Nine köyün asırlık çınarıydı. Yirminci yüzyılı yaşamıştı. Çekilen yokluk ve sıkıntılara rağmen, bir asrı devirmiş, dimdik ayaktaydı. İki dünya savaşı ve istiklal mücadelesini görmüştü. Nine, bu olağan dışı zamanlarda köyünden dışarı çıkmamış, ocağını tüttürmesini bilmişti.
Dağın yamacında, ahır kısmı kara taş, üst kısmı ağaç kütüklerinden yapılmış evinde yıllara meydan okumuştu. Kardeşimin kapının eşiğinde çekmiş olduğu fotoğrafında geçmişin izleri görülüyordu. Nineyi görmeye karar verdiğimizden beri heyecan içindeydim.
Kardeşimle Nine’nin köyüne vardığımızda öğleyin geçmişti. Bir an önce Nineyi görmek istiyordum. Nineyi eşiğe oturtmuşlar bizi bekliyormuş. Duygulandım, çok zahmet ettiklerini söyledik. Kardeşimi tanıdı. Nine’ye bir şey sormadan kurulmuş saat gibi konuşmaya başladı. Seferberlikte dağ köyüne kaçmışlardı. Kendimde savaş yıllarını anlatacak derman bulamıyorum. O günden bu yana köyden dışarı çıkmadım,” diyordu. Kolay değildi, yılın üçte birini karlar altında geçirmek. Nine,” Çekilen unutulur, ne yapalım. Yaşamaya uğraşıyorum, bu günümüze de şükür.” Diyordu.
“Kimsem kalmadı. Hayata tutunmaya çalışıyorum,” derken gözleri kızardı ve küçüldü. Belli ki, göz pınarları kurumuştu. Gözlerinden yaş gelmedi. Kardeşimin açıklamasıyla büyüklerimizi tanıdı. Babaanneme akraba olduğunu söyledi. Elindeki mendille gözlerini sildi. Yerinden kalkıp bize sarılmak istedi. Biz kalktık elini öptük. “Babaanneniz ne güzel insandı,” dedi. Kardeşim bana baktı. Ağlıyor, dedi.
Nine’ye:
Sağlığınızı neye borçlusunuz, dedik.
Havası, suyu, doğal beslenme ve az yemeye, dedi.
Daha çok neyle beslendiniz?
“Bahçede yetiştiği kadar sebzeyle, yumurta süt, yoğurt ve tereyağıyla,” dedi.
Hayatında ilaç içtin mi?
“Doktor tanımadım ki, ilacı ne bileyim,” dedi.
Uzun yaşamanın sence sırrı nedir?
“Yavrularım, hiçbir şeyi kendinize dert edinmeyin. Karşılaştığınız her şeyi olduğu gibi kabul edin. Sinirlenip vücudunuza eziyet etmeyin. Hayat olaylarını oluruna bırakın. İnsanları sevin, içiniz başka dışınız başka olmasın. Doğru dürüst yaşayın. Çok okuyun, çok çalışın. Kimseye muhtaç olmayın. İnek besleyin.
İstiklal savaşı için ne diyorsun?
“ATA TÜRK, Mareşal ve Kazım Karabekir paşalar olmasa, ALLAH bilir bizler olmazdık. Cumhuriyeti kurdu, Yedi düveli kovdu, Türk milletinin istikbalini sağladı.
Orman senin için ne ifade ediyor?
“Odun, ineklere çayır ve yaprak sağlarız. Ormanın mantarını severiz. Ağaçlar insana mutluluk verir. Kötülüklerden korur.
Nine’yi daha yormak istemedik. En az on gün oralarda kalacağımız için, görüşme fırsatımız olur diye, ayrılmak istedik.
Nine, dünyanız iyilik üzerine olsun, dedi.
Nine’nin elini öptük.
Nine’yi köylüleri aldı ve içeri götürdü.