Her yazımda belirtiyor; Ülkemin düştüğü perişanlık karşısındaki endişe ve üzüntülerimi dile getiriyor; içimdeki yangını, satırlara dökmeye çalışıyorum. Ama ne yazık ki, her gün daha da kötüye gidiyoruz. Zira iktidar sahipleri, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı, bu feryatlarımıza, samimi tenkitlerimizi duymuyor. Ya da etrafındaki duvar, bunu engelliyor.
1-Sayın Cumhurbaşkanı, beni 35 yılı aşkın bir süredir, tanımaktadır. 1994’te, M. Gökçek, kendileri ve ben, birlikte göreve gelmiştik. O zamanlar, güzel ilişkilerimiz vardı. Ancak; zaman içinde, vicdani sorumluluklarım gereği, tenkitler yapınca, aramız soğudu.
a) Şüphesiz, yine de, hakkımda çok kötü bir kanaate sahip olmadığını düşünüyorum. Ülkemin ve halkımın çıkarları dışında, bir beklentimin olmadığını, hiçbir iş ve mevki arzu etmediğimi, bildiğine inanıyorum. Öyle olmasa; Bana, kurucu olarak, daha sonra da milletvekili adayı olarak, bizzat teklifte bulunmak nezaketini göstermezdi.
b) Elbette, çok konuda, fikirlerimiz ve yorumlarımız farklı olduğu için, bu teklifleri kabul etmedim. Ama hiçbir tenkidim, düşmanca değildir. Tek arzum, Ülkemin selametidir, düştüğü bu uçurumdan kurtulmasıdır. Bu bakımdan; Sayın Cumhurbaşkanı’nın, bizleri hasım olarak görmemesi gerekir. Kaldı ki ; “Dost acı söyler” sözünü, en çok tekrarlayan da kendisidir. Ve biz etrafındaki sallabaşlardan çok daha fazla kendisini düşünmekteyiz.
2-Bugün için, en büyük vebal ve sorumluluk, Sayın Cumhurbaşkanına aittir. Zira her şeye kendisi karar vermektedir. Herkes O’nun ağzına bakmaktadır. Ve kendilerinden istirham ediyorum;
a) Saraya kapanmamış, halkla irtibatını koparmamış, bir yönetimi sağlayın. Şu anda; sarayın duvarları, Koruma ordusu, yağcılar, başarısız ve liyakatsiz danışmanlar kalabalığı sizin gerçekleri görmenize, halkın ve ülkesini sevenlerin feryatlarını duymanıza, engel olmaktadırlar.
b) Lütfen, tenkitlere karşı tahammüllü olun. Etrafınızda, her zaman doğruları dile getiren, sizden çekinmeyen, dalkavukluk etmeyen, bir çıkar hesabı olmayan, vatanperver, gerçek anlamda liyakat sahibi, insanlar olsun. Her konuda, geniş istişare ekipleriniz bulunsun.
c) Bizim halkımız, başındakine göre davranır. Bu bakımdan, her konuda sizin örnek olmanız şarttır. Bu açıdan;
-Tasarruf uygulamaları, öncelikle saraydan ve kamudan başlamalıdır. Tüm harcamalarda titiz davranılmalıdır. Gösteriş yatırımları (Kanal-İstanbul ve Yazlık Saray gibi) durdurulmalıdır.
-Tüm icraat ve harcamalar şeffaf olmalı ve her türlü denetime tabi tutulmalıdır. Sizi, gereksiz yere hedef haline sokan davranışlara mahal verilmemelidir. (Ms.30 Ağustos resepsiyonunda, ben olsam, Tarhana çorbası ve kuru fasulye ikram ederdim. Kimse de diline dolamazdı.)
d) Devletin tüm kurumlarına hakim olmanız ve “Dikensiz Gül bahçesi” inşa etmeniz gerekmez. Aksine, farklı fikirler, hataları azaltır. Ve iki akıl, daima bir akıldan üstündür. Övgülere değil, samimi tenkit ve önerilere ağırlık verilmelidir.
e) Baskı ve korku ile değil, güven kazanılarak, başarılı olunabilir. Lütfen, yurt içinde ve dışında sürdürülen gerilim politikası; Kavgacı, suçlayıcı, tehdit edici, baskıcı, ayrımcı, tarafgir üslup terk edilmelidir.
f) Yandaş ve şartsız itaati kabul eden kadrolar, ülkeyi bu duruma düşürmüştür. Mutlaka liyakat sistemine dönülmelidir.
g) Torpil, rüşvet, kayırma, yolsuzluk, hukuksuzluk, israf dönemi kesinlikle kapanmalıdır. (Yap- işlet- devret icraatlarının tümünün TL üzerinden sabitlenmesi, iktidara puan kazandırır.)
h)Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmalarında, çok da güzel şeyleri dile getirmiştir. Ancak söylemlerle icraatlar farklı olmamalıdır.
3-Bütün bunlara ilaveten;
a) Palyatif tedbirlerle kriz önlenemez ve önlenememektedir. Çok geniş kapsamlı, yapısal reformların yapılması gerekir.
b) İthalat yapısı disipline edilmelidir.
– Mesela; son 10 yılda, petrol ve gaz için, 440 milyar dolar ödenmiştir. Bu da; güneş, rüzgar vb. yenilenebilir enerjiye ne kadar önem verilmesi gerektiğini göstermektedir.
– Takı ve mücevher ithalatına, 85,8 milyar dolar ödenmiştir? Elektronik eşya için, 170,4 milyar dolar; kara taşıtları için 153 milyar dolar; Demir- çelik için 169 milyar dolar ödenmiştir. Bu rakamların minimuma indirilmesi mümkündür. İthalat kısıtlamaları da uygulanabilir
– Ödemeler Dengesi ve Bütçe açığı, çok önemlidir. Borç sarmalına girilmiştir. Ayda 19 milyar dolar gerekmektedir. Toplam borç (bugün için) 466 milyar dolar olmuştur. Bu durumda; katma değeri yüksek üretime, öncelik verilmesi gerekmektedir. Dövizli kazançlar için, Kurumlar Vergisi yüzde 1’e indirilebilir. (Kar dağıtmamak ve sermayeye eklemek şartı ile). Savunma sanayine daha fazla destek verilebilir. Tarım ürünü ithalatı yasaklanıp, yerli üretim desteklenebilir. Dış Seyahat Vergisi ihdas edilebilir. ABD kartellerinin önü kesilebilir. Sağlık Turizmine ağırlık verilebilir. Tüm ihaleler TL ile yapılmalıdır ve yerli ürün kullanmaya ayrı teşvikler sağlanmalıdır. Tüketim çılgınlığının önüne geçilmeli, üretim ekonomisine geçilmelidir. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi sağlanmalıdır. Tüm kaçakçılık ve kayıt dışı önlenmelidir. Suriyelilerin tümü geri gönderilmelidir.
c ) Bu çöküşten çıkmak için; Tüm kuralları ile tam demokrasinin sağlanması; Bağımsız-adil-tarafsız-hızlı çalışan bir yargı düzeninin gerçekleştirilmesi; Fikir ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri ile can ve mal güvenliklerinin, garanti altına alınması; İstikrarlı bir dış politikanın sürdürülmesi; olmazsa olmaz şartlardır.
d) Döviz rezervleri altına çevrilmelidir.
e) TL ile ihracata fazla bel bağlanmamalıdır.
Liyakatli kadrolar; bilgili ve geniş ufuklu danışmanlar; daha birçok öneriyi sunabilir. Yeter ki; iktidar ilgi göstersin, değer versin…