Gecenin ayazında soğuk havayı çekti içine. Ciğerlerini doldurdu ve koltuğa sızdı. Uyur uyanık gibi kaygılı bir bekleyiş başladı. Kaygı onu adeta uyuşturdu. Pencereye döndü, ışığa baktı, içi açıldı. Biçim değiştireceği hâlini ve çocuğunu düşündü.
Ruhu daraldı ve hüzünlendi.
Bilinmeyen bir karanlık yolculuğa çekilen kürek ve yalpalayan kayık. Dert yükü bir bekleyiş. Kozasındaki kurtçuk gibi. Çift kat astronot kıyafetim. Puslu görüntü ve sessiz bir dünyanın keşfi.
Sırtına yazdılar adını, gerekirse dokun, işaret diliyle anlaş. Bulanıklaşan bir ortamda ay ışığı ve lâmbalar sise karışmış hâlde. Yalnız gözleriyle, canlı olduğu fark edilen bir dizi hasta.
Yoğun bakım ve hastaları…
Yaş altmış beş hayatın baharı. İlaçlar deneme ve kronik yetmezlik bahane. Koluna bağlı kordondan akan su yapraklara ve çiçeklere can suyu. Hasta can suyuyla sağlığı yerine geldi. Hastalık etkeni bulaşıcı ve hastalık yaş grubu tanımamakta.
Günler geçtiği hâlde hastalar, kötüye gitmesin, fırtına dinsin ve sis kalksın. İstediği çorbayı içebilsinler. Kısmen de olsa neşe bulsunlar.
Astronot elbiseler içinde tere batmış durumdaydı. Bulutlar sarmış çevreni, suyunu boşaltmıyor. Güçlükle soluk alıyorlar. Makineler çalışıyor ve arada şimşek çakıyor. Çaktığı yere koşuyorlar. Karşıdan işaret ediliyor, serum kesildi, diye. Geri gel, koşar adım hasta başına, hastanın eline dokunuyor. Hasta parmağını tutuyor ve soluk alamıyorum, diye ağlıyor. Kurtar diyor gözleri, gözler ağlamaktan sönmüş.
Yoğun bakım ünitesinde hastalar ümitsiz. Gülmeyi unutmuşlar hatırlatamıyorsun. Anlamıyorum “Adım sırtımda” diyorum. Beklenen iyi haber, daha fazla çekmedi. Kronik rahatsızlığı vardı ve sekseni geçmişti. Salgını solumuştu. Zehirli mantar gibi ve zamanı gelmişti. Çoluğuna çocuğuna ve torununa veda bile edememişti.
Düşünceler karışık, istekler belirsiz. Tanımıyorum hastayı, yakın mesai arkadaşımı. Adım herkes gibi sırtımda. Salgının mağlup etmeye çalıştığı çoğu emekliler arasındayım. Çizmelerime ter dolmaya başladı. Görüşüm bulanık, gün mü doğdu yoksa battı mı?
Güneş kızıl ışınlarını gönderse ve aramasa, balkonda adım sırtımda.
Uyumak istiyorum, tohum serpilmiş toprakta. Elektriğimi alıp serinlik çöktürsün bedenime. Ruh sağlığım iyi değil, feryat etmekte. Ter içinde uyuyup hastaları unutmasam. İyileşmeye yolculuk yapan “Nine” bekliyor, gözleri canlı. Ev göründü Nineye, şanslı çünkü o yatakta yatanlar iyileşiyor.
Yeniden doğmuş gibi seviniyorlar. Bizim sevinç ve üzüntümüzü kıyafetimizden fark edemiyorlar. Bizi belki de duygusuzlukla suçluyorlar. Görmüyorlar döktüğümüz göz yaşlarını. İyi haber aldığımızda ise sevinç göz yaşlarını.
Deniz kuşları gibi dalgaların kumsaldaki en son ucunda yürümek isterim. Havasız ciğerlerim, susuz bedenim, enerjisiz kaslarım ve sevgiyle ıstırap çeken kalbimin mutlu olmasını isterim.
Salgının akşama sabaha bitmesini isterim.
Adım sırtımda, koltukta sızmış durumda olmak istemem.
Hasan TANRIVERDİ