Kusursuzu mu istiyoruz?
Eğitim sisteminde şeklen mükemmeli ararken ürünün tadı kaçıyor fark ettiniz mi?
Buyurun size güzel bir öykü;
Öğretmen, 2 öğrencisine birer sepet verir ve bahçeye elma toplamaya gönderir” en tatlılarını getiren mezun olur” der.
Öğrenciler 1 saat sonra dönerler. Biri, arkadaşının sepetine yan gözle bakıp kendi getirdiklerinin muhteşem göründüğünden emin olmanın rahatlığıyla koyar sepetini ortaya .
Her biri tornadan çıkmışcasına muntazam, pürüzsüz, göz alıcı elmalar ondadır.
Ardından diğeri koyar sepeti. Eğri büğrü, kötü görüntülü, ezik, tomurcukken yağmur değmiş, yaralı bereli ne kadar elma varsa toplamıştır.
Öğretmeni, “Yolun açık olsun” der ve uğurlar öğrenciyi.
Diğeri “Nasıl olur! ” diye hayıflanır; bir kendisinin bir giden öğrencinin elmalarına bakarak… Öğretmen çakısıyla birer parça keser; bir onun harika görüntülü elmasından, bir de giden öğrencinin yaralı bereli elmasından…
“Tat” der. “En tatlısını dedim, kabuğu en güzel olanını değil.”diyerek uzaklaşır.
Gerçekten de, pazardan aldığınız, üzerine dolu değmiş meyvenin o kısmını koklayın ve tadın, bal gibidir.
Ağaçta kalan kuşların gagaladığı yerden tadın, şeker gibidir..
Biz kusurlarımızla güzeliz.
Yaralanarak büyüyor, yaralandıkça tatlanıyoruz, yaralarımızla güzeliz hepimiz …





















