Doğal yaşamda yeni nesillere aktarılan, doğanın güzellikleri ve kültürel eserler, “Dünya mirası” olarak değerlendirilir. Dünya mirası, tarihi bir gerçektir ve tüm insanların mutluluğunda önemli yeri vardır.
Dünya mirasına iletişim çağında tüm insanlar, sahip çıkılacaktır. Böylece doğanın doğal ve kültürel eserleri, Ülkelerin değil, dünya insanlarına ait olacaktır. Doğanın bir parçası durumundaki bu eserler, dünya insanlarının sevdiği ve sevildiği yer olacaktır.
Hiçbir Ülke kendi topraklarında olsa da dünya kültürü eserlere güvenliği adına sahip çıkacak fakat dünya insanlarına açık tutacaktır. Yerinde korunan ve güven içinde olan tarihi eserler, insanlığın hizmetine sunulurken, kökeni insanlığındır, şeklinde bilinecektir.
Dünya topraklarında filizlenmiş olan, bir medeniyet doğa şartlarına rağmen, bugünlere kadar ayakta kalmış eserler dünyanın kültürel zenginliğidir. Bu yönüyle Anadolu, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Anadolu’daki höyükler, anıt eserler günümüze kadar gelen ve insanlarının görmek istedikleri değerlerdir. Bu değerlerden biri de Anadolu topraklarında yeşermiş olan Mevlana’dır. Mevlana’yı anma törenleri dünya insanları tarafından kutlanmaktadır. Dünya insanlarına “Gelme” diyebiliyor muyuz?
Bugün Mevlâna, höyükler, Ege bölgesindeki turistik yerler, Bizans eserleri ve Doğu Anadolu’nun tarihi eserlerinin yalnız güvenliğini sağlıyoruz ve dünya mirası olarak insanlara açık tutuyoruz. Bizans eserlerinin olduğu ve Türklerin şaheserleri şehri İstanbul, bir kültür abidesi olarak dünyaya açıktır. Her yıl İstanbul konumundan dolayı, Ülkeye çok büyük maddi kaynak sağlamaktadır.
Dünya mirası, Ülke zenginliğini sağlayan hazinelerdir.
Ülkemizin kültürel hazinelerinden biri de coğrafyasıdır. Ülke coğrafyası, düşünenler için dünya mirasını toprağında barındırmaktadır. Onun için bu topraklara sahip çıkmak, geleceğimizin teminatıdır.
Zenginliğimiz toprak üstündedir. Toprağımız tüm güzellikleri olan sebzesiyle tahılıyla meyve ve çiçek bahçeleriyle kalsın. Yer altında maden varmış aranmasın, altın yer üstünde. Altın, dağlarımız altın yaylalarımız ve altın sularımız. Altın, denizlerimiz, göllerimiz ve akar sularımız.
Ege bölgesinde bir göl ile ilgili bir olaya şahit oldum. Gölün temizliğini ve temizleme sistemini oraya yerleşmiş olan Almanlar, nasıl yaptığını anlatıyor. Şimdi Ege koylarını bozabilir misin? Doğa harikası dünya mirasını niçin bozasın ki.
Uzun gölü ve Aydar yaylasını betonlaştırırken, derelere HES yaparken, hiç mi düşünmüyorsunuz. Dünya sizi kınayacak ve bölgeyi eski hâline getireceksiniz.
İnanın yazmak istemiyorum. İstanbul’a, dünya mirasına bir de kanal ekleyeceksiniz. O doğa harikası “İstanbul boğazı” varken.
İletişim çağı gençleri, dünya değerlerine sahip çıkmayanı affetmeyecektir.