Eline tüfeği alan, kendini avcılar kralı zannediyordu. Biri yaşlı ve diğeri genç, domuz avı için krallığa adaydı.
Yaşlı avcı, obada kimseye niyetini dahi söylemezdi. Şapkasının tereğinin kenarı yıpranmış, düşer gibiydi. Bir şeylerden anlamayı çok isterdi fakat beceremezdi. Av olayını TV’lerden izlediği kadar avcılığı bildiğinin zannederdi.
Domuzların gelişmiş duyulara sahip olduğunu belki de hiç duymamıştı. “Tüfeğimin tetiğini çeker, patlatırım domuzu avlarım,” mantığı ne kadar geçerli olduğunu bu gece sabaha karşı çıkacağı avda uygulayıp görecekti.
Yaşlı avcı bu düşünceyle, obadan bir genci de peşine takarak, ışımaya yakın ormanın yolunu tutacaktı. Avcıya göre, domuzlar geliyoruz diye haber salmışlardı. Bizim avcılara da tetiği çekmek kalıyordu.
Domuz avı böyle çok bilinmeyenli denklem gibi başladı. Yaşlı avcıya göre kimsenin duymaması için gerekli önlemleri almıştı. Ona göre denklemi çözmüştü. Domuzların sesine tüfeğimi doğrulturum ve av olayı gerçekleşir, diyordu.
Yaşlı avcı patikadan ormana girdi. Kendini dahi aydınlatmayan kör bir el fenerini önüne tutuyordu. Dala takıldı ve yeri boyladı. Genç avcı sessizce güldü. Fakat yaşlı avcıyı aslansın, kaplansın diyerek, moral verip domuzların üzerine yürütüyordu.
Patikanın en dar olduğu yerdeki ağaçların arkasına sindiler. Sindiler ama tan yeri ışın yaymaya başlamamıştı. Arkasına bakmadan genç avcıya, “Bir türlü ışımadı” dedi. Yaşlı avcının sesleri duymadığı gibi çekincesinin de olduğu belliydi. Genç avcı “Domuz sesleri” dedi.
Yaşlı avcı yere uzandı ve tüfeğini doğrulttu. Genç yaklaştı ve kulağına, “Dikkat köşeyi dönebilirler,” dedi. Genç avcı heyecandan titremeye başladı. İçinden de gülüyordu. Yaşlı avcıya dokundu ve yola doğru geliyorlar duyuyorum, dedi.
Genç avcı; domuzlar ölmezse saldırganlaşır ve önüne gelen insanı parçalarmış, Dedi. Yaşlı avcının heyecanı tavan yapmıştı. Hayatı şehirde geçmiş ve eline tüfeği almakla avcı olmuş emeklinin durumunu genç, obalıya anlatacağı konuyu bulmuştu. Onun için emekliyi çeşitli sözlerle oyalıyordu. Yaşlı avcının her hareketi oyunda görsünler içindi.
Yaşlı avcıya, yaklaştıklarında ayak seslerine basalım kurşunu, dedi. Ağacın arkasında epeyi olmuş bekliyorlardı. Rüzgâr esmeye başlayınca, genç avcı, domuzlar rüzgâra gelirler, hazır olalım, dedi. Yaşlı avcı evet rüzgâr çıktı. Domuzlar önümüze gelecek ve festivali gör bakalım neler olacak, dedi. Tüfeğini yukarı kaldırdı. Tekrar uzandı ve tüfeği doğrulttu.
Genç avcı geri çekilirken sesler yaklaştı, dedi. Arka tarafta bulduğu taşı yola fırlattı. Taşın sesine yaşlı avcı bastı tetiğe. Ne kadar mermi varsa boşalttı. Genç hemen geri kaçalım, domuzlar gelirler, dedi.
Yaşlı avcı kalkıp koşmaya başlayana kadar genç patikadan çıkmış ve obaya yaklaşmıştı. Yaşlı avcı bağırıyordu, kaçma koru beni. Tüfeğim düştü, geri dönüp alamadım. Genç duymamış gibi yapıp kaçıyordu. Bağırma sesine hiç aldırmadan, tüfeğini kimse yemez diye evine gitti.
Genç, hayvanı öldürmek de cana kıymaktır. Yanımda kıyılmasın da gerisi önemli değil, dedi.
Genç, obalıya yaşlı avcıyı anlatıp gülüyorlardı.
Hasan TANRIVERDİ