Bu çuvalı da doldurursam epey para alırım. Bu parayla bir güzel çorba içer, içimi ısıtırım. Bir de kitap alırım. Geçen hafta aldığım kitabı çabucak bitirdim. Geriye kalanını da evdeki kumbarama atarım. Ne de olsa bu günkü kazanç benim değil mi? Haftanın bir günü ne kazanırsam kendime harcayacağımı söylemiştim. O da kabul etmişti. Fena adam değil üvey babam. Metin’ in ki öyle mi? Az atık topladığında dövüyor. Üstelik sokağa da atıyor gece yarısı. Parklara gider, banklarda uyurmuş. Banklarda yatarken korkudan ağlarmış.
Bir keresinde bir sarhoş yanaşmış yanına, onunla sohbet etmiş sabaha kadar. Şafak sökmeye başlayınca, sarhoş adam da ayılmaya başlamış. Metin’ e “Bu geceyi bir birimize destek olarak atlattık.” demiş. Metin şaşırmış, “Sarhoşlar da düşünüyor demek!” diye içinden geçirmiş.
Metin benden üç yaş küçük, yani on üç yaşında. Annesi öldüğünde iki kız kardeşiyle öksüz kalmış. Babası yeniden evlenince üvey anne kız kardeşlerini istememiş, babası da yurda vermiş onları. Metin’ i ise eve para getirsin diye önce berberin, sonra da kaportacının yanına çırak vermiş. Zanaat öğrenmek için değil de sanki dayak yesin diye oraya bırakılmış. Kalfası, ustası, kıdemli çırakları sıraya girmiş gibi dövmüşler. “Makas niye yerinde değil?” diye şak bir tokat, “Çay niye geç geldi?” pat bir tekme,”Anahtarı geç getirdin?” al sana yumruk…
Daha fazla dayanamamış Metin, kaçmış oralardan. Eve geldiğinde de üvey annesi kovmuş evden. “Bir daha bu eve gelme, git akrabalarının yanında kal.” demiş. Kimsenin yanına gitmeyi gururuna yedirememiş. Günlerce aç susuz sokaklarda dolaşmış.
Bir gece yarısı çöpler arasında yiyecek ararken buldum onu. Açlıktan ölecek gibiydi. Şuurunu yitirmiş, tir tir titriyordu. Hemen çorbacıya götürdüm. Bir güzel karnını doyurdum. Sonra yanımda gezdirerek sokaklardan atık çöp toplamayı öğrettim. Başka ne yapabilirdim ki; benim yapabildiğim tek iş buydu. Sonra toplayıcı çocukların bir arada yaşadıkları kulübeye bıraktım onu. Hepsini tanıyordum. Elleri yüzleri kirli olsa da kalpleri temizdi. İyi çocuklardı, emanet ettim onlara; gündüzü benimle, geceyi onlarla geçirecekti.
Aradan biraz zaman geçince Metin’e de tekerlekli torba buldum. Kendi aramızda pay ettiğimiz sokaklardan bir kaçını ona verdik.
Epey kitabım olmuştu. Bir gün iki odalı bir evim olduğunda bir kitaplık kuracağım. Kardeşlerimi de yanıma alacağım. Gündüz çalışmaya başlayacağım. Gece ise kitap okuyup, sonra herkes gibi temiz yatakta bir güzel uyku çekeceğim. Ekmeği böldüğümde elimin kiri lokmalarıma bulaşmayacak. İşte o zaman hep beyaz gömlek giyeceğim, hem de bembeyaz; görenin gözü kamaşacak. Kar gibi… İki odalı evimi beyaza boyayıp, beyaz eşyalar dizeceğim her yere. Şimdilerde bunu yapamıyorum. Her yerim kir pas içinde, hep eski, siyah ve gri şeyler giyiyorum. Beyaz giysem annem daha çok yorulur. Elinde yıkıyor çamaşırlarımızı. Haftada bir değiştiriyorum üstümü başımı. Kötü kokuyorumdur. Çöplerin arasında kendi kokumu fark etmiyorum. Bu durum benim gibi çalışanlar için iyi bir şey.
Zaten insanları rahatsız etmem de mümkün değil. Yanımıza kimseler yanaşmaz bizim. Korkuyorlar galiba. Belki de iğreniyorlar. Oysa ben ve arkadaşlarım kötü değiliz. Mesela biz hiç kimseyi öldürmedik. Hiç hırsızlık yapmadık. Devletin milletin malına hiç ihanet etmedik. Kimsenin namusuna dokunmadık. Sadece sokaktaki çöpleri toplayıp torbamıza doldurduk. Sonra da kilometrelerce gezdiğimiz şehri az da olsa temizledik.
En çok okulların önünden geçerken hüzünlenirim. Babam, “Aslan oğlum, okuldaki başarınla gurur duyuyorum. Sen yeter ki hep böyle başarılı ol. Gece gündüz çalışıp seni okutacağım.” derdi. Zaten çok çalışkandım. Ortaokul ikinci sınıfa kadar hep takdir belgesiyle geçtim. Okumayı çok severim. Eğer babam yaşasaydı Edebiyat öğretmeni olacaktım. Öğrencilerimle nice başarılara koşacaktık. Roman yazacaktım sonra da. Hikâye de olabilir. Belki de şiirler dizecektim mısra mısra. Hele biraz büyüyeyim, öğretmen olamasam da mutlaka kitap yazacağım. Mesela Metin’ in hayatını yazmak ne güzel olur. Belki de en çok satanlar arasına girer. Filmini de yapabilirler. İyi çocuktur Metin. Gariban, kimsesiz…
Şehri kilometrelerce adım adım dolaştığımda en çok insanların beni görmezden gelmesi zoruma gidiyor. Sanki bizi, yani çöp toplayanları insandan saymıyorlar. Ürkek gözlerle bakıyorlar nedense. Kimi zaman güceniyorum. Kimi zamansa umursamıyorum. Galiba o gözlerdeki gizli bakışlara alışıyorum. Çekinerek uzağımdan geçenleri görünce pek üzülüyorum. Kaba saba, kirli kıyafetli, pis kokulu olabilirim ama ben de en az onlar kadar insanım, belki çoğundan daha temizim. Keşke babam yaşasaydı ben de güzel giysiler giyseydim. O zaman farklı mı olurdum bilmiyorum. Ben Gorki’ yi okudum onlar okudu mu? Yahya Kemal Beyatlı’ nın birçok şiirini ezberledim, ya o beni beğenmeyenler! Benim bildiklerimi biliyorlar mı? Mesela onlar sıcacık evlerinde, yumuşacık yataklarında uyurken benim sokaklarda neler gördüğümü, bu şehrin bir de gece ömrü olduğunu biliyorlar mı? Eminim kimseler bilmiyor. Bilselerdi çöpten hiç kitaplar, ekmekler çıkar mıydı? Düşkün yaşlı birini görünce içim cız ediyor, yüreğim acıyor; onlar fark etmiyor bile.
Sokak lambalarını kışın daha çok seviyorum. Kar taneleri, onların ışıklarının kırıntıları gibi geliyor bana. Altında duruyorum, gözlerimi yumuyorum. Gökyüzünden başıma yıldız yağdığını hayal ediyorum. Her yer beyaz, tıpkı hayalimdeki evim gibi. Okul gömleği ve defterin sayfaları gibi… Ne güzeldir beyaz.
Soğuk geceye sıcak bir düş kuruyorum. Metin ile okul yolunda karlara bata çıka yürüyoruz. Kartopu atıyoruz birbirimize. Sonra uzaktan ders zilinin sesini duyuyoruz. Koşuyoruz sınıflarımıza nefes nefese. Ön sırada oturuyoruz. Bütün derslerde biz parmak kaldırıyoruz. Aferinler alıyoruz kucak dolusu.
Babam her akşam okulun önünde bizi bekliyor. Bir solukta yanına varıyorum, heyecanla öğrendiklerimi anlatıyorum bir bir. Sonra Metin geliyor yanımıza. Metin’ de üst katımızda oturuyor. Eve doğru yürüyoruz beyaz yolda, güle oynaya.
“Hey çocuk ayakta uyuma, çek şu çuvalını, çöpleri arabaya yükleyeceğiz.” Uyanıyorum düşlerimden. Yerler beyaz. Kar inci gibi dökülüyor başıma. Sırtımda yüküm, gönlümde hüzün ve özlem. Yürüyorum Metin’ in sokağına doğru. İçimden, “Bir gün beyaza varacağım!” diye yemin ediyorum.
Bala kitap topluluğu.





















