Karga bir haftadır, çalı kırıntıları topluyordu. Arada ona yardım eden de çıkıyordu.
Kardeşim, “Yuvasını geniş tuttu, çok yavrusu çıkacak.” Dedi.
Tehlike sezdiğinde öterek, yuva kurduğunu ilan ediyordu. Bu davranış kargalarda sosyal yapıları gereği bölgeye sahip çıkmaktı. “Daldaki yuva benimdir.” Demek istiyordu.
Kardeşim, yuvanın yapımı aşamasında, onlara yem vermeyi ihmal etmiyordu. Her akşam ve sabah, en sevdikleri yiyecekleri evin önüne bırakıyordu. Hafta sonu rüzgâr biraz sert esti. Kardeşim, kargalara bırakacağı yemi yuvasına çıkarttı. Ana karga yuvada yatıyordu ve de kaçmamıştı.
Kargalarla olan ilişkimiz giderek ehil hayvan boyutuna gelmişti. Nerde ise yemlerini elimizden alacaklardı. Özellikle, balık ve kemik parçalarına bayılıyorlardı. Özel yem ve hamuru da seviyorlardı. Yuvanın evimize yakın ağaca yapılmış olması, kargaları yakından tanımamıza neden oldu.
Yuva ara dalın çatalına kurulmuştu. Üstteki dallar, yuvayı kısmen de olsa örtüyordu. Yuva yine de yağmur ve çiseden korunuyordu. Ana karga, yumurtalar ve daha sonra da yavrular korunacaktı. Ana yuvada yatar, kolay kolay çıkmazdı. Çıksa da karşı dala geçer ve beklerdi.
Ana karga yuvada yatarken, aileyi ilgilendiren kargalar, ağacın çevresinde uçarlar ve anayı gözetim altında tutarlardı. Kargaların bu hareketleri görülmeğe değerdi. Yuvanın çevresindeki uçuşlarını sanki belli bir ritimde yapıyorlardı.
Hayvanlara atıfta bulunan benzetmeler. İnsan psikolojisinin yansımasıdır. Yoksa Tilki, kurnaz. Tavşan korkak, bazı kuşlar uğursuz gibi yakıştırmalar, insanlara aittir. Karga için de değişik özellikler söylense de hiçbirinin doğru olmadığını yaşayarak görüyoruz. Evcil hayvan gibi, çağırdık mı geliyorlar.
Kargalardan kimseye kötülük geleceğine inanmıyorduk. Ta ki, hafta sonu tatil gününde çocukların yoldan geçmesine kadar. Bir gurup çocuk, bağırıp çağırarak yoldan spor sahasına gidiyorlardı. Kargaların ağacın etrafında tur attıklarını görünce durakladılar. Yerden taş alıp onlara savurdular. Kargalar, çocukların davranışına aldırış etmedi.
Çocuklar ağaca yaklaştı ve bir şeyler konuştular. İlk önce en kısa boyluları, elindeki ince çubuğuyla ağaca tırmanmaya başladı. Diğer ikisi taş atmaya devam ettiler. Taş atıyorlar ama ürkek bakışlarla çevrelerini de kontrol ediyorlar.
Elindeki ince çubuğuyla küçük çocuk, ağaca tırmanmaya başladı. Yarıya kadar çıktı. Alttaki iki çocuk taş atmayı bıraktılar ve meraklı gözlerle kargalar ne yapabilecek diye bakıyorlardı. Çocuk yuvaya yaklaşınca ana yuvadan kalktı ve çocuğa saldırdı. Ana karga adeta aslan kesildi. Hayvan olsun yavrusu söz konusu olunca gerçekten önünde durulmaz oluyorlar.
Çocuk ağaca mı tutunsun yoksa çubuğunu mu sallasın şaşırmış bir hâlde, inmeye çalıştı. Karga kafasına pençeleriyle saldırıyordu. Çocuk bağırmaya başladı. Sıyrılıp aşağıya indi ve yola çıkıp kaçtı. Peşinden daha uzun olanı denemeye kalktı. O da eline kısa boyutta bir değnek aldı. Saçlarını tekerlek gibi kestirmiş, Kardeşim, “Tam bir kestirme” Dedi.
Kestirme, ağaca tırmanmaya başladı. Kardeşimle gülüyoruz. Çünkü onları yalnız ana karga halleder. Epeyce çıktı ve değneğini elinden düşürdü. “Şimdi hapı yuttu” dedim. Çocuk telaşlandı, aşağı baktı, nasıl davranacağına karar veremedi. Bir üst dala çıktı. Ana karganın hamlesi gecikmeden geldi. Bir saldırı kaçmasına yetti. Kestirme, korku içerisinde aşağı inemedi. Kafasına aldığı darbelerle hızla daldan dala yere düştü. Kafasını tutarak, yola çıkmadan kaçtı.
Yolda bekleyen üçüncü çocuk, etrafına göz gezdirdi. Arka cebine bıçağını soktu ve ağaca isteksizce ve korku dolu gözlerle yürüdü. Kardeşim, “Karga yuvası çocuklar için ne önemi olacak ki.” Dedi. Çocukların ısrarına bir yorum getiremedik. Uzun boylu sarı çocuk, ağaca tırmanırken bıçağını da kargalara sallamayı ihmal etmedi.
Sarı çocuk, ağaca tırmanıyor fakat korktuğu belli oluyordu. Bizde dikkatlice takip ediyoruz. Sarı çocuk, daha yukarı çıkmadı ve aşağıya baktı. Kimseyi göremeyince bıçağı cebine koydu. Bir an tereddüt geçirdi. Tam bu sırada ana karga önde, destekçileri arkada öyle bir hücum ettiler ki, Türkün Dumlupınar muharebesi gibi. Ana karga liderliğinde saldırıyordu. Sarı çocuğun cebinden bıçağı düştü. Kendisi de hızla inmeye uğraşırken, yere çakıldı.
Sarı çocuk yere indi ama bağırması yeri göğü tuttu. Kardeşimle yanına koştuk. Kolundan tuttuk ve yola çıkardık. Köyden gelen minibüsü durdurduk. Sarı çocuk bağırmaya devam ediyordu. “Ağaçtan düştü.” Dedik. Yalnız yere çakıldığında bıçak ayağını kesmiş. Bereket versin, spor ayakkabısından çok kesmemiş.
Eve döndük, kargalar sakinleşti. Çocukları önemsemedikleri belliydi. Kardeşim onlara yemlerini hazırladı. Balık ve hamurlarını yaptı. Yuvaya çıkarttı.
Sabahtan okula giderken de onları kapının önünde besledik.