Yalçın Küçük günümüzün modern Aristo’su olma yolunda galiba. Gazetelerdeki verilen habere göre Cenk Koray, Barış Manço, Defne Joy Foster’in sabaha karşı sabah ezanı saatlerinde ölmelerini Taraf Gazetesi ve Ahmet Altan ile bağdaştırıyor. Çok tuhaf bir mantık oyunu bu. Daha doğrusu tam bir mantıksızlık. Bu dört ismi üçünün sabaha karşı ölme ortak noktasında buluşturabilmek baya bir çaba ister.
Aristo mantığı derler ya hani. Nesneler veya işler arasındaki hepsinde bulunan ortak bir özellik ile hepsi hakkında genelleme yapmak gibi. Örneğin karga iki kanatlıdır, serçe de iki kanatlıdır, karga uçuyorsa serçe de uçar gibi. Bu görünüşte doğru gibi görünür fakat birisi çıkıp tavuklar da iki kanatlıdır ama…. Deyiverirse tüm teori çöker. Bu saçma mantık kuramı ilk görünüşte mantıklı gibi görünse de akılcı değildir. Mantık oyunları insanı felaket hatalara sürükleyebilir.
Mesela birisi çıkar pamuk beyazdır, un beyazdır öyleyse pamuk da un gibi yenebilir derse bu Aristo mantığı olur fakat akılcı olmaz. Tek bir ortak özellikten genelleme yapmak çok yanlıştır. Çok ortak özellikler gruplandırılarak istatistiksel çalışmalar yapılması bilimseldir. Aristo mantığı bilimsel değildir. Eğer bu üç isim Cenk Koray, Barış Manço ve Defne Joy her üçüde Ahmet Altan ın oğlunun evinde sabaha karşı ölü bulunsaydı o zaman değerlendirmeyi hak ederdi. Fakat şu durumda her üçünün de sabaha karşı ezan vaktinde ölmesinden yola çıkmak tam bir saçmalıktır.
İşin kötüsü bu mantıksal saçmalığı yapan kişi kör cahil okuması yazması olmayan biri değil. Siyasal bilgiler fakültesi mezunu, doktoralar yapmış, kitaplar yazmış, Amerikalar Avrupalar, SSCB ler görmüş birisidir. BELDEN AŞAĞI VURMAK diye bir tabir vardır hani. Bu tabir cuk oturuyor bu duruma. Ya da komplo teorilerine fazla kaptırmış kendisini. Şüphe kişiyi araştırmaya yönelten ilk etkendir fakat araştırdıkça öğrendikçe şüphe yerini emin olma haline bırakmalıdır. Yalçın Küçük devamlı şüphe halinde. Bu sağlıklı sonuçlara varmayı engelleyen bir psikoloji olur. İftira vehmin oyunudur tehlikelidir. Allah korusun.
***
ARİSTO MANTIĞI
Bir nesneyi ya da terimi nasıl tanımlayacağız ? Aristoteles, her tanımın iki bölümü olduğunu, iki sağlam ayak üzerinde durduğunu söylemiştir.Şöyle ki; Öncelikle yapılacak şey söz konusu nesneyi, bir sınıfa, öbeğe veya gruba sokmaktır. Bu grubun nitelikleri ayni zamanda nesnenin kendisine de aittir.Buna bir örnek vermemiz gerekirse; insan her şeyden önce bir hayvandır. Sonra da nesnenin, kendi sınıfındaki öteki şeylerden ne bakımdan ayrı olduğunu gösterir.Yani insan, Aristoteles’ in sisteminde rasyonel (akıllı) bir hayvandır. özel ayrılığı, öteki hayvanlardan farklı olarak akıllı oluşundandır.
Aristoteles’ in felsefe eserleri arasında, hatta en kendine özgü olanı tasım öğretisidir. Bir tasım üç önermeden meydana gelir. Üçüncüsü (sonuç), öteki iki önerme (‘ilk’ ve ‘ikinci’ öncüller) kabul edilmiş olan gerçeklerden doğmaktadır.
Sözgelişi, insan akıllı bir hayvandır. Öte yandan, Sokrat bir insandır; o halde Sokrat aynı zamanda akıllı bir hayvandır. Matematik bilen hemen görecektir ki, tasım’ ın yapısı, ‘’ ayni şeye eşit olan iki şey, birbirine eşittir’ e benzer. A, B ise, C de A ise, o halde C, B dir.
***
CENK KORAY
1 Ağustos 1944 tarihinde Adana’da doğdu. Hukuk eğitimi gördü. Cenk 1989’da kalp krizi geçirene dek, sunculuğu devam ettirdi.
Daha sonra Akşam Gazetesi’nde yazar olarak görev aldı. Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Cenk Koray, iki yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün basın sözcülüğünü yaptı.
Ölmeden bir kaç sene önce 31 Ağustos 1996’da 19 yaşındaki oğlu Nihat’ın kendi kollarında ölmesi ile büyük bir acı yaşadı. Cenk Koray, 23 Temmuz 2000 günü evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
BARIŞ MANÇO
Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde, Rikkat ve Hakkı Manço çiftinin dördüncü çocukları olarak Moda’da dünyaya geldi. Barış Manço, 1 Şubat 1999 tarihinde Moda’da vefat etti. Barış Manço’nun vefatından sonra ‘Cinsel gücü arttırıcı ilaç kullanımı yüzünden kaybettik’ ve ‘Zaten ayrı yaşıyorlardı’ sözlerine Lale Manço’dan yanıt geldi: ‘Barış tansiyon hastasıydı. Viagra alacak kadar şuursuz bir insan değildi. Barış böyle bir şeyi asla kullanmazdı. Bu dedikoduları asla kabul etmiyorum MİLLİYET
DEFNE IOY FOSTER
2 eylül 1979 Adana incirlik doğumlu. 2 şubat 2011 istanbul da öldü.
***
Ergenekon yanlısı açıklamalarıyla bilinen Yalçın Küçük geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Defne Joy Foster’ın ölümüyle ilgili ilginç bir iddiada bulundu. Küçük Defne Joy, Cenk Koray ve Barış Manço’nun sabah namazından sonra öldüğünü belirtti. Küçük bu bağlantı üzerinden Taraf gazetesi ve Ahmet Altan’a da gönderme yaptı.
Antalya’nın Alanya İlçesi’nde İşçi Partisi ve Yeni Parti ilçe teşkilatları tarafından düzenlenen “Çöküşü Durdurmak İçin Ne Yapmalı” paneline konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Yalçın Küçük, Defne Joy Foster’ın ölümünü skandal olarak değerlendirdi.
Türkiye’de son yıllarda ölen üç ünlü isme işaret eden Küçük, ” Cenk Koray, Barış Manço ve son olarak Defne‘nin ölümüne bakın. Üçü de sabah namazından sonra öldü. Bu olay çok garip. Bu kız nerede öldü? CD imalathanesinden çıkan CD’leri ile en güzel insanlarımızı Silivri’ye gönderen gazetenin patronunun oğlunun evinde öldü. Yazık kıza yazık” diye konuştu. HABER5 COM
***
YALÇIN KÜÇÜK KİMDİR
1938 İskenderun doğumludur. Kabataş Lisesi mezunudur. Baba tarafından Türkmen, anne tarafından Kafkasyalı bir aileye mensuptur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini 1960’da bitirmiştir.
1960’larda bir süre DPT’de çalışmıştır. Bir süre sonra Uzun Vadeli Planlar Dairesi Müdürlüğüne getirilir, ardından istifa eder.
Yalçın Küçük, buradan ayrılınca Amerika’ya gider, Yale’de lisans eğitimi alır. Ardından mülakatı kazanarak dört ay boyunca da Dünya Bankası’nda staj yapar. Küçük, 1966 yılında ise ODTÜ’de çalışmaya başlar. Rusça öğrenir. 1968-1970 yılları arası Birmingham Üniversitesi Rus ve Doğu Avrupa Araştırmaları Merkezi’nde bulunur. Sovyetoloji araştırmalarını kitaplaştırır, daha sonra bu kitaplar yüzünden 8 yıla mahkum olur. 1973 yılında Polatlı Topçu okulunda askerliğini yedek subay olarak yapmıştır. Askerden sonra Cumhuriyet’te çalışır.
12 Eylül döneminde Gazi Üniversitesi’nde doçent ünvanı ile öğretim görevlisidir. 1993’de Paris’e gider. 1998’de Türkiye’ye döner. Çalışmalarını Sabetaycılık hususunda yoğunlaştırır.
