ABD’yle ilişkilerde ne zaman yakınlaşsak hep o nostaljik arzu karşımıza çıkıyor. Başkan Clinton, Erkan Bebeği kucağına aldığında da aynı konu günlerce aylarca dile getirildi, Bush’a yapılan ziyaretlerde de aynı beklenti çantaların ilk dosyası yapıldı.Başkan Obama gelice yine hemen, aynı yemek sofraya konuldu. Amerika’ya tekstilde gümrüksüz mal gönderimini sağlayacak olan “Nitelikli Endüstiri Merkezleri (Qualifed Industrial Zone- QIZ)” kuralım. Böyle diye diye stratejik ortağımız Amerika ile ticarette yıllarca yutulduk..
Yıllara dayalı olarak özünde “kerizyen” model ticari ilişkilerin stratejik ortağı olduk. 2008 yılında ABD’den 12 milyar dolarlık mal satın aldık, 4 milyar dolarlık mal sattık
Yani ABD ile yakınlaşma ya da kucaklaşma görüldüğü gibi, Türkiye’nin ticarette işine yaramadı. Şimdi Başkan Obama biraz gülümseyince yine aynı heves gündeme getirilmekte gecikilmedi. .
Türkiye’de de “Nitelikli Sanayi Bölgesi” kuralım. Oysa geçmişte ilişkiler yakınlaştığı dönemde ısrarlarımız sonucu Amerikalı yetkililer şunu söylemişlerdi::
“Tekstilde Amerika’nın kotaları dolu.Yeni teknolojiye dayalı, elektronik ağırlıklı bir bölgenin oluşumu sözkonusu olabilir, bu konuda hazırlık yapın”
Yani dünya ticaretinin geleceğinin en parlak olduğu alanda bir öneri geldi. Türkiye ne yaptı, Hiçbir şey. Yıllar geçti, hala tekstil diyerek diretmeye devam ediyoruz.
Obama’dan sonra üç kuşak geçse de tekstile yönelik QIZ kurulacağına dair umut yok ama takılmışız bir kere. Bu arada “kerizyen” ticaret tüm hızıyla sürüyor.
*************
Mutlu sektör yok, mutlu bakan var
Kabine değişimi yolunda ismi geçen Bakanlardan birisi olan Mehmet Şimşek şaşırtan açıklamalarıyla yine ekonomi gündeminin birinci sırasına oturmayı bildi. Önce “Türkiye’de hane halkının durumu iyi, bankacılık sektöründe sorun yok, reel sektörde korkulacak durum sözkonusu değil” dedi, ardından “Bakan harikalar diyarında” manşetlerine takılınca hangi verilere dayalı olarak bu yorumunu yaptığını açıkladı ve haftanın yıldızı ünvanını gerçekten hak etti.
Bakan hangi donelere dayandığını açıklarken
** “Hane halkının borçluluğunun GSMH’ye oranı yüzde 1: Batı Avrupa7da oran yüzde 56, ABD’de yüzde 90. Yani Türkiye’de hane halkının borçluluk düzeyi yüksek değil” diyor…
// Bu rakamlar ancak Türk insanın ne kadar ahlaklı v e parasız olduğunu gösterebilir. Gelirine göre borçlanıyorsa, açlığa razıdır yeter ki onursuz yaşamasın.
** “Hepimiz biliyoruz ki, halkın elinde altın var” diyor….
Oysa hepimiz biliyoruz ki, ülkede ciddi boyutta gelir adeletsizliği var. 20 milyona yakın kişi açlık ve yoksulluk sınırı civarında yaşıyor.
** Kizin başlangıcında Türkiye’de halkın elindeki döviz varlığı 67 milyar dolar düzeyindeydi. Servet kaybına uğranılmamış “ diyor….
Hangi ve ne kadar aile bu rakama sahip olduğunu elbette Bakan açıklamıyor.
Şükür ki Bakanımızın işsizlik konusunda bir saptırması yok. Sadece mevcut çalışanların kaybedilmemesi için çaba harcandığını söylüyor.
Üstelik sevgili Bakanımız bu açıklamaları sanayide kapasite kullanım oranları ile işsizliğin tarihi rekorlar kırdığı bir süreçte yapıyo.
Tüm sektörler Ekim 2008 ile Ocak 2009 arasında ortalama yüzde 25,5 daraldığı tablo gözümüzün önündeyken reel sektörde sıkıntı yok diyebiliyor
Yine de şanslıyız, mutlu sektörümüz olmasa da, mutlu bir bakanımız var…
Merill Lynch’in Memuru
İşi mali piyasalar üzerinden ülkeleri sömürmek olan bir bankanın ülkemizi sömürmekten sorumlu memurunu ekonomi bakanı yaparsak yapacağı açıklama da böyle olur işte.
Neremizle güleceğimizi bilemez olduk.
Kızsak o ayrı birşey. Bu sefer de suç işlemiş olacağız. Savcı hazır bekliyor, mazallah…Hükümet aleyhine laf edeni cıss. yapıyor.
Neresinde tutarsak tutalım elimizde kalan bir ülkenin vatandaşı olduk ya sonunda ne mutlu bize.
Bakın biz de mutlu olabiliyormuşuz.