Çiçekler de gün batımındaki gibi mehtabı izledi, ılık rüzgârdan ve hafif nemlilikten yararlandı. Karanlık parlaklığını solduramadı. Nazlı salıntılarına ay ışığı etkili oldu.
Çiçekler “Güneş de olmasa güzelliğimizden bir şey kaybetmeyiz,” diyorlardı. Güneş, tepelere ait sahneden çekilmişti. Dereden bir kuş sesi geldi, çünkü ağaç dallarında kovalamaca vardı. Dalların sesi, suyun sesine karışıyordu.
Su sesini dalgaların sesine benzettik ve rüzgâr mı çıktı diye söylendik. Balıkçılar denize açılıyordu. Av bu güzel gecede verimli geçeceğe benziyordu. Kardeşim biz de deniz kenarında olsak dedi. Bu vakitte denizde işin ne, çiçekleri izle ruhun açılsın.
Çiçekler insanın ruhunu açıyor, esenlik veriyordu. İçimde güller açmış gibiydi. Sevgi ve neşe doluyordu insan. Çiçekler mehtaba yönelirken, güzelliklerinden bir şey kaybetmiyordu. Çiçeklerin toplu yönelmesi, doğanın kurallarına uymaktı.
Çiçeklerle birlikte olmak, sevgi ve neşenin kaynağıydı. Akşamın esintisini içimize alırken çiçeklerin güzelliği de sevincimize katkı sağlıyordu. Çiçeklerin denizi gözetlemesine hayran olmamak elde değildi. Onlarla birlikte olup yaşamı tazelemek, çok güzel bir duyguydu.
Saatler geçti ve denizin esintisi çiçekleri uyuttu. Kardeşim, denizin pırıltısı dedi. Denizin pırıltısının buraya kadar gelmesi mümkün değil diye itiraz ettim. Denizin esen yelidir dedim.
Sabahın seherinden başlar güzellik. Açar çiçekler taçlarını, parlar o güzelim yapraklar. Yapraklar hayalimizi süsler. Düş kurarız, onlar üzerinden. Hayaller canlanır, güller açar demetler halinde.
Çiçekler güneşin güzel ışınlarını takibe başlar ve kendilerine gelirler.





















