Nazar boncuğu saatin önünde asılıydı. İkiliye o kadar alışmıştım ki onlara bakmadan uyuyamazdım. Nazar boncuğu mu yoksa saat mi? Her ikisini de gönülden hisseder ve uyurdum. Bir nedenle, gözlerim açılırsa, yine uykuyu düşlerdim.
O gün dükkânda asılan, nazar boncuğuna, hayran olmuştum. Saat konusunu gündeme getirmedim. Çünkü milyar liralık saatin, hediye edildiğini okuduğumda, saate olan ilgim doğal olarak azaldı.
Öğretmenimiz; tutku aşırılığa kaçmadığı sürece, kişiye neşe verir. Duygusal anlar yaşatır, derdi. Milyarlık saatin hediye olarak verilmesi aşırılığa kaçma olacak ki saate has olan neşe kaynağımın, azaldığını fark ettim.
Gecenin bir vaktinde, düdük sesini duyduğumda, trenin gidişini dinlerken, pencereye dayanır, güncel olayları aklımda tartışırdım. Bu arada gözüm karanlığa alışır ve bir yerden ışık gelse rahatsız olurdum.
Hız tutkunu değilim ama o hızın verdiği keyifle, sayıklardım. Yalnız kapı altından gelen ışığı görmek isterdim. Hastanın sabahı beklemesi gibi, ışığın gözüme almasını arardım. Uykuda daldaki elmayı alabilmenin sıkıntısını çekerdim. Bu konuda “sopa” biçilmiş kaftandı. Sopayı salladım mı elma avucumdaydı. Yere düşenlerini de sepete koyardım.
Elmanın peşine, mandalina yemek de belleğimde iz bırakmıştı. Fakat rüya bu kadar uzun sürmediği için hayal aleminde, olduğumu sanıyorum. Cam ışığını yakmanın problem olduğunu biliyordum. Gece söndürdükten sonra bir daha yakmazdım.
Nazar boncuğunun etkisini düşünüyordum. O gün çok çalışmıştım. Sabah zor kalkacağım için saati kurdum. Saatin çalmasıyla ilk önce nazar boncuğunu görürdüm. Sonra ayağa kalkardım.
Bu saatte pencerenin önüne geçmezdim. Havanın aydınlandığını saatin çalmasından anlardım. Saat çalmasa da biyolojik saatimden de zamanı tahmin eder ve aynı aralıkta kalkardım. Bu bir düş müdür? Diye de düşünürdüm.
Saat kapalı olsa, bir dakika sonra çalması gerekir, derdim. Saati kurardım ve bir dakika sonra çalardı. Soğuk olduğu aylarda da nazar boncuklu saatimi, görmeden kalkmazdım.
Gösterişi güzel bir nazar boncuğu aldım. Dünyanın kederli olmaya değmediğini anladım. Böylece mutluluğu içimde hissetmek gerektiğine kanaat getirirdim.
Nazar boncuğu, moral verir ve saat uyandırırdı.
Hasan TANRIVERDİ
























