Bir garip ihtiyar, çektiği acıları hastanede bırakmış ve derdine derman aramak için düşmüştü, yollara. O yolları aşarak, her yerde kardeşini arayacaktı.
Yetkililere ulaşmadan gün batmıştı. Köyüne mi gitse yoksa ağaç altına mı sığınsaydı. Ağaç altında sabahlamak zordu. Gerçi bu zorluk hastanede çektiklerinin yanında hiçbir şey değildi.
Garibin hayat serüveni de hayal edilemeyecek kadar zorluk içinde geçmişti. Garip uzun boylu ve güçlü bir fiziğe sahipti. Herkes onu dedesine benzetiyordu. Atölyeyi dedesinden devir almış ve kardeşiyle birlikte çalışmaya başlamıştı. Garipler düzgün yaşantısıyla, esnaflar arasında sevilmişlerdi.
Ana ve babası onu ve kardeşini dayısına bırakmamış olsaydı, heyelanda, kaybolup gideceklerdi. Kendisi heyelanı zor hatırlıyordu. O tarihte beş, kardeşi ise üç yaşındaydı. Akrabalarının desteğiyle büyümüşlerdi. Onun için köyde garipler diyorlardı Salih ve Ahmet efe kardeşlere.
Bir garip, ahlaklı hareketi ve sakinliğiyle, kasabaya yaraşır bir esnaf olmuştu. Siyah saçlı, çıkık elmacık kemikleri ve geniş alın yapısıyla köyün sayılı delikanlıları arasındaydı. Kardeşini askere göndermiş ve atölyede yalnız çalışıyordu.
Sabah erkenden hazırlanıp yola çıktığında, atının ayağı bir şeye takılıp yüz üstü yere yuvarlandı. Garip Salih feci yaralandı. Yüzü gözü kan çanağına dönüştü. Kolları kırıldı ve bir eli bileğinden koptu.
Garip bu acı olayla, hastanede yıllarca uğraştı. Felaketin faturası kime çıktı bilinmez ama kendisini bilen ve garibe tuzak kurduğu tahmin edilenler, çekip gittiler. Garip hastanede ameliyatlar serisine tutuldu. Fakat yüzü bir türlü yerine getirilemedi. Üçüncü yıldan sonra yüzüne deri nakli yapıldı. Bundan sonra, yüzü biraz daha eski görüntüsüne yakın hale geldi.
Elmacık kemikleri çökmüş, derisi kırış kırış olmuştu. Yeni nakille normal yüze kavuşmuştu ama garibi o haliyle de tanıyabilen çıkmazdı. Garip hastanelerde çok sıkıntılar çekti. Çevresi, onu yerinde duramayan, işi için koşturan olarak tanıyordu. Bugün garip yatağa mahkûm olmamış ama gençliğini yaşamadan çökmüştü, onun için söylenecek söz bulamıyorlardı.
Bir garip, hastaneden çıktığında, beyaz sakalı ve eğrilmiş sırtıyla ihtiyarlamış gibiydi. Köye geldiğinde onu kimse tanımamıştı. Kardeşi için en son bilgisi, askerden sonra, yetkililer onu korumaya almış ve iş verdikleriydi.
Garip kardeşini bulmak için Kasabada yetkililerden bilgi alıp vilayete gidecekti. Onun için ağaç altına sığındı ve sabah Kasabaya tekrar döndü. Geleceğe dair ümidi kalmamıştı. Kardeşini aramak adına, maddi imkanları yeterli değildi. Kasabada esnaf komşularına uğrayan Garip, kendini tanıttıktan sonra herkes üzüldü. Yalnız esnafın ona gösterdiği sevgi inanılmaz boyuttaydı.
Esnaf arkadaşları kardeşini soruşturduk, askerden sonrasını bir türlü öğrenemedik, dediler. Yorulma araştıralım, dediyseler de sizlere söylemezler, diye kendisinin gitmesi gerektiğini, söyledi.
Garip, beyim dediği ve ağabeyi gibi sevdiğiyle vilayete gitti. Yetkililer kardeşini haberdar edip buluşmalarını sağlayacaktı. Yalnız olayın büyütülmemesi için Gariple yalnız konuştular. Garip kimseye dargın olmadığını açıkladığında yetkililer sevindi. İhtiyar haliyle onları affettim. Beni yarım koydular Allah görüyor, diyerek büyük olgunluk gösterdi.
Bu kadar yıl hastanede kalan bir insanın yüreğinde kötülükten eser kalmaması taktire şayandı. Köylü için Garipti fakat esas adı Salih Efeydi. Salih Efe gülmek için kardeşini bulmalıydı. Bulduğumda mutlu olacak ve eski halime kavuşacağım, diyordu.
Yıllarca acı içerisinde kıvranmak, acılarla yaşamak ve yarınları düşünememek çok büyük sıkıntıydı. Acıydı hayal kuramaması, acıydı dünyada tek kardeşinde ayrı yaşaması. Yıllardır gözünden yaş gelmemişti. Çünkü “göz yaşım kurudu,” diyordu. Geceleri sabahlara kadar ağladım. Ne kötülük yaptım ki beni öldürmeye kalktılar, diyordu.
Kardeşiyle sevgi dolu bir kucaklaşma yapacak ve güçlenecekti. Çünkü sevginin gücüne inanıyordu. Sevgi gelecek ve kalpler mutlulukla dolacaktı.
Kardeşini sevgi atmosferinde karşılamak ve ona sarılmak istiyordu. Kardeşiyle neşeli günler geçirmeye ihtiyacı vardı.
Yetkililer Salih efeyi odasına aldı. Olayı açıkladı ve kardeşinin iki yıl önce zehirlenip vefat ettiğini söyledi.
Salih efe, işte benim de ölüm haberim, dedi ve efe bayılmıştı.
Hasan TANRIVERDİ























