Dünya döndükçe, ekonomi de baş döndürüyordu. Baş dönmesi, topluma yansıyor ve yoksula sırtını dönüyordu. Dönen dünyada yoksulla birlikte, ayrımcılık körüklendi.
Körüklenme “Küreselleşme” denilen sistemde, yandaş sınıf yarattı. Sınıflar arasında üretimi öne çıkartı, fakat işçi ve köylü tanınmadı. Tanıyanlarda onları ezmek için elinden geleni yaptılar. Yoksullaştırdıkları halkı poşete muhtaç ettiler. Bununla yetinmediler; din adamlarına, onlara “sabır” dileyin, öteki dünyada da “huri ve köşk” sahibi olacaklarını söyleyin diye tembihliyorlardı.
Sınıfsal ayrımın ötesine geçip hak, hukuk ve demokrasiden bahis açmadılar. Böylece halka, hiçbir dokunuşta bulunmadılar. Dünya dönüyor; fakat toplumsal çarklar, zincir atıp dişlileri kırıyordu. Kırılan dişlilerde, yenilenme yönüne gidilmiyor. Yalnız olay kelimelerle şişiriliyordu.
Küreselleşme, toplumu ayrıştırıyor ve ekonomik çıkmaza sürüklüyordu. Çıkmaz yolda, Ülke insanının karşısına; faiz, vergi ve enflasyon canavarıyla çıkıyorlardı. Böylece hukuk karşısında, aynı haklara sahip insanların ayrışmasına neden oluyorlardı.
Ayrışan toplum, kendilerini ilgilendiren bir konuyu gündeme getiremiyordu. Çünkü sistemin, yürürlüğe koyduğu yönetim buna izin vermiyordu. Bundan sonra insanlarda, psikolojik sorunlar artmış ve çaresizlik, beyinlerde yer edinmişti. Bireyler arasında, “ayrışma” politik eylem olarak ön görülmüş ve doğayla sevgi bağı yerine, beton yollar gelmiştir. Betonlaşma için topraklarımız, adeta yabancıya peşkeş çekilmiştir.
Doğanın tahribatı, gözler önündeyken; vesayet naraları atılmış ve sahillerin yıkımı, belirli güçlere yem olarak verilmişti.
Dünya döndükçe; liman arayan tekne gibi, dalgalara kurban gitmişti.
Sağlıklı düşünmek; Dünyanın dengesini korumak, iyi bir hayat kurmaktan geçer. Bireyin her durumda kendinden emin olması için, onu yücelten, adalet ve demokrasi anlayışının, hâkim olması gerekir. Buna bağlı olarak, Ülkede korku atmosferi yaratılmamalıdır.
Sistemin susturduğu insanlar artık konuşmalıdır.
Hasan TANRIVERDİ























