Kaç yıldan beri, acısu’yu duyuyor ve hikâyelerini dinliyordum. Dere kenarında, suyu acı fakat şifası tatlı olduğu anlatılıyordu.
Bir suyun acı olmasından hoşlanmıyordum ama şifalı olan suya ulaşmaya can atıyordum. Pırıldayan derenin taşlarla şakırtısından, yeşiller arasından gelen çağıltısından, bir düzlükteki köpük saçmasından sonra çağlayana ulaştığı yere vardık.
Köpükler saçan düzlüğe, kurşun borudan katılan suyu gösterdiler. İşte “Acısu” dediler. Acısu, hayalimden öte bir yer ve yapıda. Fakat çam ağaçlarının altından çıkıyor ve şifasını dereye veriyordu. Buradan aşağı derede şifalı mı acaba diye aklıma gelmedi değil. Ulaştığı sebze ve meyveler de şifalı mı acaba diye düşündüm.
Kafamdaki sorulara cevap ararken, şifalı suya ulaşmak için, köprüden geçtim. Merdivenle acı suyun yanına gülerek ve mutlu bir şekilde indim. Çantamı omuzuma astım. Suya gelenlere baktım. Yanındakilerle şen şakrak konuşan yoktu. İçimden bana özenen olmadı. Acısu’ya eğildim ve bardağı doldurdum. Acısu için söylenenlerin doğru çıkmasını arzuladım. Suyu içeceğim ve böbreklerim temizlenecek. Böbreklerimdeki taş ve kum gibi oluşumlardan kurtulacağım.
Kan yoluyla gelen atıklar, böbrekte bir takım işlemden geçirilip öyle dışarı atılıyor. Böbrek vücudu bu şekilde temizliyor. Dışarı atılan, taş ve kum ile ilgili hikâyeleri acısu’yun yanında bile dinledim. Konuşmaların bilimsel yanı olmadığı için, açıkçası söylenenlere itibar da etmiyordum. İç suyu böbrekte taşlar erisin. Sanki olay, tere yağının erimesidir.
Sahilden acısu’yun yoluna saptığımızda, geniş ve tatlı bir vadiye girdiğimizin farkına vardım. Vadinin yamaçları yayvan, dik değildi. Bir iki yerde suyun oyduğu yerlere rastladım. Yörenin yabancısı değiliz ama bilmediğin konuda yabancı sayılıyorsun. Rakım yükseldikçe hava hafifleyip rahatladı.
Acısu’ya varmadan, yolumuz üzerindeki kasabada durduk. İhtiyacımız olan, meyve ve ekmek aldık. Yolumuzun üçte ikisini aşmış olduk.
Kardeşim, acısu’ya yaklaştığımızda, su ile ilgili hikâyelere devam etti. Suyu içmeden önce yarı aç olmalı. Çok içmenin zararı olmaz, dedi. Bilimsel bir açıklama duymadım. Herkeste niçin taş olmuyor. Taşa hangi etkenler neden oluyor. Kafamı kurcalayan sorulardı.
İnsanın vücudu problemsiz de olsa, alınacak fazla miktardaki acı suyun nasıl bir etkisi olacaktır. Kurşun boruyu erittiği gibi böbrek taşlarını da eritecek mi? Taşların böbrekteki ağrısı dayanılacak gibi olmadığı için acı su gündemden düşmüyordu.
Acısu, moralimizi yükseltti. Hayatın yaşamaya değer olduğunu gösterdi. Sevinç ve neşe içerisinde olmamız gerektiğini anladık. Sahile kadar bizimle gelen acısu, denize karışıp kayboldu. Acı su doğayla beraber olmamızı sağladı. Derdimizi unuttuk, sistemimiz daha iyi çalışıp problemi çözdü.
Acısu ile ilgili hikâyelere, yeni ekler yapacak kadar bilgilendik.