Patikaya dökülen malzeme, dere kenarından alınır ve düzenleyici silindirle ezilirdi. Böylece sağlam bir zemin elde edilmeye çalışılırdı.
Zemin sağlamlaştırıldıktan sonra, üzerine çakıl ve kum karışık dökülürdü. Böylece köyün yolu düzgün bir şekil alırdı. Çakıl dökülmeden önce, yolda kara taş arıyorduk. Taş kömür gibi siyahtı. Yalnız üzeri tozlu gibiydi, kime göstersek kömür, diyordu.
Kara taştan mile yapmak için uğraşıyorduk. Taşı olduğu gibi yuvarlak hale getiriyorduk. Üzerini düzgün hale getirmek için zımparayla düzeltiyorduk. Arkadaşa gösterdiğimizde, “siyah inci,” dedi. Önce şaşırdık, çünkü siyah inci duymamıştık. Esnaflardan bir ikisine sorduk ve kesin olmamak kaydıyla, kömür taşı değil, dediler.
Kara taştan vazgeçmedik ama hiç kimse ona kömür, demedi. Taşı dere kenarında aramaya gittik. Hava kapalı ve hafif bir çise vardı. Dere yatağı genişti, her yerini arıyorduk. Kara taşa rastlıyorduk ama kolaylıkla kırılıyordu.
Dere yatağında ne aradığımızı merak eden bir amca, yaklaştı ve topladığınız taşı merak ettim, dedi. Amcaya herkese sorduğumuz soruyu yönelttik. Kara taşı eline aldı ve kesin kömür olamaz. Çünkü kömürün üzerinden siyah tozlar çıkar, dedi.
Kara taştan mile yapmak, sevdasından vazgeçmek durumundayız. Nedeni hemen kırılması. Siyah bir mile inciye benzer diyen Çavuş, ortaya inci konusunu atarak kafaları biraz daha karıştırdı. Kara taşı iyice ezip elde edilen tozu, baskıyla mile yapılabilir mi? Düşüncesini de konuştuk. Dere yatağından ayrıldık ve evlerimize döndük.
Kardeşime göre, kara taşa olan serüvenimiz olumsuzlukla noktalandı.
Çocuğun eğlencesi, oyun ve çeşitli malzemelerdi. Taşın yapısı oyun taşı için uygun olsa onunla oynayacaktık. Uygun olmayınca bıraktık.
Patikaya serilen çakıl taşları arasından yuvarlak olanları topladık. Onlardan yuvarlak mile gibi oyuncaklar yapmaya çalıştık. Fakat onlarda kırıldı, olmadı. Bu defa deniz kenarında bulduğumuz taşlardan, mile yapmayı başardık.
Çocukluk anılarımız arasında önemli yeri olan mile oyununu, hala özleriz.
Hasan TANRIVERDİ























