Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Eğitim & Kültür Çocuk Gelişimi

Yalansız Yaşama Sanatı | The Art of Living Without Lies

Dr. Ahmet FİDAN Yazar Dr. Ahmet FİDAN
11 Kasım 2024
Çocuk Gelişimi, Dr. Ahmet FİDAN, Edebiyat, İş Dünyası, Kişisel Gelişim, Sosyoloji
0
Yalansız Yaşama Sanatı | The Art of Living Without Lies
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

“beyazla başlar yalanlar, sonra kararır ve o yalanlar yılana dönüşür.” (A. Fidan)

ÖN AÇIKLAMALAR:

Bir köşe yazısının ve/veya makalenin şekillenme yöntemi bakımından ilk denemesi.

Önce yazımızın başlığını ve konusunu paylaştık, sonra bu konu kapsamında teknolojinin de imkanlarıyla Zoom Webinar düzenledik. Bu webinarda ele aldığımız konuyu yazıya dönüştürdük. Bu köşe yazımız da çok yakındaki makalemizin ön sürümü oldu. Hemen, 27 Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Zoom Webinarında üzerinde durduğumuz konuları ele alalım.

O halde başlasın yazımız:

Sohbetimizin başlangıç mottosu: “Hiçbir şey zorla olmaz, olsa da manası olmaz” Bu mottomuzu 18 Ekim 2009 tarihinde ele almış olduğumuz sesli dinleme linki bulunan yazımız (1) ile destekleyelim.

Araya bir önceki cümlemizde bulunan linke tıklayıp yazımızı dinledikten sonra belki gelecek cümleleri tahmin edebilirsiniz. Yalansız yaşamak için veya bu yaşamı san’at olarak sürdürmek için sabırlı olmak, azimli olmak ama asla zorlamamak gerektiğini öngörmüş olalım.

Konuyu açıklamak için tümdengelim yöntemi izlenecektir. 17 yıldır yalansız yaşamaya gayret eden ve bunu kendi şartlarımda başaran birisi olarak ifade etmek benim için hiç zor olmayacaktır. (2) Neden tümdengelim yöntemi kullanılacaktır. Çünkü, sonuçların dramatik yapısını ve trajedisini belki de trajikomedisini daha da belirgin olarak hissettirip okuyan kişileri yalandan uzaklaştırmak için. Amaç, içimizdeki uhdelerin, ukdeye (3) dönüşmeden izale edilmesi /çözüme kavuşturulmasıdır.

Yalansız yaşama için sonuçlara bakmak lazım. Yalan, dış (çevre) basıncının insan metabolizmasını ezmesidir. Dışsal basınç, tüm vücudu ve metabolizmasını tahrip etmektedir. Bu ilerleyen zaman diliminde kanser, verem, ülser vb. kronik patolojik rahatsızlıklar ve travmalar doğuracaktır. Bu rahatsızlıklar uzun zamana yayıldığında, psikolojik dahası psikopatolojik açıdan “karma” oluşturmaktadır. Karmaların temizlenmesi de öyle bir çırpıda başarılabilecek durum değildir. Çok uzun seanslar gerektirebilmektedir.

Karmalar aslında insan içinde oluşan ukdelerdir.

Şimdi konuyu aşağıdaki ilişkiler bütünü üzerinden ele alalım.

Sonuçlar  > Sebepler

Sebepler > Çevre

Çevre > Ayna

Ayna > Ben

1. Sonuçlar ve Sebepler:

Sonuçlar neden ortaya çıkmıştır. Yalana bizi yönelten sebeplerin ele alınması ve bu sebeplerin ortadan kaldırılması. Peki bu nasıl mümkün olacaktır.

Öncelikle klasik kaçınma yolu izlenir. Kişiyi yalan söylemeye zorlayan şartların etkisinden kaçınma.

  1. Mekan olarak kaçınma
  2. Ekonomik olarak kaçınma
  3. Düşünsel olarak kaçınma

Birey ilk elde kendini yalan söylemek durumunda bırakacak kişi veya durumlara fiziksel anlamda maruz bırakmaması gerekir. Bunun için o kişiler veya durumlara coğrafi olarak gitmemesi gerekecektir.

Ekonomik olarak ise, kişiyi yalan söylemeye zorlayan şartlar çoğu zaman korku psikolojisidir. Doğru söylersem, maaşımdan veya gelirimden veya konforumdan mahrum olurum düşüncesi. Bunun için her ne olursa olsun, kendi ekonomik varlığınızı kendiniz temin etmeniz gerekecektir. Bu mümkün değilse, “karşılaşma” veya “açıklık” yöntemi denenebilir. Bir nevi tuzu kuru olan kişilerin yalan söyleme ihtimali daha düşüktür. Ancak yalan söyleme kronik olarak bir alışkanlık haline gelmişse, bireyin tuzu ne kadar kuru olsa da artık o tuz kokmuştur, o kişinin yalansız yaşaması psikolojik terapilerle mümkün olacaktır.

Düşünsel olarak ise bireyin yalan söylemeyi gerektirecek psikolojik düzlemden kendisini uzaklaştırması gerekecektir. Bunun için “karşılaşma” veya “açıklık” yöntemini deneyebilir ya da en azından soruna veya sorunsala karşı empati kurmayı deneyebilir ve empatinin ardından karşılaşma yöntemiyle konuyu ilgili kişi veya kişiler nezdinde çözüme kavuşturabilir.

Sonuçların dramatik boyutu, her yeni söylenen yalanın, bireyin özgürlük alanını içe doğru daraltacağından dolayı, bir zaman sonra bireye hiç bir özgürlük alanı bırakmayacağı gerçeğidir. Bunun en güzel örneği, “yalancı çobana dönme” durumudur. Zira artık ilgili kişiye kimse inanmamaya başlayacak ve kişi kendini içe kapatacak ve kaçınılmaz olarak bu da depresyonu doğuracaktır.

2. Sebepler ve Çevre:

Çevre Dayatması:

Bireyi yalan söylemeye iten en önemli faktör, çevredir. (4)  Özellikle çevredeki toksik kişilikler ve bağnaz ve eğitimsiz kitle bireyleri yalan söylemeye zorlar. Çünkü bu kitle toplumsal değer yargıları üzerinden bireylerin hak ve özgürlüklerine tahakküm etmekte hatta saldırmaktadır. Abartılmış ahlak dürtüleri, geleneksel din mantaliteleri, tapınılmış gelenek algıları bireylerin özgürlük alanlarına karşı toplum tarafından dayatılır ve bireyle Froidyan mantıkla kendi sosyal varlığını sürdürürken çevreye karşı uyumlu olmak zorunda hissettiğinden dolayı kendi özgürlük alanı ile çevrenin baskısı arasındaki mesafe daraldıkça yalan söylemek zorunda kalacağını düşünürler.

Bunun için yine benzer önlemler gerekecektir. Öncelikle o çevreden uzaklaşmak, bu mümkün değilse de o çevre ile çatışacak durumu ortaya çıkarmamak veya en azından esneklik gösterebilen dar bir çevre ile yetinmektir.

Ebeveyn ve Yakın Çevre Yansıması:

Bireyi yalana yönlendiren diğer önemli faktör de kişilik yapısıdır. Bireyin eğitim, kültür, yaşadığı coğrafya, meslek, cinsiyet vb. çapraz baskılar o kişinin yalan söylemesi üzerinde olumlu veya olumsuz etkilerde bulunur. Bireyin yalansız yaşamasının en temel çözüm odağı, ailede başlamaktadır. Birey doğduğunda yalan söylemeyi bilerek doğmaz tam tersine yalanın kısa dönemlik oportünist çıkarlarını önce annesinden ve babasından öğrenir. Ebeveyn çocuğa bu örneği sunmazsa, elbette ki çocuk yalan söylemeye teşebbüs bile etmeyecektir. Ancak ebeveynler de kendi çevresel baskıları çocuğuna yönlendirirse, onları yalan söylemeye teşvik edeceklerdir. Bu nedenle ebeveynlerin çocukların yalansız yaşamasına karşı en güzel davranışı, toplumsal baskılardan etkilenmeden onlara açıklık ve karşılaşma yöntemlerini de kullanarak yeterince geniş özgürlük alanı sunmalarıdır. Bu özgürlük alanı tabi ki sınırsız sorumsuz bir alan değil, onları yalana teşebbüs ettirmeyecek oranda bir özgürlük alanıdır. Ebeveynler, çocuklarını yalandan izole etmek için, önce bizzat kendilerine ait hedonik ve oportünist yaklaşımlarını mutlak surette terk etmeleri gerekecektir.

Kötü Örneğin Örneği veya Yansıması: (Medya Tuzağı)

Görsel, işitsel ve yazılı medyadaki özellikle de görsel medyadaki film, video, dizi gibi enformasyon kaynakları sözde kötülüğün ifşâsı noktasında içeriklerde bol miktarda yalan örnekleri sunmaktadırlar. Bu içerikleri yapımcılar kendilerine göre gerçek hayatın birebir yansıtılması olarak açıklasalar da şikayet edilen veya istenmeyen “yalan” olgusunun bu tür içeriklerle edinildiğini, öğretildiğini, kanıksatıldığını görmek istememektedir. Bu kişiler veya odaklar kanıksatmış oldukları yalan örneklerine bir gün kendileri kurban olabileceğini görmek veya düşünmek bile istememektedirler.

3. Çevre ve Ayna:

Toplumsal çevre bireylere toplumsal rolleri üzerine sürekli olarak değer dayatmaktadır. Bu değerler sözümona toplumu bir arada tutan değerler yaftasıyla dayatılır. Oysa ki çoğu zaman o değerler toplumun tapınılan değer yargılarından ibarettir. Toplumun bu değer yargılarından arınması on yıllar süreceğinden dolayı toplumun kısa süre içinde değişeceğini beklemektense aynaya bakmak çok daha mantıklı olacaktır.

Aynaya bakmak bireye kendisiyle yüzleşme imkanı verecektir. Ne yaptım da ne oldu. Yaşadığım bu zorluğun kaynağı veya kökeni asıl olarak ben miyim veya toplum mu, veya başkaca faktörler mi. Öze inildiğinde bireyi yalan söylemeye zorlayan faktörlerin kahir ekseriyeti yine bireyin içsel faktörlerinden, korkularından, keyfine veya konforuna düşkün olmalarıdır.

4. Ayna ve Ben:

Çevre ile uyum sorunun çözümü için birey aynada kayıtsız şartsız kendini görecek ve sorunların kökeninde kendini bulacaktır. Bireyin yalansız yaşaması için aynaya bakması bireyin empati kurmasına destek olacak. Aynaya yansıyan görüntü (ters simetri) bireyi “karşılaşma” veya “açıklık” yöntemiyle sorunu çözmeye yönlendirecektir. Yandaki içerik aynada görülen altı veya dokuzun YALAN olgusuna yönelmeden bireyin EMPATİ kurarak kaçınmasına neden olacaktır. Zira birey kendine değil de aynaya baktığında, maruz kaldığı sonuçların kendisi kökenli olacağını, iddia ettiği argümanların empati kurduğunda değişeceğini görebilmiş olacak ve böylece “karşılaşma” ve “açıklık” yöntemleriyle yalan söylemek yerine doğru söylemeyi tercih edecektir.

Bireyin veya Aynadaki “Ben”in Halüsinatif Gerekçeleri:

Bireyler ilk elde fütursuzca yalana tevessül ederler. Bu fütursuzluk, onların kendi kendine çevreden ve kişiliklerinden kaynaklı edindikleri değerlerden olduğunu dile getirmiştik. Oysa ki çok rahatlıkla küçük dokunuşlarla (empati, cümleyi farklı şekilde ifade etme, yer yer algı yönünü değiştirme yöntemleri) kullanılarak doğru söylenebilecekken, birey kendi kendine yalan için kale gibi gerekçeler icat etmektedir. Oysa ki bugünün bu icatları, yarının en büyük karmaları olarak bireyin karşısına çıkacaktır.

Bunların Sebepleri:

a) Kendi gücünü veya kişiliğini geliştirememiş olmak. (Bu güç hissedilmeli ve herkesin birey olduğu, hukuksal açıdan hakları olduğu ve kişiliğinin dokunulmaz olduğu karşı tarafa rahatlıkla deklare edilebilmelidir.)

b) “Elimde olmayan nedenlerden dolayı yalan söyledim” argümanı, çoğu zaman bireyin kendi kendini haklı görmek için ortaya koyduğu altı boş zavallı halüsinatif gerekçelerdir.

Aşağıdaki sistematik gerekçeleri ve sonuçları da başlık olarak buraya bırakabilirim. Bu sistematik kategoriye göre yazımızı makaleye dönüştürürüz.

Yalana Neden Olan Faktörler:

  1. İçsel (Psikolojik) nedenler,
  2. Biyolojik nedenler,
  3. Dışsal (Sosyolojik) nedenler,
  4. Ekonomik nedenler,

Ortaya Çıkardığı Sonuçlar:

  1. Psikolojik sonuçlar (Travma ve Karma)
  2. Biyolojik sonuçlar (vicdan rahatsızlığı nedeniyle oluşabilecek kanser verem vb. hastalıklar. (Tabi vicdan varsa))))
  3. Dışsal (sosyolojik sonuçlar) Telafi edilebilecek, tedavi edilebilecek sonuçlar, Telafi ve tedavi edilemeyecek sonuçlar, çevresel krizler, yeni nesillerdeki telafisi zor tahribat.
  4. Ekonomik sonuçlar (bu gününün kazancı yarının büyük ve geri dönülmez ekonomik kaybı

Sonuçlar:

Bir: Özgürlük ve konformist gerekçelerle başvurulan yalan, orta ve uzun dönemde bireyin özgürlük alanını daraltan temel faktördür.

İki: Küçük dokunuş veya bakış açılarıyla tolere edilebilecek durum veya durumsallıklar, yine orta dönemde içinden çıkılamayacak sonuçlar veya sorunsallar doğuracak, bu da yep yeni KARMA odakları doğuracaktır.

Üç: Oluşan dağ gibi karmalar mezarlığı. Bireyin mütemadiyen (devamlı olarak) yalana başvurması bilinmelidir ki bilinçaltında kaçınılmaz olarak karmalar tarlası oluşturacaktır. Durumun en üzücü tarafı ise, bir karmanın temizlenmesi çoğu zaman bir jenerasyonluk zamanı alabilmektedir.

Dört: Beyaz yalanın bizi maruz bırakacağı beyaz yılanın zehri. Her beyaz yalan, geleceğin beyaz yılanı ve o yılanın zehridir. Zira beyazla başlar yalanlar, sonra griye dönüşür, sonra kararır ve o yalanlar yılana dönüşür. Sonra ne olur: Hoş geldin KARMA. Karma ise önce kozayı örer, sonra da bireyi psikolojik olarak daraltır bunalır ve buhrana (depresyona) sürükler.

Bugünün Minik, Yarınki Ömrünüzün Ferah Dokunuşları İçin On Çözüm:

Bir: Önce siz bir bireysiniz ve kişilik ve hukuksal açıdan dokunulmaz ve devredilmez haklara sahipsiniz.

İki: Karşı taraf kırılır veya gücenir düşüncesi bu bağlamda öncelikle tehlikeli bir yaklaşımdır. Kırılırsa kırılsın diye başlayın ama kırmadan açık yüreklilikle en uygun ve güzel cümlelerle ve en uygun zamanda doğruları söyleyin.

Üç: Her insan değerlidir, dahası İslam öğretisine göre insan Yaratanın halifesidir. Diğer din ve öğretilerde de insan EN ÜST AKILLI ENERJİNİN dünya üzerindeki en akıllı yansımasıdır. Siz kendinizi değerli gördüğünüz oranda auranız genişleyecek ve etki faktörünüz artacak ve genişleyecektir.

Dört: Mecburiyetleri mahkumiyetler haline getirmeyin. Bir nebze bir parça “cesaret” sahibi olmanız doğruyu söylemeniz için yeterli olabilecektir.

Beş: Bu günün psikopatik davranışları, yarının büyük ölçekli sosyopatik davranışlarına neden olacaktır. Lutfen topluma külfet oluşturmayın, diğer insanları kendinizi aşacak sorunsallarla meşgul etmeyin.

Altı: Toplumsal tabanlı “çok ayıp” yargılarını abartmayın. Temel alacağınız değerler, öncelikle hukuk ve (kökeni vicdana dayanan) etik kurallardır. Bu kapsama girmeyen toplumsal değerleri körü körüne tabulaştırmayın. Bu yaklaşım, toplumsal değerlerle kavga edin demek te değildir. Vicdanınız en büyük KLAVUZUNUZ olsun. Etik davranın, hukukta kalın.

Yedi: Ayna ayna, söyle bana, ben İÇİMDEKİ BENİ görebiliyor muyum deyin. AYNA ve EMPATİ bir başka klavuzunuz olsun. Kuracağınız empati de kıvamında olsun. Kendinizi psikolojik olarak örtmeyin, çıplak ta olmayın. Toplumun “çok ayıp” yaftasından uzak durun ama yel değirmenleriyle savaşırcasına Don Kişot luk ta yapmayın.

Sekiz: Size sorulmadan açıklama yapmayın, kuyruğunuza kurt düşürmeyin, gereksiz ayrıntı (detay) konuşarak kendinizi bağlamayın. Boynunuzdaki sorumluluk yularını başkaları değil kendiniz tutun.

Dokuz: Froidyan anlamda, (5) idinizi tolere etmek için, egonuz size bir tokat vursun. Süperegonun size tokat vurmasına izin vermeyin. Söyleyeceğiniz her yalan, süperegonun size tokat vurma nedenidir.

On: Kendi maruz kaldığınız durumları veya durumsallıkları histerik şekilde düşünüp, size saldırı veya size düşmanca tavır var diye düşünmeyin. Empati kurarak histerik davranışlarınıza engel olmanız olası yalan söyleme gereksiniminizi ortadan kaldırır.

Daha fazla maddeleri açıklamak önceki maddelerin açıklaması haline gelir prensibine göre, çözüm paketimizi kapatmak isabetli olacaktır. Yalanların kozamızı içimizde büyütmesine, cildimizi kırıştırmasına, kalbimizi buruşturmasına izin vermeyelim, önce kendimizle barışık empati ile, nezaketle ve keyifle aynaya bakarak gencecik ve musmutlu yaşayalım.

İyi Pazarlar efendim, kalın sağlıcakla.

Son Not:

İlgili Webinarımızın Zoom Linki: (Link katılım içindi. Şu an erişim sağlanamaz. Belge amaçlı burada paylaşılmıştır.

Zoom Webinar Linkimiz:

https://zoom.us/j/94768523882?pwd=NZ03Gehu74FvMaam0sh8DaVp8Y5LMn.1 

(1) Fidan, Ahmet, (2009)”Olmuyorsa Olmuyordur Arkadaş, Zorlamayacaksın”

Olmuyorsa Zorlamayacaksın Arkadaş

Aynı yazının Antoloji.com daki Şiir Linki: https://www.antoloji.com/olmuyorsa-olmuyordur-arkadas-zorlamayacaksin-siiri/

Aynı yazının Kentakademisi.com daki Makle Linki: https://www.antoloji.com/olmuyorsa-olmuyordur-arkadas-zorlamayacaksin-siiri/

(2) Şahsımın 17 yıl önce, çok çok küçük bir yalana başvurmam nedeniyle yaşamış olduğu durum, 38 yaşımdan bu güne yalansız ve hayatla barışık yaşamama ve bu satırları kaleme almama neden olmuştur.

(3) Ukde ve Uhde farkı:

Ukde: Bir kişinin yapamadığı ve içinde dert ve sorun olarak kalan hatta o kişiye psikolojik açıdan rahatsızlık veren,  yapamamışlık, edememişlik psikolojisidir.

Uhde: Bir kişinin geçmişte veya o ana kadar bir şeyi yapmak istediği ve henüz başaramadığı beklentileridir. Ancak konu kişinin bilinçaltında ilgili konunun veya işin yapılması gerektiğine dair iç söz olarak devam eder. Oysa ki ukde, artık geçmişte yapılmak istenen ama artık neredeyse imkansız hale gelmiş yapamamışlıklardır. Bu yüzden kişilere psikolojik açıdan rahatsızlık verirler. Her ikisi de Arapça kökenli bir terimdir. Uhdelerin gerçekleştirilmesi imkansız olmasına, ukde denir.

(4) Çevre kaç açıdan kaça ayrılır diye sorduğumuzda temel olarak Biyolojik, Psikolojik, Mekansal / Coğrafi, Sosyolojik, Ekonomik çevre şeklinde kategorize edebiliriz.

(5) Froide göre id, içimizdeki hayvansal duygu, ego, bizim üst (vicdani) benliğimiz, süperego, toplumsal kurallar.

Paylaş
Etiketler: kişisel gelişimöz motivasyonyalansız yaşama
Önceki Yazı

Bu Nasıl Normalleşme?

Sonraki Yazı

Nezaket Ziyareti

Dr. Ahmet FİDAN

Dr. Ahmet FİDAN

İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde lisansını (1993) tamamladı. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Fakültesi’nde Personel Yönetimi / İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamladı. (1996) Doktorasını M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim bilim dalında, Büyükşehirlerde Kentiçi Ulaşım Hizmetlerinin Entegrasyonu ve Yönetimi, İstanbul Metropoliten Alanı İçin Bir Model Önerisi adlı teziyle tamamladı. (2004). Halen Ordu Üniversitesi’nde (Deniz Bilimleri Fakültesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi. ICAM Network ve ICAM Publishing Genel Yayın Koordinatörlüğünü, OJOP Çevrimiçi Bilimsel Dergi Yayıncıları ve Editörleri Platformu Dönem Başkanlığını, KADOÇED Genel Başkanlığını, TİGAD (Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği) Ordu Temsilciliğini, KAŞYAD Başkanlığını, KARAV Müt. Heyeti Başkanlığnı yürütmektedir. Eserleri: Kent, Ulaşım, Yerel Yönetim, Bilişim Teknolojileri, Estetik, Kent Kültürü, Çevre, Kurumsal Etik, Bireysel İletişim ve Kurumsal İletişim Sistemleri, Siyaset, Yönetim Bilimleri, Mizah, Şiir ve Edebiyat, Kişisel Gelişim, Hukuk-Siyaset-Eğitim Felsefeleri alanlarında 10’dan fazla kitap, yüzlerce makale, bildiri, 1000’den fazla köşe yazısının müellifidir.

İlişkili Yazılar

Ve Bilirsin
Edebiyat

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
5k
Sen veya Sizlere
Edebiyat

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025
5k
Anma

Iskaladığımız Günler, Iskalanan Hayatlar

03 Aralık 2025
5k
Gece Gece Kiraz
Edebiyat

Hava Durumu

03 Aralık 2025
5k
Sonraki Yazı
Göz Gördü Gönül Katlanmadı

Nezaket Ziyareti

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap