Bir akşam üstü, fırtınayla sarsıldım. Evin her tarafından, gelen seslere göre, enkaz altına girmeye, ramak kaldığımı fark ettim. Ev patikada ağır ilerleyen, kamyonet gibi çatırdıyordu. Gümbürtüler başladı ve titremekten ayakta duramaz hale geldim.
Nehre düşen sararmış yaprağın durumuna ne çok benziyordum. Yapabileceğim bir şey yoktu. Çatı ve yan duvarlar çökerse, yağmuru karşılamaya bile, gücüm yetmezdi. Halbuki kuru kalıp içimin yanmasına çare aramalıydım. Çaresizlik, böyle bir şeydi. Komşulardan da kimseyi tanımıyordum. Yeni taşınmanın dezavantajı çile üzerine, çileyi yaşatıyordu.
Ev, yükseliyor ve tekrar yere çakılıyor, gibi oluyordu. Her çakılmada sanki gaipten gelen, sesler yükseliyordu. Oluşan ürkütücü sinyaller ve periyodik olarak titreme seanslarına dur diyemedim. Bastığım yerden ayrılamıyor ve saçlarım diken gibi kalkıyordu. Dizlerim bedenimin hareketine cevap veremiyordu.
Pencereye baktım, sesin geldiği yönü tayin etmeye çalıştım. Karanlığa engel olamadım ve acaba rüyada mıyım? Diye kendime sordum. Korkunç rüya…
Göz ve kulağım görevden el çekmiş, diğer duygularım da dumura uğramış gibiydi.
Fırtına, hırsla yenileniyor ve haince uygulamaya geçiyordu. Çatı onu ilgilendirmiyordu. Felaketi tartışmasız kabul etmeyi göze aldığımı, içimden gelen titreme gösteriyordu. Bu durumda aslan kesilsem, acaba fırtına dinler miydi?
Evi kiralayan arkadaş gelmemişti. Acaba nerede kalmıştı. Evin enkaz durumundan kim sorumlu olacaktı. Gidebileceğim güvenli bir barınak olsa, hemen kaçardım. Ev iki saattir, direniyordu. Bu gidişle sabah olmazdı. Güvenli bir bina, gözümde tütüyordu. Fakat fırtınanın üzerimize çatıyı uçurtmayacağını garantisi de yoktu. Dışarıya çıkmak, mayınlı arazide yürümek gibiydi. Çünkü burada evler yazlık olarak yapılmıştı. Kapı ve pencereler de güvenli değildi.
Akıllı insan korunur ve güvenli bir yerde kalırdı. Burada böyle bir yapı da yoktu. Bu felakete dağlar bile dayanmazken her tarafı sallanan evde durmak, akıl karı, değildi. Yaşadıklarıma göre çökmüştüm. Hikâyenin kötü sonuçlanacağı da belliydi. Çünkü site güvenlikli değildi.
Kaçmayı planladım. Bunun için sırt çantama evraklarımı koydum. Yağmurluğuma sarındım. Defterlerimi ve kitaplarımı çantaya yerleştirdim. Eşyalarımı suya karşı dayanıklı olması amacıyla battaniyeye sardım.
Diğer eşyaları da kendi haline bırakmadım. Mum aradım, yakmak istedim belki insan var diye biri gelir düşündüm. Fırtınanın yarattığı gürültüye alıştım. Eşyalarımın az da olsa korunmasını sağladım. Sabahın hayrı diye bakalım, hemen uygun bir yere taşınırım.
Ruhum sıkıldı ve gücümü kaybettim. Sehpanın üzerine oturdum.
Felaket başımda iken düşündüğüm kurtulmak. Bunun için günün ışımasını, beklemek zorundayım. İşin kötüsü, fırtınanın dinmemesiydi. Titreme seanslarına yeniden başladım. Bir şeyler yaptığımı zannediyorum ama kurtulmak adına bir adım dahi ilerleyemedim. Önemli karar alacağım yalnız, güçlü davranamıyorum.
Sıtmaya tutulmuş gibi, titrememim kesilmesini bekliyorum.
Hasan TANRIVERDİ






















