Nine, ilerlemiş yaşına rağmen, herkese dostça davranır, yüzü güler neşe içinde konuşurdu. “Yalnız büyüdüm, çok çektim,” Derdi. İki yıldan beri, davlumbazın altında, kara ateşin yanında postundan kalkmazdı.
Misafirlerine bir soluk da alsan hayat devam ediyor, gidenler geri gelmeyecektir. Yaşadıklarının sevincinde her şeyiyle iyilikten yana olacaksın. O zaman ağrında olsan hissetmezsin. Sevdiklerinle bir arada oluyorsun, sanki birbirimizi tamamlıyoruz. Bazen de aciz kalıyor, olaylara yenik de düşüyorsun. Bizimkisi bir kör döğüşüdür, gidiyor.
Ne yapalım yavrum elimizdeki nimetlerin değerini bilmeye çalışıyoruz. Şans eseri elde ettiklerimizi, korumanın peşindeyiz. Çok şükür Allah nasip etti ve bugünleri de gördük. Oğlumun çocukları okudu, kendilerini kurtardılar. Yeni ev yaptırdılar. Rahat ettik fakat bizden geçti. Sağlıksız koşullarda hayata tutunmaya gayret ettik. Ceremesini bugün çekiyorum. Her tarafım ağrıyor. Evimiz karda yıkılabilirdi. Ayağa kalksam, zor yürüyorum, otursam ağrılarım azıyor.
Kızım doksan iki yaşındayım, yıllar önce ağaçtan düşmüştüm, ondan sonra bir türlü düzelemediğimi zannediyorum.
Nine çok iyisin, çevrende yaşıtın kaldı mı? Allah sağlıklı ömür versin. Çok iyi görünüyorsun. Çok temiz bakılıyorsun, arada çimene çıkıyorsun. Ne yapacaksın, oku ve duanı et.
Ninenin gözleri kızardı. Kızım gönül kocamıyor. Şimdi dağlara çıksam, sise ve bulutlara karışsam. Çisede kalsan, yağmurda ıslansam, çam ağaçlarının güzel kokularını hissetsem, diyorum.
Misafiri gittikten sonra, postuna uzandı. Uyudu, rüyasında “At” için arpa gerekiyormuş, korku içinde uyandı.
Çocukları çağırdı. Yavrularım, “At topu at” oynayalım. Çocuklar, Nine at topu at oynayamayız, işimiz var dediler. Çocukların annesi, “At” kelimesini duyunca, birden aklına mereğin arkasındaki belit ağacının altına bağlı at geldi.
Hemen atın yanına koştu. Çünkü üç gün önce atın yemesi ve içmesi için nineye biz yediririz demişlerdi. At üç gündür susuzluktan olacak ki, cansız yatıyordu.
Nine, yapılması gereken işleri hatırlattığında, biz hallederiz diyorlar, lafını söyletmiyorlardı.
Onun için, ata su verin dememiş ve at topu at oynayalım diye atı hatırlatmıştı.
Hasan TANRIVERDİ