Afrikalı bir çocuğun yüreğini acıtarak dökülüyordu sözcükler belgeselde.
“Annem Ebola Kampına alındı. Onu görmek için okula giderken kampın olduğu yere gidiyordum. Uzaktan el sallıyordu bana. Sonra el sallayan olmadı. Annemin öldüğünü söylediler. Oradaki yemeklere zehir katıp öldürüyorlarmış. Ebola Kampına giren sağ çıkar mı hiç? İşte annem de böyle gitti. Ebola pandemi yaratabilecek kadar etrafına bulaştırmıyor. Çünkü öldürüyor. Bulaştırmaya vakit kalmıyor.”
Adını Afrika’daki bir nehirden alan, insanlarda ateş şeklinde ciddi hastalıklara sebep olan ölümcül bir virüsün adı Ebola. Dünya Sağlık Örgütü pandemi durumunda dünya nüfusunu kökünden kazıyacak bir hastalık olduğunu belirtti.
Sivrisinek, yarasa ve ya başka bir hayvan ısırığıyla insan vücuduna giren, ciğerlere ulaştığında hücreleri parçalayarak, organizmayı içerden parçalayarak organizma
nın gözlerinden kulaklarından ve teninden kanatarak öldüren virüs.
Yağmur ormanlarının ne kadar içine gidilirse Ebola salgınlarının yaygınlaşması o kadar kolay oluyor. Orta Afrika ormanlarının derinliklerinde yeni Ebola virüsü olmasından korkuluyor. Bildikleri bir şey var ki eski Şamanlar Ormanın derinliklerini tapu olarak görürlermiş.
Virüs kırsal alanlardan şehre doğru hızla yayılmış.
Kayıtlara geçmiş ilk Ebola salgını 1976 yılıdır. 2018 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyetini vurmuştur. Verilere göre 2018- 2019 Ebola salgınında ölenlerin sayısı 1705
Coronadan dolayı göz ardı edilse de Afrika kıtasını mahveden bir virüs.
Bu virüsler insan hayatını karatmaya and içimişler.
Dünya üzerindeki insanlar bir virüsten ölmemek için çırpınıyor.
Son zamanlarda insanların yaşadıkları corona musallatı salgın hastalıklarla ilgili film ve dizilerin yanında çok çok ağır.
Salgın çığırdan çıkmış durumda.
Dünya nüfusu 7.7 milyar. Teknolojik bir dünyada insanların birbiri ile teması çok sık. Doğa kendini korumak için tüm dünyadaki ağırlığı 1 gram olan virüsleriyle irademizin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Daha küçük mekânların daha fazla insanla paylaşılması ve mikroplara maruz kalınması mı sebep?
İspanyol gribinin dünyaya yayılması dokuz ay sürdü. Bir günde dünyanın bir ucundan diğerine gidilebilen bir dönemde yeni bir grip virüsü çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor.
BBC NWES bilgilerine göre:
Her ne kadar bu virüslerin bazılarını daha ortaya çıkmadan etkisiz hale getirecek ilaçları geliştirecek teknolojilere sahip olmamıza karşın, ilaç şirketleri bu kadar büyük bir yatırımın altına girmek istemiyor. Can kaybının birkaç binle sınırlı kalacağı bir salgın, para harcanmaya değer görülmüyor.
Unutmayalım! Virüsler her an yanı başımızda. Doğa kendini korumak dengeyi sağlamak için hep teyakkuzda.
Daha ötesi yok…
