Öğretmenimiz, ayrılışının yıl dönümünde, adının verildiği, müzik salonunda, törenle anılacaktı.
Tayin olduğu okulda, bir kaza sonucu, hayatını kaybetmiş olması töreni daha anlamlı kılıyordu. “Bir yaşantının ardından,” maalesef acı kaderi, törenin teması olacaktı. Okulundan nakil gelen öğretmen de birlikte geçirdiği, altı aydan kesitler sunacaktı. Yönetim üzgündü, anısını yaşatmak için müzik korosu da adının geçtiği besteyi okuyacaktı.
Müdürümüz, müzik öğretmeni için, iki nokta koyup düşünmemiz gerekir, diyordu.
Nakil gelen resim öğretmenimiz; her geçen gün, yeteneğinde açık kayıplar hissediliyordu. Hareketli, sevecen ve neşeli bir atmosfer yaratmak için yolda izde, her yerde burada olduğu gibi türkü söyleyen, yanına aldıklarıyla koro yapan öğretmen gitmiş yerine zayıflamış ve neşesini kaybetmiş bir insan gelmişti. Ayrıca kimsesizlerin düştüğü durum gibi sokakta yavaş ve zor adımla yürüyordu, dedi.
Beden eğitimi öğretmeni, anılarından bazı örnekler verdi. Sınıflar arası voleybol maçında, ilk devre A, ikinci devre ise B sınıfının yanında türkü söylemiş ve salonu inletirmiş. Başarılı olanı her iki sınıf ilan etmiş ve “spor zevktir, eğlencedir,” demişti.
Fen grubu öğretmeni; “Her yerde türkü,” diyordu. Ayrılacağı hafta neşesiz gördüm, giderayak gün sayıyor, olur böyle üzüntü yaşayabilirdi.
Sesimi dağlara taşlara yazarım, diyen ve zinde bir ruh yapısına sahip olan müzik öğretmeni, arabasının teybini dahi açmamıştı.
Resim öğretmeni de onu şöyle anlatmıştı. Azimli olmayı öğrencilerine öğreten başarılı bir arkadaşımızdı. Benzemez kimse sana, dediğimizde, “Yıllar öncesi,” derdi.
Yıllar öncesi, gençliğinin baharında, sesini akciğerin girintilerinden alır, hançeresinde yükselterek ayar verirdi. Ve dudaklarından turnalar gibi süzülerek gönderirdi. Hareketli günler baharın yeşil yapraklarını soldurmuştu. Solan yaprakların yenilenmeyeceğini biliyordu. Sararan yaprakların ardından kaldırımda kalmak istemiyordu.
Bir güç kaybı ruhuna karamsarlık olarak yansımış ve gülümsemeyi kaybetmişti. Neler olmuştu ona, böyle değildim, sarardım ve de soldum, dediği gün kazaya uğramıştı.
Uyuştum, rahat değilim, araba kullanmak istememişti. Yatmak istiyorum, demişti.
Resim öğretmenimiz; öğretmen odasında oturduğu bir öğle arası tatilde, onu çok iyi taklit eden, müzik bölümü öğrencisi, okulun kapısında arkadaşlarıyla onun sevdiği türküyü seslendirmişti. Türkü okunmaya başlanınca, ayağa kalkacak gücü bulamayınca gözlerinden yaş gelmişti. Demek ki, hayat neşesini okulun açıldığı ilk günler, kaybetmeye başlamıştı. Bu durumun farkında olamamıştık.
Türkünün biteceği anda yalnız türkünün nakarat kısmını seslendirmişti.
Bir yaşantının ardından, konuşmalardan sonra öğrencileri onun sınıftaki davranışlarını ve söylediklerini taklit ederek yaşattılar.
Sesi bozuk olan öğrenciye; karpuz yarılırken bile senden daha iyi ses çıkarıyor. Türkü bilmiyorum diyen fen öğrencisine de kemençenin kıy kıyını söyle bari, demişti.
Müdür bey tekrar mikrofonu aldı ve hayallerinden birini anlattı.
“Güneş batarken, kırmızı ışıkla sesini, herkese göndermek isterdi,” dedi.
Hasan TANRIVERDİ