Anne, beni öldürürler de kurtulurum…
Annenin uyuşturucu müptelası oğlundan çektiklerini, bundan başka nasıl ifade edebilirdi. Sosyal problemin ailede, hangi boyuta geldiğini düşünebiliyor musunuz?
Dünya uyuşturucuyla mücadele ediyor, fakat oğlunun yaptıkları da çekilmiyordu.
Bir annenin düşürüldüğü psikolojik ve ruhsal durum ortadaydı.
Annenin duruma bakınız ki beni belki öldürürler, diyerek sağlık ocağına aklınca saldırıyor. Asla kabul etmeyeceği bir düşünce, ama oğlundan çektikleri, ölüme eşdeğer olsa gerektirdi.
Annenin duygusal yanı, bir zamanlar bedenini yönetirken, severken ve sevilirken, çocuğunu bağrından ayırmazken, bugün ondan korkup kaçması ve ölmek istemesiydi.
Beni belki öldürürler…
Bir annenin medyaya yansıyan çığlığı ve çare arama şekline, tanık oluyoruz. Daha nice anneler ve kızlar var, aynı dertten mustaripler.
Annenin düşüncesindeki farklılık, kendine aittir. Kendinden ve doğadan kopma isteği, çocuğun onu sürüklediği olumsuzluğun boyutu fark ediliyordu.
Analık duygusunun, doğa sevgisiyle bağdaşması, hiçbir canlının olayında görülmez. Burada yaşama sevincinden kopma isteği, kişinin ana da olsa kendine yapacağı büyük zulümdür. Çocuğunun eziyeti öyle boyutlara çıkmıştır ki ana yaşamına son vermek istemektedir.
Ana, erken bunamaya uğramıyor. Eline tanımadan aldığı silahla, biçimsel olarak korku salıp kendini öldürtmek amacını güdüyor. Demek ki anası da olsa; çocuğunun şahsiyetini, ayırt edemiyor. Aksine onu; “kucağındaki yavru,” yerine koyuyor. Halbuki kabiliyetini bilmiş olsaydı, en azından doğayı sevmeyi öğretebilirdi.
Ana; kilitle anahtar arasındaki etkileşimi bilmiş olsaydı, şahsiyetini geliştirecek davranışları yaşatabilirdi. Aile ve öğretmeni, çocuğun karakterini bilmelidir. (Bu olay eğitimli olmaya bağlıdır.) Olay test ve anketlerle başarılacak gibi değildir.
Ana ne kadar şiddet gördü ki öldürülmeyi göze aldı.
Gördüğü şiddetin kaynağı; doğurup büyüttüğü, çocuğuydu. Çocuğuydu anaya zalimliği yapan. Öyle bir zalimlik ki beni belki öldürürler, diyerek, fiziki olarak emniyet güçlerini korkutmaya çalışıyordu.
Ana sağlık ocağında doktora sorsa; çocuğun gelişmesinin, ana ve baba genleriyle dış etkileşime bağlı olduğunu açıklayacaktır. İki etken çocuğun kabiliyetini geliştiriyor. Bu iki etken sayesinde yaşama bağlı kişiler yetişiyordu.
Olayda ana, ölümü tercih etmesinin nedenini, çocuğun aykırı yaşantısına bağlamaktadır. Çocuğunu böyle bir sarmaldan kurtaracak kuruluşlar neredeler. Ne kadar süreyle, isyanları oynadı ki ana çareyi “beni öldürün,” şeklinde ortaya koydu.
Böyle bir dil kullanmak, yaşamı bir boyutuyla elinin tersiyle itmektir.
Beni belki o anda öldürürler…
Ana, yine de yaşam dolu, dünyanı dinlemelisin.
Hasan TANRIVERDİ























