İnsanın gezegende var olmaya ɓaşladığı zaman diliminden gününüze kadar hep bir uyumlanma…uyumlu olarak yaşama çabası asıl onu ya kurtaracak yada neslini bile yok edecek bir eylem planı mıdır?
Neye ve niçin uyumlanma peki? Buradaki uyumlanmayı birşeylere boyun eğme değil de değiştirebildiklerini değiştirme değiştiremedikleriyle iyi geçinme şeklinde düşünürsek insanın kendi tarihindeki vazgeçilmez rolünün UYUMLANMA olduğu ortaya çıkıyor sanırım.Kime..neye ve nasıl uyumlanma peki?
Araştırmalara göre ilk insanın atası olan homosapienin günümüzden yaklaşık 200.000 yıl önce gezegende ortaya çıktığı düşünülüyor. Son araştırmalara göre bunun daha önce olduğunu günümüzden yaklaşık 30000O yıl önce homosapienin gezegende var olduğunu söyleyen araştırmacılar da var
200000 yıl öncesi ve takip eden yüzyıllarda YAŞAMAK en büyük amaç bunun için yiyecek bulmak…doğaya karşı ve vahşi hayvanlara karşı bir mücadele vermek de yaşamak için en az yiyecek bulmak kadar önemli o dönemlerde..Bin yıllarca doğaya ve vahşi hayvanlara verilen mücadele sonrasında insan yaşama becerisi kazanıp neslini sürdürüyor ve günümüzden yaklaşık 10000 yıl önce de tarım yaparak köyler kurup yerleşik hayata tamamen geçiyor. Sonrasında ürettiğinin bir kısmını yerken..fazlasını ise satıyor ve ticaretin doğuşu..sonrası şehirlerin kurulması…şehir devletlerin kurulması …kavim yaşam kültürleri kavimlerin kurdukları sınırları belli devletler..antik çağda inançlar gelişmesi ulusal devletlerin ortaya çıkışı…tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışı ve bu dinlerin ulusal devletlerde milliyetlerle özdeşleştirilmesi ortaçağ..yeniçağ..yakınçağ derken .insanın atası tarih bilimine göre ilk Afrika’da ortaya çıkıp 200000 yılı aşkın bir süredir bu gezegende yaşayıp neslini devam ettiriyor.
İnsan yaşam öyküsünün en başından bu yana doğadaki kar, buz, sel, soğuk dolu sıcak gibi iklim olaylarına karşı …deprem, heyelan volkanizma..çığ… tsunami gibi de doğal olaylara karşı KORUNMAK için bir mücadele vermiştir.Peki korunmak bir UYUMLANMA faaliyeti midir? Evet çünkü insan gezegene ait olan ve sistematik gerçekleşen olaylar hakkında bilgi edindikçe…korunmayı da öğrenmiş böylece gezegenin bir parçası olan olayların kendisini öldürmesine engel olmuştur. Bilgi edinip zarar verme olasılığı çok yüksek bir gezegen olayından en az zarar görmek bir uyumlanmadır.
Tarım toplumlarında toprağı işleyip ürün elde etmek bir UYUMLANMA mıdır? Toprak hakkında bilgi edinip…insanın yaşaması için beslenme iç güdüsünün kaygılarını yok eden tarımı öğrenmesi…. bulunulan çevreyle işbirliği yapmasıdır.İşbirliği değiştirmekten çok birbirine uyumlanmayı ve güçleri ortak bir amaç için birlikte kullanmayı gerektirir….Vahşi hayvanlardan evcilleştirebildiklerini evcilleştirmiş ve onları da kendi yaşam serüvenine katkı sunan birer canlı unsurlar haline getirmiştir.Tabi ki köpeği ya da keçiyi evcilleştirebilirken bir ayıyı evcilleştirememiştir. İnsanın değiştiremediklerini değiştirmek için uğraşmasının nafile olduğunu ilk atalarımız çok daha iyi anlamıştı sanırım..Gerçi bu evcilleştirme sürecine ben.. insanın diğer canlılara karşı aklını …vicdanı ile değil bir hayvan gibi açlık iç güdüsü ile kullanıp biraz baskın olduğunu düşünsem de insanın yaşamda kalmak için hayvanlarla böyle bir ilişkiye girmesini de doğal karşılamam gerekiyor sanırım.
Yine insanın teknolojiyi geliştirirken hayvanlardan yararlanması…muhteşem bir uyumlanmadır.
Balıkları gözlemleyip denizde yüzen gemi….tekne..vapur…kayık yapımı
Yerden yürüyen kısa bacaklı hayvanların ve sürüngenlerin daha esnek ve güvenli yol aldıklarını gözlemleyip…tren yolları…trenler…..yeraltındaki solucanlar misali metro ağları ve zaman içinde de yine bunların çok daha hızlı olanlarının yapımı…
Kuşları ..yusufçuk böceğini..uçan böcekleri gözlemleyip…kanatların keşfi ile gelişen uçak…helikopter…jet ve roketlerin yapımı gibi buluşları…insanın …daha kaliteli ve daha KOLAY YAŞAMAK için kendi nesline hediye etmesi GÖZLEM ve UYUMLANMA becerisinin muhteşem kanıtlarıdır..diye düşünüyorum.
İnsan ayrıca yeryüzündeki ağaç..çiçek ot…çalı gibi tüm bitki örtüsüyle de UYUMLANMAK zorundaydı ve bunu da aslında başardı. Hangi bitkinin nerede yetiştiğini ve hangi bitkinin besin olabileceğini …hangi bitkinin zehirli olduğunu ve Hollanda’nın denizi doldurarak kazandığı tarlalarda lale yetiştirmesi yada İsrail’in çölde seralarda domates yetiştirmesi örneğinde olduğu gibi…bitkinin aradığı iklim ve toprak koşulları sağlanırsa tarımının yapabileceğini öğrenmesi gezegenin kalbine giden yol olan toprakla uyumlanmasının kanıtı değil midir?
Uyumlanma eğer insanı gezegende VAR ediyorsa o zaman medeniyetlerin ortaya çıkısının yani medeniyetlerin kurulabilmesinin de temelinde de yine insanın gezegenin tüm canlı cansız paydaşlarına uyum göstermesi ve bu uyumla geliştirdiği teknik..kültürel ve ekonomik ilerleme var diyebiliriz..Örneğin her depremde yıkılan ya da her volkanik patlama ile yıkılan bir medeniyet nasıl kalıcı olabilir ki.Depremden korundukca insan kendi neslini devam ettirmiş ya da volkanizmanın ne olduğunu keşfedince volkanların ağızlarını toprakla taşla kaya ile kapatmanın NAFİLE bir çaba olduğunu öğrenmiş ve volkanik dağlardan uzak yerlere yerleşmiştir
İNSAN kurduğu medeniyetin kalıcı olması için gezegenle İYİ GEÇİNMEK …YOK ETMEMEK ve KORUNMAK olduğunu fark etmiştir kısaca var olduğu andan itibaren.
Peki biz uyumlu muyuz gezegenin yer altı ve yer üstü tüm olaylarına… varlıklarına bitkilerine tüm hayvanlarına karşı? Bu uyumun da yararlarından yararlanabiliyor muyuz?..
Bazı uluslar insanın VAR OLMA sürecinin mitokondrisi gibi çalışan UYUMLANMAyı adeta hücresel boyutta …genetik bir miras gibi gelecek nesillerine …devinimsel ve akışkan bir davranış halinde armağan ederken ..bizler neden …hâlâ gezegenin herhangi bir yer altı ya da yer üstü olayında insan kaybediyoruz? Yoksa gezegenle SAVAŞMAYI ya da gezegene karşı ..insanın kendi atalarına küfreder gibi BOŞ vermeyi mi farkındasız bir ALGI olarak seçtik…ve yine FARKINDASIZLIKLA gelişen bir algı ile neslimizi tüketme kararı mı aldık? GEZEGENİMİZLE SAVAŞAN uluslar asla kazanamazlar.Kaldı ki eğer insan ilerleyen yüzyıllarda GEZEGENLE ve onun tüm paydaşları ile ORTAK YAŞAMAYI devam ettiremezse…gezegen belki yavaş yavaş ölecek ama üzerindeki insanı da kesinlikle kendisiyle birlikte öldürecektir.
Denizleri okyanusları ırmakları atmosferi toprağı kirletmeye devam ederse..kurduğu teknoloji ürünü olan tüm üretim sistemleri gezegeni yavaş yavaş boğarsa …kuruyan kirlenen yok olan her su toprak ya da hava parçası insana yok oluş olarak mutlak ve mutlak geri dönecektir
Yine insanın gezegendeki serüveninde… insanın önce KENDİSİNE ve BİRBİRİNE karşı da bir UYUMLANMA çabası vardır. İnsan kendi zihnini ve bedenini kendi aleyhine çalıştırmadan yani bilinçsiz bir bilinçle yaşamak yerine …kendini hasta etmeden öldürmeden yaşamayı öğrenme süreci de…meyvesi kendisiyle UYUM olan bir İRADE FESTİVALİDİR adeta Yine İnsan… birbirine birbirlerinin farklılığından rahatsız olmadan bakmayı öğrenip birlikte BİR olma erdemliliğine erişemezse…hem kendisini hem de yuvası olan bu gezegeni uyumsuzluğunun koca bir meyvesi olan savaşlarla yok edecektir…
İnsanın
Kendisiyle
Birbiriyle
Gezegenimizle
Bitkilerle
Hayvanlarla olan ilişkisinde uyuma dayalı YAŞAM BECERİSİ kazanıp bunu gelecek nesillere aktarabilmesi en zorlu ve en yaşamsal erdemidir kanımca.