Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
AĞLAMAK
Ağlamak kelimesi, Türkçe ’de “ağmak” tan türemiştir. “Ağmak”, yükselmek, yukarı doğru çıkmak anlamına gelir. Dolayısıyla ağlamak, Türk dilinde, yükselmek demektir. “Ağı”, gözyaşı; ağılamak/ağlamak: Gözyaşı dökmek, ağlamak; gerçek anlamda yükselmek, içten dışa çıkmak, yukarı doğru gelmek demektir.
Ağlamak, mahzun olup Allah korkusundan yahut herhangi bir dert, tasa acı, ümitsizlik ve bazen sevinçten dolayı gözyaşı dökmek demektir.
Ağlamakla ilgili “bükâ” (ağlamak) kelimesi, Kur’an’da 7 yerde geçer (19/Meryem, 58; 17/İsrâ, 109; 54/Kamer, 7; 68/Kalem, 43; 70/Meâric, 44; 79/Nâziât, 9; 44/Duhan, 29; 53/Necm, 60; 9/Tevbe, 82; 53/Necm, 43).
Gözyaşı anlamına gelen “dem’ ” Kur’an’da 2 yerde kullanılır (5/Mâide, 83; 9/Tevbe, 92). Çok ağlayan anlamında “evvâh” kelimesi de Kur’ân-ı Kerim’de 2 yerde geçer (9/Tevbe, 114; 11/Hûd, 75).
Evvâh, keder ve acıma gösteren sesleri çok çıkaran, başkalarının acılarını benliğinde duyan, onlara duyduğu merhametten dolayı “ah!” edip ağlayan anlamlarına gelir.
İnsana ağlama ve gülme özelliğini veren Allah’tır. Gülmek ve ağlamak, insan varlığının sırlarından birisidir. Yapısı ve ruhi giriftligi bakımından insanın organik yapısından aşağı kalır yanı yoktur. Her iki olayın meydana gelmesinde hem organik faktörler, hem de psikolojik faktörler iç içe, yan yana faâliyet gösterir.
İnsanı ağlatan ve güldüren, gülme ve ağlama sebeplerini yaratan Allah’tır. “Güldüren de O’ dur, ağlatan da O’dur.” (53/Necm, 75)
Yetişkin için ağlamanın anlamını en güzel özetleyen sözlerden biri şüphesiz Charles Dickens’ın “Gözyaşlarımızdan hiçbir zaman utanmamalıyız” sözüdür. Bir yetişkin olarak çoğumuz ağlamanın bizi güçsüz kıldığını veya yaşamla/duygularla başa edemez kıldığını düşünür. Oysa ağlama genelde kişinin yaşadığı duygusal karmaşanın bir sonucu gelişir ve ağlama eylemi o karmaşanın sakinleşmesine yardımcı olabilir. Kişiyi rahatlatır, daha sağlıklı düşünmeye ve içsel hesaplaşmaya yapmasına yardımcı olabilir. Acı, keder, kayıp, çaresizlik, tasa, kaygı, sinir, heyecan, suçluluk ve hatta sevinç gibi yoğun yaşanan birçok duygu gözyaşlarını belirmesine neden olabilir. Ağlama anı gerçekte insanın kendisi ile geçirdiği özel bir andır. İtiraf edemediklerini söyleme, geciktirdiği özrü dileme, sevgisini gösterme ve içinde genellikle çaresizlik barındıran, kelimelere dökemediği ve adlandıramadığı duyguları serbest bırakma anıdır. Her insan ağlama ihtiyacı duyar ve ağlamak sonuç itibarıyla rahatlatıcıdır.
Gizli sırlar gereği, insanı bir olaya güldürürken, bir olaya ağlatır. Bu gün ağlattığı olaya, belki yarın güldürebilir. Ağlamak ve gülmek, değişen psikolojik hallerin, eşya ve ortamların, insan ruhunda hiçbir zaman aynı kalmayan değer ve arzuların bir sonucudur. Herkes, başına gelen şeylere bağlı olarak ağlar ve güler. Bazılarının ağladığı şeye bazıları gülebilir. Ağlamak ve gülmek, bazı kere aynı sebeple de olur. Önceleri bir şeye gülen insan, daha sonra güldüğü şeyin neticesini görerek ağlayabilir. Keşke yapmasaydım, gülmeseydim diyebilir.
Allah iki zıddı bir şahısta yaratmıştır. Bir kimseyi hem ağlatır, hem güldürür. Bu iki olay birbirine zıttır. Müfessirler, âyette geçen güldürme ve ağlatma olaylarını, mutlu etme ve hüzünlendirme olarak da değerlendirmişlerdir.
Yapılan bir araştırmaya göre, kadınlar ayda ortalama 5 kere ağlarken, erkeklerde bu sayı sadece 1’dir. Ortalama bir ağlama seansı kadınlarda altı dakika sürerken, erkeklerde bu süre iki ila dört dakika arasındadır.
O nedenle ki; Bazılarının içine akar gözyaşı, ağlayamaz onlar…
Gözyaşları olmadığından değil…
Birileri “Erkekler Ağlamaz” dediği için de değil… Kalpleri taş olduğundan hiç değil!
Onlar… Ağlamayanlar değildir; ağlayamayanlardır… Hâlbuki o kadar çok isterler ki ağlamayı…
Bağıra bağıra… Hıçkıra hıçkıra.. Kendini unuturcasına… Ama ağlayamazlar…
Çatlarlar, çatlatırlar yüreklerini de yine ağlayamazlar…
Gözyaşının olduğu yerde “rahmet” olacağını da bilirler oysa… Bir damla rahmet için, bin damla yaş dökmeye hazırdırlar… Hazırlanırlar… Ağlayamazlar…
Anlamsız kahkahalar içinde boğulur hıçkırıkları… Feryadı yutar, acıyı içlerine çeker onlar!..
İsyan onlara çok yakındır; yanaşamazlar yanına… Sabır onları sevmese de sarılmaya çalışırlar…
Alışırlar her yeni duruma… Durmadan yarışırlar ve savaşırlar kendileriyle…
Çemberinden geçirirken felek, onların kulağına bir şey fısıldamıştır…
Tam olarak anlatamazlar ne olduğunu; ancak hiç unutmazlar yine de…
Anlatamadıkları için ağlayamazlar… Ağlayamadıkları için anlatamazlar!
Bir gülün dibine diz çöküp ağlasa onlar… Gözyaşlarıyla gülün rengine renk katabilirler belki…
Ama yapamazlar… “Ya solarsa?” derler… Solarlar belki; ama soldurmazlar!..
Herkes onları “ağlayamaz” sanır… Çünkü hiç kimse göremez, içlerine akan yaşları!..
İçerde kaynayanı, yananı, içerdekinden gayrısı bilemez!.. Yanaklarından süzülmediği için de kimse silemez gözyaşlarını… Yaşlarını da bilemezler… Çünkü onlar, oldukları yaşta değildirler…
Onlar, birbirlerini tanır; birileri onları tanıyamaz!..
Onlar mâşuktur… Onlar âşıktır… Onlar darmadağın… Onlar karmakarışıktır!
Shakespeare Kral VI. Henry isimli eserinde “Ağlamak üzüntünün derinleşmesini önler” derken işte tam bu noktaya işaret etmektedir. Ayrıca ağlamak bir anlamda “Başkalarının hakkında ne düşüneceğini umursamadığımız” anlamı da taşır. Başka bir ifade ile kişinin duyguları göstermeye cesaret edebildiği anlamı taşır ki bu dengeli ve duygusal anlamda sağlıklı bir birey olmanın göstergelerinden biridir.
Ağlamak bastırılmış duyguları boşaltmaya yardımcı olur. Duyguları bastırmak ilerde büyük bir patlama yaratmaya neden olabilir; kişinin ağlamak eylemi üzerinden hissettiklerini atmasına yardımcı olur, bastırılmış duyguları temizler.
Nitekim Romalı şair Ovid “Ağlamak rahatlatır, üzüntü gözyaşıyla akıp gider” derken Lemony Snicket ise “Bilin ki uzun bir ağlamanın ardından durumunuzda hiçbir değişiklik olmasa da kendinizi daha iyi hissedersiniz.” demiştir…
Son sözü Victor Hugo’ ya bırakalım; “Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?..” şiirindeki dizelerde dediği gibi… “Gururumdur gözlerimde kelepçe, bırakmaz süzülsün yaşlar erkekçe… Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?..” demiş ya şair…
Elbette ağlar lakin kimse göremez aktığı yeri… her gülüşümüzün altında bir hüzün saklı değil midir?..
Ağlamak, sorunlarla baş edilemediği anlamına gelmez; tam tersine, karşısına çıkan şeyden kaçılmadığı yüzleşildiği anlamı taşır…
Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım acılarımızı, sevinçlerimizi ve sevgimizi bir lokma ekmek gibi…
Sevgi ve dostluk adına bu günü ve gelecek günlerinizi öyle güzel yaşayın ki mutluluk adına, ömür kitabında ki en güzel öykü olsun. Ve nice güzel öyküler sizin olsun.
Bu gün ve de ömür takviminizden düşecek olan her gün sağlık, bereket, sevgi ve huzur versin… Hayat ağacınıza asılan her yeni gün, size ve sevdiklerinize her zaman şans, mutluluk getirsin…
Güzel bitmesini arzuladığım bu haftanın ilk güzel gününden, gönül soframdan gönül sofranıza, sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#























