Aşk aratır sevgiliyi. Ömrünü bu yola harcamaya razıdır aşık. Rüyasında görmüştür o ahu gözlüyü bir gece uyurken köyünde. Köyü darr gelir artık ona. Köyü kabri gibi sıkmaktadır. Merak eder durur o ahu gözlü güzel kimdir ? Hangi köyde, hangi kasabada, hangi şehirdedir ? İsmi nedir ?
Rüyasında hatırladığı kadarıyla onu aramaya karar verir. Anasını, babasını, kardeşlerini, akrabalarını köyde bırakır ve bir seher vakti sessizce düşer yollara. Yolda rast geldiklerine sorar durur ahu gözlüsünü. Kimisi deli zanneder aşığı, kimisi hırsız, yolsuz, harami. Kimisi yalan uydurur ordan oraya dolaşsın da eğlence çıksın kimilerine. Kimisi taşlar, kimi köpekler kovalar. Kimileri de buyur ederler evlerine, sofralarına. Aşık her geçen gün yollarda karşılaştıkları vasıtasıyla bir daha olgunlaşır, durgunlaşır, insanları tanımaya başlamıştır artık. Yolda kime ne soracağını ve ne sormayacağını öğrenmeye başlamıştır. Uzaktan bir köye baktığında evinde ışık yanan evler nasıl ayan beyan belli ise insanlara da uzaktan baktığında onlardan ne davranış göreceğini sezebiliyordu artık.
Çocuğa elma şekeri sormak doğruydu, adama ise Cami yolunu. Adam dediysem her pantolon giyen değil tabiî ki. Aşık bu yolda ilk önce her gördüğü sakallıyı dedesi zannetmekten vaz geçti. Yolda çok sakallıdan çok değnek yedi, çok taşla kafası gözü kanadı çünkü. Çok sakallının tarlasında karın tokluğuna iki lokmaya ırgat oldu, ücret istemeden de kovuldu. Çok sakallının 3. veya 4. genç karısının izdivaç teklifinden zor kurtuldu, iftiralara uğradı. Çok sakallının köyün gençlerince FIRINCININ KIZI romanlarını yazmış kaşar kızlarını başına tebelliç olmasından son anda kurtuldu. Çok sakallının kendisini Allah için değil bir dünyalık menfaati için sevdiğini anladı gördü.
Köylerde sakallılar öyle idi de kasabada sakalsızlar farklımıydı ? Yok. Günler, haftalar, aylar geçtikçe aşık olgunlaşıyordu. Rüyaları da daha bir değişik olmuştu. Haberci rüyaları daha sık görür olmuştu. Rüyasında gördüğü bir kişiyi ertesi gün mutlaka yol üstünde bir yerlerde rastlıyordu. Rüyasında bir kavak ağacı görmüşse yoluna mutlaka bir gölgesi oynak, sözü yalancı çıkıyordu. Ne zaman da rüyasında bir çınar ağacı ve altında bir çeşme görse, evini sofrasını açan iyi niyetli bir Mümin yoluna çıkıyordu. Zaman içinde aşık rüyaların dilini çözmeye başladı. Rüyaların boş hayeller olmadığına kesin kanaat getirdi. Ve yıllar önce gördüğü ahu gözlüsünün de boş bir hayel değil gerçek olduğunu inandı. Azmi ve inancı daha da arttı. Yolda karşılaştığı kötü kişiler artık onu üzmüyordu. İyi kötü her canlının BÜYÜK RESİM de mutlaka bir yerinin olduğuna ve Yaratanın da boş iş yapmayacağına olan inancı çok artmıştı.
Aşk ışığı aramaktı, ışığa doğru uçmaktı. Ama ışık neredeydi ?
Ta Ha suresi
9- (Habîbim!) Musa’nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?
10- Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: “Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum” demişti.
11- Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: “Ey Musa!
12- “Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ’dasın.”
Ateşten ışıktan hitap gelmeliydi aşığın gönlüne. O kor yakmalıydı gönlünü. Ömrünü bu yolda harcamaya kararlıydı aşık. Aşığa rüyasında İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ yerde senin aradığın deniyordu. Aynen İstanbul gibi bir şehir sanırım. Arayacağı yer belirginleşiyordu artık. Deniz kıyısında bir şehir arıyordu. Limandan bir gemiye bindi. Ahu gözlüsüne kulaç kulaç yaklaşıyordu artık. KADIN DEDİĞİN İSTANBUL GİBİ OLMALI. FETHİ ZOR FATİHİ TEK. Rüzgar gemide bu sözleri fısıldıyordu sanki kulaklarına.


















Ugur bey,
Benim bildigim “Ask aglatir dert soyletir” di.Ellerine ve yuregine saglik. Yazilarinizi begenerek okuyorum. Nerde oyle asiklar ve ruyasinda gordugunu arayanlar? Simdi insanlarin yanindaki fazlalik geliyor. Bir kurtulsam edalarinda…
Ask insanlari olgunlastirirmi acaba? Gunumuzde degerlerimizi kaybettik. Bu devirde kadin dedigin,erkek dedigin degil:))))
“Insan dedigin Istanbul gibi olmali.Fethi zor,aski tek olmali”
Keske Yaratan ile kul arasindaki ask gibi olsa butun asklar…
Her canlinin aradigi aski bulmasi ve yasamasi dilegiyle…
Yorumunuza teşekkür ederim.
Yazımı beğendiğinize sevindim.
Aşkların yaşanmayışındaki en büyük sebep maddi menfaatlerin liste başı olmasıdır. Maddi rahatlık uğruna sevgiye zaman bırakılmıyor sanırım.
Uğur Bey Merhaba
yazınızı beğeni ile okudum,faydalandım
Saygılarımla
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi
Sayın Uğur bey; Aşkı aramak zor, bulmak zor, ulaşmak zor olsada bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Aratmayan aşk yoktur. Nadide çiçek gibi ister aşık aşkını. O İstanbul filan değil koca dünya gibi ulaşması zor olsun ister..Yazınız çok güzel, aşka dair güzel bir yazı olmuş. Aşk insanı olan herkese gelsin. Saygılar.
Yazımı okuduğunuz ve beğendiğiniz için çok teşekkür ederim.
Aşklar çok az bulunduğu için belkide bu kadar değerlidir.
Zor kıymetli olur bilirsiniz.
Ne mutlu bulup yaşayabilene
Aşk üç HARFLİK bir kelime.İnsandır, aşka anlam katan.İnsandır ,duyguları dile getiren…yaşatan…kemale erdiren.
Adını Aşk koyan Adem’den bu yana tarihle yoğrulan’dır, maşukun içindeki dalga.Titreyen ve titreten aman vermeyen bir küstahlıktır bazen sevgilinin karşısında.
Yokluğa varlığı, varlığı yokluğa yaklaştıran zahiri bir çizgidir.
Hesabı yoktur ..Mizansız..Düzensiz ve Dağınıktır..
Aslında zor olan değildir ,zorla yaşatılmaya ve şekillendirilmeye çalışılandır.
Aşk kıymet bilindiği yada kıymetli olduğu için sevmez ,bağlanmaz sevgiliye sadece sever..sevdalanır.
Sevgiliden kalan artıklara razı bir süreçte maşuklaşır ,ney olur sevenin kulağına.
Sancıyan yüreğe perde çeker,
acıdıkça Rabbİm acımı arttır diye yalvarır ,dualanır hüznün kemaliyle..
Aşk Elif’in Mim’le birlikteliğinden ,ana rahmine düşen Hemzelif ‘tir.
Aşk aranarak bulunan bir dağ bitkisi değildir…
Birilerine laf atmak içinde yazılacak bir kavram değildir..
Aşk bazen kıyamet
bazen nedamet
arada bir ihanet
kalpsizliğe setri avret
yüreklere necasettir..
Velakin yaşanarak değilde ,yaşandığı sanılarak tanımlananlar da bu duygunun içeriğinden uzak hadsizliklerdir..
Aşk esaret değil ,hürriyettir.
Zor olan bu hürriyeti aslıyla yaşamaktır.
Selam ve Dua içeren sözlerin bütünleştiği ziya’DIR KANDİLİ SÖNMEYECEK…
SAYGILAR..