parlaklıklarında değildi. Çiçekler gibi onlarda hayata küsmüştü, küsmüştü karın erimesine. Bir sonraki yıla kalmamasına.
Eridi dağların karı, eriyecek ve heybetiyle doruk çıplak, gönlümüzde de yeri boş kalacaktı. Dağın doruğundan doğayı seyretmek, mutluluğuna kimse erişmeyecekti. Kardeşim, “Bulutlara sormak gerek, bıraktı suyunu ve karı yok etti,” Dedi.
Dağın tüm heybetiyle her yerden görünmesi ona ilgiyi artırıyordu. Gerçi insanların gerçekleri farklıydı fakat karın buz hâli ve çiçekleri, yerli turistleri kendine çekiyordu. Yaz da olsa kuraklık çekilmiyordu. Bekle gör misali günler neye gebeydi göreceğiz.
Dere suyunun sesini kaybetmiş ve iyice azalmıştı.