Bileyici müşterisini, bir deyimle karşılardı. İşimin ustasıyım gerisi sizin anlayışınızdır, diyerek bıçağı biletirdi.
Köstereyi ayağıyla çevirirken, gitmediğim kapı kalmadı. İsteyene de bilemeyi öğrettim. Bıçağını iyi kullanmazsan, dediğimi tutmazsan, erken görüşürüz. İsteğimde odur, diyerek gülerdi.
“Bekleyin gelirim, bıçaklarınızı bilerim,” derdi.
Bileyici orta boylu, dolgun ve kumraldı. Ne yersem yarıyor, gündüz oturmam yine de zayıflamıyorum. Kafanı rahat tut, gönlünce yaşa ve karışma ellere, diyordu.
“Derdini bileme, sıkıntını parlatma bırak kendi haline,” diyordu. Bırak kendiyle uğraşsın. Sana yaklaşmasın, yakın durmasın.
Saçlarım kırlaştı, güçsüz mü düştüm. Dert derde benzemiyor, benimki daha farklı demedim ve aldırmadım, geçtim. İşimin peşinde koştum, yardım adına hoşgörülü olmaya çalıştım. Bu konuda yaşantıma dikkat ettim.
Bileyici; paltom bazen, yorganım ve bazen de çadırım oluyor. Ağaç altı yağmurdan, paltom soğuktan koruyor. Yalnız içimin neşesi hiş sönmüyor. Çaresizlere çare olmaya çalışıyorum. Yetmesem de peşlerinden gidiyor ve moral oluyorum.
Yoldan çıkmam, bıçak körelir, ben bilerim, diyordu.
Unutmam dostları unutulsam da bile diyerek, kapıda gördüğüne sitem ederdi. Toprağınızı dikenlerin istilasına bırakmayın. İçine girip gezseniz bile faydasını görürsünüz. Çünkü dikenler sizden çekinecektir. Çevrenizi dikenlerden ayıklayınız. Sonra dikenlere daha rastlamazsınız.
Gönlümün bahçesinde gezinirim, diyerek, hayata olumlu bakmayı savunurdu. Elinde bıçağı olana umutsuzluk kimseye yakışmaz. Gönlümüz geniş umutlu olmayı kabul eder.
Bıçağıyla yaklaşan nineye, Bekle geliyorum, hemen biletiyorum, dedi. Nine, hayallerin gerçek olsun, gökyüzü çökmez ve karalar su altında kalmaz, dedi. Bileyici, nineden cevabını almıştı.
Bileyici, kuruya vurma ki kırılmasın, ben de uğraşmayayım. Nine torunum vurdu, görene kadar olanlar oldu yine, dedi. Kim ne yaparsa yapsın, ver bileyeyim. Kessin verme kimseye olsun bitsin, dedi.
Bileyiciye niçin okumadın, diye soran emekli memura, “kara üzüm gibi ağaca sarılacağıma, kayalara tırmandım. Gençlik aklın izinli sayıldığı günler, o günler kayalıkta kurudum kaldım. Aklım izinden döndüğünde ise ruhum ve bedenim isyan etti.
Okuyanı taktir ettim ve daha iyi olmasını istemek için kapıları çaldım. Yokluğa rağmen geçinmenin yollarını aradım. Kimsesiz bir yavru gibiydim. Çalışmayı esas aldım, avuç açmadım kimseye.
Dertmiş aldırmadım, yürü dediler koştum. Bahar dediler, tomurcukları bekledim. Açsın gül, karanfil ve menekşe gönülleri doldursun, istedim. Çilem düğümlenmiş, birer birer çözmeye çalıştım. Derimi kırışıklıklar sardı fark etmedim.
Gözümün altı vadi gibiydi, kanyona dönüştüğünü geç de olsa anladım.
Hasan TANRIVERDİ